TransAnatolie
Tarsus
Tyana
TA0618
Türkiye Kültür Gezisi
5 gün
€
TransAnatolie Turlari Fiyat Listes
Ankara, Tarsus, Antakya,
Gaziantep, Urfa, Harran
Mardin, Niğde, Tyana
1. Gün: Ankara-Tarsus
Akşam
23.30 da Ankara Buz Pateni yanından Tarsus’a hareket.
2. Gün: Tarsus-Antakya-Gaziantep
Tarsus
gezileri: Cleopatra Kapısı, Aziz Pol-Saint Paul Evi ve Kuyusu,
Kültür Bakanlığımızca restore ettirilen Tarsus Evleri, Antakya
Harbiye’de yöresel mutfağın en iyi örneklerini veren Öz Kervan
Restoranda kebaplı künefeli öğle yemeği sonrası Şelalede fotoğraf
molası, ünlü Antakya Mozaik Müzesinin ve Dünyanın ilk kilisesi olan
Aziz Piyer-Saint Pierre Mağarasının gezilmesi.
Geceleme
ve fıstıklı baklavalı akşam yemeği Gaziantep’te 3* superieur-butik
ya da 4* otelimizde.
3. Gün: Gaziantep- Zeugma-Nizip Kelaynaklar-Urfa
Sabah
kahvaltısından sonra Gaziantep Müzesini geziyoruz. Zeugma’dan gelen
mozaikler ve diğer kültür zenginlikleri. Gaziantep Çarşısında
serbest zaman. Öğle yemeğimiz yöresel mutfağa öncelik veren tipik
bir restoranda.
Öğleden
sonra Fırat Deltasında Kelaynak Kuşları yuvalarını, Birecik
Köprüsünü görüyor, Fırat Nehrinin fotoğrafını çekiyoruz.
Urfa’da
Hz. İbrahim’in Makamı, Urfa Kalesi, Balıklı Göl, Urfa Şark
Pazarı-Kapalı Çarşısı, Nazım Hikmet’in dediği “ Memleketimden İnsan
Manzaraları” bizi büyülüyor.
Akşam
yemeği ve konaklama Urfa’da 3* superieur-butik ya da 4* otelimizde.
4. Gün: Urfa-Mardin-Gaziantep
Açık
büfe kahvaltı sonrası biraz erken Harran’a hareket, Suriye sınırına
12 Km yaklaşıyoruz. GAP Projesinin getirdiği canlılığı görüyor,
yazın, sıcaklığın etkisini azaltan ünlü Harran Evlerini geziyoruz.
Harran’dan sonra kervanımız Tarihçi Arnold Toynbee’ye göre Dünyanın
en güzel şehri Mardin’e hareket ediyor.
Mardin
geçmişte Maridia diye de anılıyordu.
Mardin
bir kale ile taçlanmış 1300 m. Yükseklikte bir tepenin üzerine
kurulmuş.
Mimarisi
daha çok Arap stilini andırıyor. Evleri taştan süslemelerle
zenginleştirilmiş.
1385’lerde yapılan Sultan İsa Bey Medresesi Mardin’in en güzel
yapıtlarından birisi.
Sultan
İsa Bey Medresesi cami olarak ta kullanılmış, bazen
astronomi-fizik-matematik, bazen de tıp okulu olmuş, asıl kuruluş
amaçları başlangıçta şiiliğin yayılmasını engellemek içinmiş. Kur’an
okulu olarak da ünlü olan Mardin Sultan İsa Bey Medresesinin kapısı
muhteşem bir süsleme sanatının tanığı.
Sultan
İsa Bey Medresesinin çatısından tüm Mezopotamya Ovasını hayranlıkla
seyir olası. Ulu Camiden sonra Deyrül Zeferan (Deir-Az-Zafaran).
Suriye
ortodoks papazları 1933 ‘e kadar bu Manastırda
gömülüyorlarmış.Patrikhane bu tarihten sonra Şam’a taşınmış.
