Uygarlıkların beşiği olarak nitelendirilen
Anadolu’da yaklaşık 150 yıl önce başlayan arkeolojik kazılar, tüm
hızıyla sürüyor.
1800’lü yıllarda casus arkeologlar
aracılığıyla birçok tarihi kalıntısı yurt dışına kaçırılan ve kimi
kaynaklara göre ilk arkeolojik kazıları Troia’da 1854’te Frank
Calvert tarafından, kimilerine göre de 1871’de Henrich Schliemann
tarafından gerçekleştirilen Anadolu’da, bugün 200’ü aşkın noktada
kazı çalışması yapılıyor.
Türkiye’deki Arkeolojik Arastirmalar Uzerine
Degerlendirmeler
|
Harmankaya, S., "Türkiye Paleolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
Harmankaya, S. - O. Tanındı, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-1:
Paleolitik/Epipaleolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-004-5, İstanbul, 1996
Balkan-Atlı, N., "Neolitik: Bir Araştırma Sürecinin Sorunları",
Harmankaya, S. - O. Tanındı - M. Özbaşaran, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-2:
Neolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-010-X, İstanbul, 1997
Harmankaya, S., "Türkiye Neolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
Harmankaya, S. - O. Tanındı - M. Özbaşaran, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-2:
Neolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-010-X, İstanbul, 1997
Harmankaya, S., "Türkiye Kalkolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
Harmankaya, S. - O. Tanındı - M. Özbaşaran, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-3:
Kalkolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-019-3, İstanbul, 1998
Harmankaya, S., "Türkiye İlk Tunç Çağı Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
Harmankaya, S. - B. Erdoğu, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-4a/4b: İlk Tunç Çağı, TASK Vakfı Yayınları, Takım ISBN 975-6637-08-0, Cilt ISBN 975-6637-09-9, İstanbul, 2002
Özbakan, M., "Radyokarbon Tarihleme Yöntemi", Erdoğu, B. O. Tanındı D.
Uygun, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri
14C Veri Tabanı, Ege Yayınları, ISBN 975-6637-13-7, İstanbul, 2004
Erdoğu, B., "Karşılaştırmalı Tablolara Göre Anadolu Kronolojisi", Erdoğu, B. O. Tanındı D.
Uygun, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri
14C Veri Tabanı, Ege Yayınları, ISBN 975-6637-13-7, İstanbul, 2004
Yukarı
Türkiye’de halen an çok arkeolojik kazıların
yapıldığı illerin başında Muğla geliyor. Muğla’daki, Karia ve Likya
gibi uygarlıklara başkentlik yapmış ve bu uygarlıkların izlerini
taşıyan tarihi antik kentlerde ve ören yerlerinde, kültürel
değerlerin gün ışığına çıkarılması için 2006 yılında 11 yerde
bilimsel, 7 yerde kurtarma kazısı, 6 yerde ise yüzey araştırması
yapıldı.
Farklı uygarlıkların izlerini taşıyan 195 tarihi
antik kentin bulunduğu Muğla’da, 2007 yılı içinde bir bölümü
başlayan, bir bölümü de önümüzdeki günlerde başlayacak arkeolojik
kazı yerleri şöyle sıralanıyor:
Yukarı
Köyceğiz-Kaunos Kazısı, Fethiye-Tlos Kazısı,
Fethiye-Letoon Kazısı, Datça-Knidos Kazısı, Datça-Knidos Antik Kenti
Kazısı, Yatağan-Lagina Kutsal Alan Kazısı, Milas-Beçin Kazısı,
Milas-İassos Kazısı, Milas-Labranda Kazısı, Bodrum-Gümüşlük Myndos
Kazısı.Yukarı
Muğla-Özlüce Fosil Yatakları Kazısı,
Kavaklıdere-Hylarima Kazısı, Yatağan-Alaşar Çatlıbası Kazısı, Bodrum
Omurça Mah Kazısı, Milas-Gümüşkesen İlköğretim Okulu Bahçesi Kazısı,
Marmaris-Yalancıboğaz Kazısı, Datça-Emecik Köyü Apollon Kutsal Alanı
Kazısı.Yukarı
Muğla-Kentsel Sit Alanı, Milas-İassos Ören Yeri,
Milas-Heraklia, Marmaris-Kıran Gölü, Fethiye-Likya Pamfilya, Aydın
ve Muğla İlleri Yüzey Araştırması.