Akşam
yemeğimizi biraz geç alacağız, konaklamamız yine Gaziantep’de,
otelimiz 3* superieur-butik ya da 4*.
5. Gün: Gaziantep-Niğde-Tyana-Kemerhisar-Tuz Gölü
Ankara
Açık
büfe kahvaltımızdan sonra Niğde’ye hareket ediyoruz. Yolda Büyük
İskender’in Pers Kralı 3. Darius’u yendiği ISSOS’ TAN geçeceğiz,
Külek Boğazı İskenderun’u kuran Büyük İskender’e de geçit vermişti,
bize de geçit verecek.
Öğle
yemeğimiz Niğde’de yöresel bir sofrada.
Niğde ve
Kemerhisar-Tyana gezilerimizden sonra Tuz Gölü üzerinden Ankara’ya
dönüyoruz.
Bir
başka Transanatolie Tour seçeneğinde buluşmak üzere ayrılıyoruz.
Niğde’nin antik adı “NAHİTA” dır. Bahçeli buluntuları ve
Çamardı-Kestel’de ortaya çıkarılan kalay madeni, Niğde tarihinin M.Ö
5000 yılına kadar uzandığını gösterir. Acemhöyükte bulunan Hitit ve
Asur yazıtlarından M.Ö 1800’den itibaren, bölgede 1000 yıl süreyle
Hititlerin yaşadığı anlaşılmaktadır. M.Ö 710’da Asurluların Hitit
egemenliğine son vermesiyle bölge Friglere geçmiştir. M.Ö 17 yılında
Romalıların bölgeye gelişine kadar, Medler, Persler, İskender’in
Helenistik Kapadokya Krallığı ve Bergama Krallığı yörede yaşamıştır.
395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Niğde, Bizans (Doğu
Roma) toprakları içinde kalmıştır.
Türklerin (1071) Anadolu’ya gelişi ile başlayan
Selçuklu Devleti egemenliği 1308 yılına kadar sürmüştür. 1470
yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğunun kesin hakimiyetine giren
bölge Cumhuriyet dönemine kadar gelmiştir
Niğde'de
Türk İslam eserlerinin en güzelleri Anadolu Selçuklularından kalan
eserlerdir. Yaz aylarında oluşan Taçlı Kadın Başı görüntüsü ile,
dünyada mimari benzeri olmayan Alaeddin Camii, Hüdavend Hatun
Türbesi dönemin önemli eserleridir. Ayrıca Akmedrese, Sungur Bey
Camii, Mehmet Paşa Kervansarayı, Gündoğdu Türbesi ve Saat Kulesi
diğer önemli eserlerdendir.
Hüdavend
Hatun Türbesi
Niğde’nin ve Selçuklu sanatının nadide eserlerinden
birisidir. Sekizgen planlı ve üzeri piramit şeklinde örtülmüş olan
bu küçük abidenin bir eşine daha memleketimizin hiçbir yerinde
rastlanmamıştır. Türbe Keyhüsrev II.’nin oğlu Rüknettin Kılıçaslan
IV’ ün kızı Hüdavend Hatun tarafından 1312 tarihinde yaptırılmıştır.
Türbenin doğuya açılan bir kapısı ve üç penceresi vardır. Sekizgen
planlı gömeçli bir silme ile biten bir üst temel üzerinde, girift
geometrik desenlerle süslenmiş yine sekizgen planlı gövde
yükselmektedir. Yüzlerde pencerelerin üstünden itibaren gömeçli
çelenk şeklinde bindirmelerden meydana gelmiş korniş onaltıgendir.
Kornişin üzerinde ise tepeye doğru hafif bombeleşen sekizgen
prizmal bir külah yer almaktadır. İçtende sekizgen olan salonun
üzeri yarım daire şeklinde bir kubbe ile örtülü olup, güney
duvarında bir de mihrabı vardır. İçerisinde üç mezar taşı bulunan
salonun tabanında muhtemelen bu mezarların bulunduğu bir mahzen yer
almaktadır. Binanın bezemesi fevkalade güzel ve önemlidir.
Köşelerdeki sütünceler ve üst kornişte son derece değişik konularda
sitilize edilmiş, sarmaşık saplar, çiçekler, yapraklar
bulunmaktadır. Pencere üstünde insan başlı kuşlar ve çeşitli
hayvanlar kabartma olarak oyulmuştur. Bir yerde bir aslanın
karşısında ürkek bir ceylan, başka bir yerde kemere göre simetrik
kanatlarını açmış çift başlı bir kartal (Selçuklu sembolü) ve
kornişe geçen gömeçli bindirmelerde geometrik desenler, Selçuklu
Türk sanatının zarif ve incelik dolu örnekleridir.
İçindeki
mihrap yarım daire oluklardan meydana gelmiş, çokgen bir hücredir.
Üstü üç dilimli bir kemerle
örtülmüş gömeçlerle, girift geometrik motiflerle ve Kur’an
ayetleriyle çevrelenmiş olup, yanlarda iki sütuncuk vardır.
Türbenin giriş yüzünde taç kemer silmesinde bir ayet,
kapının üstündeki üç satırlık kitabede ise “ Allah esirgeyici ve
bağışlayıcıdır. Bu mübarek türbenin yapılmasını Allah’ın merhamet ve
affını dileyen aciz mahluk emretti – Keyhüsrev oğlu Şehit Rüknettin
dünya ve dinin ki Allah onları affetsin, kızı Hüdavend Hatun – 712
yılının aylarında... Allah' a hamd ve eshabına selam ve salavat “
ibaresi vardır.
Türbede bulunan diğer iki mezardan biri 1340 tarihli
olup, Emir Şucaeddin’in kızı Paşa Hatun’a, diğeri ise Niğde sancak
Beyi’nin kızı Belkıs’a ait ve 1563 tarihlidir.
Hüdavend Hatun’un mezar taşında ise iki ayet bir dua,
kitabe vardır ki, burada Hüdavend Hatun’un 1332 yılında öldüğü
yazılıdır. Demek oluyor ki Hüdavend Hatun türbeyi yaptırdıktan 20
yıl sonra ölmüştür
Tyana,
Niğde İli’ne bağlı bir kasaba olan Kemerhisar’ın tarihi ismidir.
Tarihi geçmişini Bizans ve daha öncesinden alan Tyana gerçek bir
tarihi hazinedir. Su Kemerleri ve Roma havuzuyla ünlenmiştir
.1880-1881 yılları arasında ilk kez Wilson, sonra Ramsay mesafe
cetveline göre höyüğün yerini tespit etmişlerdir. Daha sonra Hitit
ve Asur çivi yazılı tabletlerindeki metinlerinden bu yerin
Hititlerce Tuvanuva denen şehir olduğu ortaya çıkmıştır. Bu adı
Romalılar Tyana şekline sokmuşlar, Türkler ise höyüğün üzerinde
kurdukları köye (Hıristiyan kasabası yerinde) Kilise Hisar ve daha
sonraları Kemerhisar adını vermişlerdir. Kent Roma döneminde
gelişmiş ve Bor kasabasını da kaplamıştır. Günümüzde Tyana
Kemerhisar da görünen su kemerleri Roma zamanından kalmadır.
Kemerhisar kasabası şimdi hemen bütün höyüğü örtmüş gibidir.