Yukarı
İzmir’de her yıl haziran ayı civarında başlayan
ve eylül ayına kadar süren arkeolojik kazılar devam ediyor. İzmir’de
kazıların ağırlık noktalarını, dünyanın başta gelen kültür
merkezleri arasında yer alan Bergama, Selçuk ilçesindeki Efes
Harabeleri ve Aliağa ilçesindeki Kyme Antik Kenti kazıları
oluşturuyor.
Kentteki en eski kazı çalışması Efes Antik
Kenti’nde yapılıyor ve yaklaşık 100 yıldır bu çalışmalar devam
ediyor. Burada çıkarılan eserler Selçuk Müzesi’nde sergileniyor.
İzmir’in Aliağa ilçesinde Anadolu’nun Ege
sahillerindeki en eski şehirlerinden biri olan Kyme Antik Kenti kazı
çalışmaları sürüyor. Burada bulunan eserler İzmir Arkeoloji
Müzesi’nde sergileniyor. Bergama ilçesindeki Pergamon Antik Kenti,
Urla ilçesindeki Limantepe ve Klazomenai ve Torbalı ilçesindeki
Metropolis Antik Kenti kazıları ise devam eden çalışmalar arasında
yer alıyor.Yukarı
Manisa genelinde halen Salihli ilçesine bağlı
Sart beldesinde Sart Antik Kazısı ve Aigai Antik Kentinde kazı
çalışmaları sürdürülüyor. 1958 yılında kazı çalışmalarına başlanılan
Sart Antik Kenti kazıları ABD’li bir profesör başkanlığındaki kurul
tarafından sürdürülüyor. Aigai Antik Kenti’ndeki kazı çalışması ise
2005 yılından bu yana sürdürülüyor.
Yukarı
Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak
anılan ve MÖ 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini koruyan,
birçok medeniyete ev sahipliği yapan Çanakkale’de, bugün yüzlerce
bilim adamı tarafından yürütülen 6 farklı yöredeki arkeolojik
kazılarda, antik çağların bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarılmaya
çalışılıyor.
Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir
yerleşim merkezi olan Çanakkale’de Troia, Aleksandreia Troas, Assos,
Apollon Smintheus, Yenibademli ve Parion’da her yıl yerli ve yabancı
çok sayıda bilim adamı tarafından bilimsel çalışmalar yürütülüyor.
Yukarı
Ticaret, zenginlik ve savaş kenti olarak anılan
Troia Antik Kenti, dünya arkeolojisi ve kent turizmi açısından büyük
önem taşıyor.
Zengin bir tüccar olan ve okuduğu kitaplardan
Troia’dan etkilenen Henrich Schliemann Çanakkale’ye gelerek,
1871-1878 yılları arasında kazı çalışması yaptı. Arkeoloji bilginden
yoksun ve Priamos’un hazinelerinin peşinde olan Schliemann, yaptığı
bir kazıda bakır leğenler, tencereler, altın, gümüş, elektron ve
tunç kupalar, bakır mızrak uçları, altın yüzükler, bilezikler,
küpeler ve baş süsleri buldu. Bulduklarını yasal olmayan yollarla
Atina’ya kaçırdı.
Arkeolog Prof.Dr. Manfred Osman Korfmann
tarafından 1988 yılında başlanan bilimsel kazılar, iki yıldır
arkeolog Prof.Dr. Ernest Pernicka ve yardımcısı Yard. Doç. Dr.
Rüstem Aslan tarafından yürütülüyor.
Pernicka, Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann’ın,
Troia Antik Kenti’nde 1988’de başlattığı kazı çalışmalarını içeren
8-10 ciltlik son yayınını 2010 yılına kadar tamamlayarak, bilim
dünyasına sunmayı hedeflediklerini belirtti.
Yukarı
Troas bölgesinin MÖ 4. yüzyılda en önemli ticaret
merkezi ve Bizans, Roma, Helenistik, Klasik ve Arkaik dönemlere
doğru uzanan bir yerleşim birimi olan Parion, özellikle Helenistik
döneme ait zenginliğiyle göze çarpıyor.