Romalılar (M.Ö.17-M.S.395) Tuvanaya Tyana demişlerdir.Bu sırada
geçici bir süre için Kapadokya Krallığına taht şehri yapılan Tyana
ya kralının Özep adı verilerek Özebya denilmiştir. Bununla birlikte,
Özebya yöresine Jüpiter (Burada Jüpiter elinde iki ağızlı balta
taşıyan bir cüce biçiminde tasarlanmıştır.) kültü yanında Tisagor ve
Diyonez mezhepleri de girmiştir. M.Ö. 42 yılında Antuan, Yunan
Kumandanı Arkelaosu Kapadokya kralı yapmış, Arkelaos Garsona’nın
yerinde yepyeni bir şehir kurmuş ve burasını kendisine taht şehri
yapmış, şehre de kendi adını vermiştir. Coğrafyacı Strabon’a göre
ise cidden şehir denilecek yer Tyana idi. Roma İmparatorluğu
devrinde Tyana bu dahiyane örgütlü imparatorluğun resmini düşündüğü
çerçevede yaya, sivil, asker ve adalet kurumları ile donanmış ve bir
çok güzel yapılarla bezenmiş, han, hamam ve aşevleri ile Romanın
cömertlik ihtişamının bir ili olmuştu. Kalabalıklaşan şehre su, köşk
pınarından çift yüksek, narin sarı trakit taşından kemerlerle
getirilmişti. aynı zamanda bu çift kemerler arasından şehirden
Jüpiter tapınağına götüren (ihtiram yolu) geçmekte idi.Tyana bu yanı
ile Pompei şehrini andırıyordu.
Kemerhisar’ın kuzey kesiminde Askeri Levazım fabrikası hattında
yeraltından geçerek batıya giden bir yer altı ırmağının varlığı
bilinmektedir. Bu ırmak bugün Köşk denilen Roma Havuzunda daha büyük
ve Askeri Fabrika içinde olmak üzere iki kaynakla kendiliğinden
yüzeye çıkmaktadır. Kuvvetle muhtemeldir ki Roma Havuzu yapılmadan
önce de bu kaynak vardı ve orada yerleşmiş olan insanların su
gereksinimlerini karşılıyordu. Nitekim Roma Havuzu’nun doğusunda
M.Ö. VI. bin yıldan kalan bir yerleşim ortaya çıkarılmış ve insanlar
o dönemlerde genellikle su kenarlarına yerleşmişlerdir. Ortaya
çıkarılan ilkel uygarlığın da bu su nedeniyle oraya yerleşmiş olması
muhtemeldir ve bu uygarlığın kalıntıları Niğde Müzesinde önemli bir
bölümü oluşturmaktadır.
M.Ö. 738 –715 arasında Tuwana Kralı Warpalawa burada hüküm
sürmüştür. Araştırmalar, M.Ö.VIII. yüzyılda “Geç Eti” döneminin
başkenti olduğunu göstermektedir. Warpalawa’nın önemsediği bir Tanrı
olan Gıda Tanrısı Tarhunzas’ın bir elinde buğday başağı, bir elinde
üzüm salkımı tutan rölyefi Aydın kent’te (Ereğli)
bulunmaktadır.Tyana’dan İstanbul’a götürülen ve sol tarafı kaybolan
bir rölyefte de Warpalawa’yı eski çağlardan bir tanrıyı beslerken
göstermektedir. Bu da yine Warpalawa’yla ilgili önemli bir belgedir.
Ayrıca belgeler; Tyana ve Gordion (Polatlı yakınlarında Frigya
başkenti) arasında sıkı ilişki olduğunu göstermektedir. Bu ilişki
Asurlulara karşı bir ittifaka kadar varmaktadır. Ne yazık ki Mita
(Frigya Kralı) ve Warpalawa’nın arasındaki ittifaka ışık tutacak
tarihi kanıtlar yoktur. Birkaç yıl önce Tyana’nın kuzey-doğusunda
ortaya çıkarılan tümülüste bulunan bronz eşyalar arasında bulunan;
üzerelerinde öküz motifleri olan kuşaklar, şallar, bir işlemeli
kemer ve diğer buluntuların M.Ö.VIII. yüzyılda yaşamış Frigyalı bir
yöneticiye ait olduğu belirlenmiştir. Tyana’daki buluntuların
paralelinde, Gordion’daki buluntular da bunların zamanın önde gelen
bir Frigya atölyesinde üretildiğini göstermektedir.