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Başaran’ın kazı heyeti
başkanlığı yürüttüğü antik kentte, 2005 yılından itibaren kazı
çalışmaları sürdürülüyor.Yukarı
Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Dalyan köyü
yakınlarında bulunan Aleksandreia Troas (İskender’in Yurdu), MÖ 4.
yüzyılın sonlarına doğru Büyük İskender’in komutanlarından ve sonra
da Kral olan Antigonas tarafından kuruldu.
En görkemli yıllarını Roma döneminde yaşayan
Aleksandreia Troas, bir ara İstanbul’a alternatif olarak Doğu
Roma’nın başkenti olması için gündeme geldi.
Bugün yalnızca MS 2. yüzyılda Hadrianus’un
yaptırmış olduğu hamam ve su kemerlerinin kalıntılarının yanı sıra
stadion, tiyatro, sur duvarları ile dor üslubunda olduğu sanılan bir
mabedin izleri görülmektedir. Buradaki kazı çalışmaları 4 yıldır,
Alman arkeolog Prof.Dr. Elmar Schwertheim tarafından yürütülüyor.
Yukarı
Antik çağların önemli liman kentlerinden olan
Assos, Aristoteles’in ilk felsefe okulunu kurduğu bir yerleşim
birimi olarak dünya tarihine geçti.
Sur duvarlarıyla korunan, yuvarlak ve kare
kulelerle desteklenen antik kentte kazı çalışmaları 1980’de Prof.Dr.
Ümit Serdaroğlu tarafından başlatıldı.
Tiyatro, agora, meclis binası, liman, nekropol ve
gymnasiondan oluşan antik kentte kazılar, Prof.Dr. Serdaroğlu’nun
vefatının ardından, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı
Doç.Dr. Nurettin Aslan ve ekibi tarafından yürütülüyor.
Yukarı
O günkü inanışa göre, Tanrı Apollon’un fareler
üzerindeki gücüne adanan ve Çanakkale’nin Gülpınar köyünde bulunan
tapınak, kent turizminin önemli parçaları arasında yer alıyor.
Helenistik dönemdeki enflasyon nedeniyle
tamamlanamayan tapınakta, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Coşkun
Özgünel başkanlığında kazı çalışmaları 27 yıldır sürdürülüyor.
Gökçeada’nın kültür tarihinin aydınlatılmasında
önemli bir rol oynayan Yenibademli Höyük’te 12 yıldır Prof.Dr.
Halime Hüryılmaz başkanlığında kazı çalışması yürütülüyor.
Yukarı
Eskişehir
Eskişehir’in 2 ilçesinde devam eden kazılar
geçmişe ışık tutuyor.
Seyitgazi ilçesine bağlı Yenikent köyünde 1994’te
Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında başlatılan Küllüoba Höyük
kazısında ilk tunç çağına ait eserler bulundu. Küllüoba Höyüğü MÖ 5
bin yılına kadar uzanan geçmişe sahip.
Kazıda, saray niteliğinde anıtsal bir yapı ile
çanak, çömlek ve mimari yapılar ortaya çıkarıldı.
Eskişehir Müze Müdürlüğü başkanlığında, Anadolu
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Alp’in önderliğinde Han ilçesinde yürütülen Han
yer altı şehir kazılarında ise mezar taşları ve 30-40 santimetrelik
adak heykelcikler bulundu.
Kurtarma kazısı şeklinde süren kazılar 2004’te İl
Özel İdaresinin desteğiyle başladı. Kazılar, 2008’de Kültür ve
Turizm Bakanlığı başkanlığında sürdürülecek.
Yukarı
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çeşitli
üniversitelerin iş birliğinde Amasya’da bu yıl çeşitli bölgelerde
kazı çalışması gerçekleştirilecek.
Bu kapsamda, 3 Temmuzda başlayan Amasya Kalesi (Harşena
Dağı) sistemli arkeolojik kazılarına devam ediliyor. Yaklaşık 3 ay
sürmesi planlanan kazılarda şu ana kadar Osmanlı ve Selçuklu dönemi
su sarnıçları ile çeşitli toprak ve metal kaplar elde edildi.
Merkez Doğantepe beldesinde ise eylül ayında
başlanacak ve yaklaşık 40 gün sürecek kurtarma kazısında Hitit
dönemiyle ilgili araştırma yapılacak.
Merkez Tolucak köyü (Oluz) hudutları içinde yer
alan Yassıhöyük yöresinde de arkeolojik kazı çalışması başlatılacak.
Söz konusu kazıların her yıl yaklaşık 40’ar günlük sürelerle 10
yılda tamamlanması planlanıyor.