Toros stratejik geçitlerini tam olarak kontrol edemeyen Frigya için,
Tyana ile yaptığı ittifak Asurluların Anadolu’ya yayılmasını önleyen
barajın önemli taşlarında biri olmuştur. Öte yandan Klikya
geçitlerinin kuzeyinde önemli bir konumu olan Tyana, Asur istilası
tarafından tehdit edildiği için Frigya imparatorluğu ile ittifakın
arkasını sağlama aldığına inanıyordu. Jeopolitik ve stratejik
bilgileri egemenlik politikaları ile örtüşmeyen Gordion ve Tyana
müttefiktiler. Kapadokya Krallığının ilk Helenleştirme eğilimleri;
M.Ö.III. yüzyılın ortalarında başlamış, daha sonra da politik
yönlendirme ile Yunan kültürünün yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır.
Kral Ariaramnes döneminde krallığın yönetim merkezi olan Tyana
M.Ö.III.yüzyıldan başlayarak Kuzey Toroslar dizisinin kontrol
merkezi olmuştur. Politik açıdan bakıldığında Kapadokya Krallığı
Seleukidik çıkarlarının merkezi Anadolu’daki temsilcisi olmuştur.
Seleukiden İmparatorluğu, topraklarının kuzeyindeki komşularıyla iyi
ilişkileri nedeniyle, III. yüzyılda bölgenin en büyük gücüydü.
Seleukidikler bir süre sonra yıkılmış yerine
Bergama
Krallığının hakimiyeti kurulmuştur. Bu hakimiyet aynı zamanda
Helenleştirme politikasını getirmiştir. Konuşma dili Yunanca
olmuştur. Özel kraliyet ayrıcalığı sayesinde Yunan tiyatrocuları
ülkeye gelmiş ve bu da ülkede tiyatronun gelişmesini olumsuz
etkilemiştir. Yunan eğitim sisteminin kurumları kademeli olarak
yerleşmiştir. Kapadokya her geçen yıl bir Yunan-Helen kültür ve
eğitiminin yuvası olmuştur. Tyana’nın kuzey-doğusundaki dağlık
alanda bulunan mermer yatakları o zamanlar büyük bir kraliyet kurma
programı çerçevesinde işlenmiş olabilir. Bu bölümü bölgesel sanat
eserleriyle karşılaştırılırsa, işçilik Anadolu-Yunan sanatıyla
benzerlik gösterdiği görülür.
Tyana bölgesinde en iyi şekilde korunmuş olan su
tekniği ile ilgili yapılar özel bir hayranlık uyandırmaktadır. İlk
sıradaki de Bahçelide bulunan ve mermer duvarlarla örülmüş kaynak
sularını çeviren Roma Havuzudur ki; bu havuzdan Roma İmparatorluğu
döneminde Tyana’ya doğru bir su iletim şebekesi yapılmıştır. Havuz
62 X 20 metre boyutlarındadır. Bu kaynaktan yerle aynı seviyede olan
bir boru şebekesi çıkmaktadır. Boru şebekesi; kaynaktan kemerler
aracılığı ile su taşımıştır. Su iletim hattının Tyana içindeki
bölümü hakkında hiç bilgimiz yoktur. Taşınan suyun miktarı ile
ilgili ölçümler; Tyana’ya 30 000 kişiye yetecek kadar su taşındığını
göstermektedir. Bu rakamın büyüklüğü suyun, içme suyu yanında sulama
amaçlı da kullanıldığını göstermektedir.
Günümüze gelebilen kalıntılardan, Tyana’nın
imparatorluk dönemi şehir gelişimini gösteren tüm özellikleri
taşıdığı görülmektedir. Bu dönemdeki diğer buluntu örnekleri de
karşılaştırıldığında, aynı sonuca ulaşılır. Güney Kapadokya’daki
Tyana şehri, imparatorluk dönemi şehir medeniyetlerinin en iyi
göstergelerinden birisidir. Tyana orada diğer imparatorluk kültürünü
yansıtan şehirlerle karşılaştırıldığında, kaliteli bir örnek olarak
ortaya çıkmaktadır. Vahşi hayvan avını gösteren bir mezar kabartması
da bu medeniyete bir örnektir. M.S.II. yüzyıl dönemine ait bu
kabartma resme, konusu açısından bakıldığında bir harikadır. Stil
olarak birbirine akraba olan örnekler incelendiğinde, Tyana’da çok
yüksek bir sanatsal dereceye ulaşmış bir atölyede yapıldığı
anlaşılabilir. Aynı özellikleri imparatorluk dönemi lahitleri de
taşımaktadır. Üzerinde vahşi hayvan işlemeleri olan çatı rölyefleri
de aynı mezar kazılarından çıkarılmıştır. Tyana’nın altındaki bu
göze çarpan kabartmaların nedeninin, Tyana yakınlarından geçen eski
yolun olduğu söylenilebilir. Tyana imparatorluk döneminde de
köylerden şehirlere geçen yolun önemli bir etabıydı. M.S.II.
yüzyıldaki doğu savaşlarında şehrin önemi tekrar ön plana çıkmıştır.
Birçok Romalı imparatorun Tyana’ya gelmesi bunu kanıtlamıştır. M.S.
213 yılında Carakalla tarafından doğu akınlarında savaşacak orduları
hazırlamak için Tyana bir eyalete dahil edilmiştir.
Tyana’daki askeri birliklerin varlığı da ikmal yeri olarak
kullanıldığının göstergesidir. İkmal (lojistik) uzmanı C.
Torkutias’ın (Kapadokya bölgesinde Apollinarise hizmet etmiştir)
mezar taşı da bunun kanıtıdır. Anadolu’nun batısındaki uluslar arası
trafik bağlantıları Klikya kapıları aracılığı ile Tyana’ya kadar
gelmiştir. Bu trafikle sadece insanlar gelmemiş, aynı zamanda mal,
sermaye, bilgi, teknik bilgi ve kültürel akımlar gelmiştir. Bu çok
çeşitli trafik, Tyana’nın her dönemde yükselmesini sağlamıştır. Her
şeyden önce bilinen bu ithal kültürün dışında da imparatorluğun bu
ülkede yüzyıllarca sürmüş kendi kültürü de vardır. Bu durum
özellikle yöresel özellikleri taşıyan ve işçiliğin birinci kalite
olduğu taş işlemeciliği (baskı) sanatında kendini gösterir.
Uluslararası alanda ün yapmış atölyelerde üretilen ve mermer üzerine
işlenen kadın resimleri geç İran dönemine benzer özellikler taşır.
Bu mermer malzemelerin de dışarıdan ithal edilmiş olması
muhtemeldir.