Göynücek ilçesi Şerefter köyü yakınlarında
bulunan ve Asur ticaret kolonilerine ait buluntuların (MÖ 2 bin)
araştırılacağı höyük kazılarına ise Amerikan The Chicago Üniversity
Oriental İnstitute ve Danimarka Arkeologie Enstitute Müdürlüğünden
bilim adamlarının katılımı ile bu ay içinde başlanacak.
Yetkililer, bu bölgede periyodik aralıklarla
yapılacak kazı çalışmalarının yaklaşık 25 yıl sürmesinin
beklendiğini ve toplam bütçesinin yaklaşık 1 milyon doları
bulacağını söylediler.Yukarı
Samsun İkiztepe Kazıları
Samsun’un Bafra ilçesinde 1974’ten bu yana
sürdürülen İkiztepe kazılarının bu yılki bölümüne başlandı.
Samsun yakınlarındaki Dündartepe’de 1940 yılında
kazı yapan arkeologlar tarafından keşfedilen İkiztepe’de, İstanbul
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Önder Bilgi başkanlığında
gerçekleştirilen kazıların bu yılki bölümü Tepe 1’de devam ediyor.
Prof. Dr. Önder Bilgi, bu yılki çalışmaların 8
hafta olarak planlandığını söyledi.
Çalışmalarda MÖ 3000-2400 yılları arasındaki
dönemin araştırılacağını belirten Prof. Dr. Bilgi, kazıları 15’i
kazı ekibi olmak üzere 45 kişilik ekiple sürdürdüklerini kaydetti.
Çalışmalara geçen yıl kazılan Tepe 1’deki alanın
yanında devam edildiğini anlatan Prof. Dr. Bilgi, “İlk Tunç Çağı
tabakalarına inene kadar kazıları sürdüreceğiz. O dönemin mimari ve
kültürel yapısını ortaya çıkaracağız” dedi.
İkiztepe ören yerinde bugüne kadar yapılan
kazılarda, bölgede Kalkolitik döneme (MÖ 5000-4000) ait
yerleşmelerin izine rastlandı, MÖ 4000 ile MÖ 1700 yıllarına kadar
sürekli yerleşim yapıldığı anlaşıldı.
Kazılarda Eski Tunç Çağı (MÖ 3000-2000) ve Erken
Hitit (MÖ 1900-1800) dönemine ait çok sayıda eser ve kalıntı bulundu.
Ayrıca Helenistik döneme (MÖ 330-30) ait anıt mezar ortaya çıkarıldı.
İkiztepe’deki kazılarda elde edilen arkeolojik
parçalar arasındaki en ilginç buluntuları ise ameliyatlı kafatasları
oluşturuyor.
Ayrıca bu eserlerin incelenmesi sonucunda, burada
yaşayan insanların, Akdeniz ırkının özelliklerini taşımadıkları ve
Alacahöyük’te yaşayan Orta Anadolu ırkından farklı, Güney Rusya ile
Bulgaristan’da yaşamış insanlardan geldikleri anlaşıldı.
Kazılarda bugüne kadar yaklaşık 10 bin dolayında
buluntu elde edildi. Bunların önemli bölümü, Samsun Arkeoloji ve
Etnografya Müzesi’nde sergileniyor. Yukarı
Yozgat’ta Alman, ABD, İtalyan, İngiliz,
Avusturyalı arkeologlar, değişik bölgelerde araştırma ve kazı
çalışması gerçekleştiriyor.
Yozgat’ın Sorgun ilçesinde İngiliz Arkeologlar,
kayıp şehir “Pteria” kentinin gizemini çözmeye, Alman ve İtalyan
Arkeologlar Büyük Nefes köyünde bulunan Galatların Başkenti
“Tavium”da atalarının izlerini bulmaya çalışırken, ABD’li
arkeologlar da Sorgun’da 5 ayrı medeniyetin izlerinin bulunduğu
bölgede yüzey araştırması ve kazı çalışmaları yapıyor.