Tyana tehlikeye açık konumu nedeniyle Anadolu’da olan
savaşlarda sürekli kurban konumuna düşmüştür. Fakat bütün olarak
bakıldığında şehir her pozisyonda bu durumdan kendine yararlar
çıkarmasını bilmiştir. En azından Tyana M.S.V. yüzyılda çok önemli
yapı olan ve başkentin atölyelerine özgü çok güzel işleme
stilleriyle bezenmiş bölümleri olan bir bazilikayı yapma gücüne
erişmiştir. Üzerinde akantus çiçeğinin oldukça özenli işlenmiş
örnekleri olan ve iyi korunmuş olan taş işlemeler döneminin İstanbul
yada Selanik’teki çalışmalarına pek az benzemektedir. Tyana eski
Bizans döneminde de İmparatorluk şehirlerindeki gelişmelerle
yakından ilgiliydi. Toroslar ön ülkesinin merkezi yerleşim birimi
olan şehrin (Tyana’nın) sonu da muhtemelen M.S.VI. yüzyıldaki Pers
savaşı ve VII.-VIII. yüzyıllardaki şehri talan edip yıkan ve sonunda
istila eden Arap akınlarında olmuştur.O zamanlar açıkça görülüyor
ki, şehrin gelişiminin bin yıllar içinde oluşan yaşam stili yıkılmış
ve bunu takiben Tyana’nın işlevini güney Kapadokya’daki şehirler
üstlenmiştir. Yerleşim için son kanıt da, M.S. X. yüzyıldan kalma
bir dolap kapağıdır ki; bu dönemde Tyana Bizans yöneticilerinin
takviyesiyle kendinde son bir kilise yapacak gücü bulmuştur. En geç
XI. yüzyılda Selçukluların akınlarıyla Tyana’daki bu ara dönem de
sona ermiş ve Tyana’nın şehir olarak işlevini kuzeydeki Niğde
üstlenmiştir. Bugün Tyana’nın kuzeyindeki kenarı oyuk kayalık
(Eftiyan) çok sayıda geç antik dönem kaya odaları için bir kanıt
oluşturmaktadır. Tyana’nın bir başka ve önemli özelliği Apollon’un
doğum yeri olmasıdır. Apollon’un yaşamı İsa ile aynı döneme
rastlıyor. İsa’nın alternatifi olarak öne sürüldüğü yada aslında
Apollon’un İsa olduğunu iddia edenler bile bulunmaktadır.
Tyana’daki kazıyı Venedik Bölgesi Klasik ve Doğu Uygarlıklarını
İnceleme ve Araştırma Merkezi adlı “Kültür Vakfı” finanse
etmektedir. Kazı ekibi ise; Padova Üniversitesi Edebiyat ve Felsefe
Fakültesi, Eski Çağlar Bilimleri Bölümü ve Venedik “Ca Foscari”
Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Kazı ekibini sorumlu
başkanı, Padova Üniversitesinden arkeolog – topografyacı Prof. Dr.
Guido Rosada’dır. Vakıf başkanı Prof. Dr. Gustavo Traversari olup,
Venedik “Ca Foscari” Üniversitesinden emeklidir. Bilindiği gibi
ilişkiyi sürekli olarak Prof. Dr. Asım Tanış yürütmüştür (Kent
Haber Kultur Kurulu).
Fiyat
Fiyata
dahil olan hizmetler:
-
Tur
süresi ulaşım, Mercedes 403-Intro-Safir ,WW. Mercedes Minibüs.
-
Otel
etaba göre 3* superieur-butik ya da 4*. Tam pansiyon konaklama
(5 Kahvaltı, 4 öğle yemeği, 4 akşam yemeği).
-
Öğle
yemekleri yerel tipik Türk Mutfağı sunan restoranlarda.
-
TÜRSAB Seyahat Güvencesi sigorta ve paketi.
-
Kültür ve Turizm Bakanlığı kokartlı profesyonel turizm rehberi
rehberlik hizmetleri.
-
Bu
turda 2nci gün ve 5nci gün 2 şoförümüz olacaktır.
Fiyata
dahil olmayan hizmetler:
Uyarı
Sayısı
22 kişiyi aşan kapalı gruplarda 1 kişi ücretsiz, Kültür Dernekleri
üyeleri, öğretmen ve öğrenciler, engelliler ve onlara refakat
edenler için indirim, bu konuda tura yazılırken lütfen bilgi alınız
(info@transanatolie.com).
TransAnatolie Tour
Kültür Gezileri Operatorü
info@transanatolie.com
Minimum 1o kişi ile hareket.
Tüm yasal haklar Transanatolie Tur’a aittir, seyahat
acenta hakkı saklıdır.
|