Yukarı
İngiliz Arkeolog Geoffrey Summers ve karısı
Françoise Summers başkanlığında 1993 yılında Yozgat’ın Sorgun
ilçesine bağlı Şahmuratlı köyü yakınlarında bulunan Kerkenes
Dağı’nda yaptıkları araştırma ve kazılarda önemli bulgular elde
ettiler. Bu yılki çalışmalarına yeniden başlayan İngiliz
Arkeologlar, bugüne kadar yaptıkları araştırma ve kazılarda, tarihte
kayıp şehir olarak bilinen antik “Pteria” şehrinin izlerine
rastladılar. Yukarı
Yozgat’ın Büyük Nefes köyü ve çevresindeki
köylerde, 8 yıldır Avusturya Klegenfurt Üniversitesinden Prof. Dr.
Karl Strobel, Almanya Heidelberg Üniversitesinden Dr. Christoph
Gerber, İtalya Studi Di Udine Üniversitesi’nden Prof. Dr. Frederıck
Marıo Fales, araştırmalarını sürdürüyor. Galatların Başşehri Tavium
antik kentinde yürütülen çalışmalar, geçen yıldan itibaren
genişletildi. Yapılan ön araştırmada Yozgat’ın 15 ayrı bölgesinde
Roma, Tunç Çağı, Bizans, Hitit, İlk Tunç, Galat, Kalkolitik, Genç
Kalkolitik, Orta ve Genç Demir Çağı, Osmanlı, Helenistik, Genç Roma,
Erken Bizans dönemlerine ait antik eserler ve yerleşim yerlerine
rastlanıldı. Ekip, çalışmalarına önümüzdeki günlerde yeniden
başlayacak.Yukarı
Yozgat’ın Sorgun İlçesi Peyniryemez köyü
yakınlarındaki Çadırhöyük’te bugüne kadar sürdürülen kazı
çalışmalarında da önemli eserlere rastlanıldı.
MÖ 5 bin yıllarından başlayarak 5 ayrı
medeniyetin yaşadığı belirtilen bölgede sürdürülen kazılara ABD’nin
Chicago Üniversitesinden Prof. Ronald Gorny başkanlık ediyor. Bu
yılki çalışmalarına önümüzdeki günlerde başlayacak olan ekip, bugüne
kadar yaptığı araştırma ve kazılarda Kalkolitik, Tunç, Hitit,
Helenistik ve Üst Bizans olmak üzere 5 ayrı döneme ait tarihi
kalıntı ve eserler buldu. Yukarı
Malatya
Aslantepe Kazıları
Malatya Kültür ve Turizm Müdürü Derviş Özbay,
dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Aslantepe Höyüğü’nün açık hava
müzesi olacağını bildirdi. Höyükteki kazıların 1938 yılına
dayandığını belirten Özbay, şunları söyledi:
“Höyüğün tarihi MÖ 5 bin 500 yıllarına dayanıyor.
Kazılarda yalnız milattan önce 3 bin 500 yıllarına kadar inilebildi.
Aslantepe’deki kazıların 3’te biri dahi tamamlanmadı, kazılar 20 yıl
daha sürer. Höyükte kalkolitik döneme ait bir saray var. Kazılar bu
saray etrafında şekilleniyor. Bu saray dünyanın en eski
saraylarından biri.”Yukarı
Malatya’nın Orduzu beldesinde bulunan Aslantepe
Höyüğü’nde ilk kazı çalışmaları, 1938’de Fransızlar tarafından
başlatıldı. 1961’den itibaren ise İtalyanlar devam ettirdi.
Prof. Dr. Frangipane’nin başkanlığını yaptığı
kazılarda, aralarında saray ve kral mezarının da bulunduğu çok
sayıda tarihi eser ortaya çıkarıldı. Kral mezarı Malatya Müzesi’nde
sergileniyor.
Aslantepe Höyüğü’nde gün yüzüne çıkarılan sarayda,
yazının olmadığı dönemde mühür kullanıldığı belirtiliyor.Yukarı
Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu yıl Erzurum, ve
Kars’ta arkeolojik kazı çalışması yapılacak. Erzincan’ın Altıntepe
bölgesindeki kazı çalışmaları ise ağustos ayı başında sona erdi.
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Mehmet Karaosmanoğlu’nun sorumluluğunda yürütülen kazı
çalışmalarında Urartu dönemine ait iç kaledeki kabul salonu yapıları
ortaya çıkarıldı. Kazıda ayrıca yaklaşık 2 bin 700 yıllık
kanalizasyon yapısı ile bu döneme ait ilk ve tek örnek mimari
buluntu olarak lavabo, alaturka tuvalet, banyo ve çağ taşı bulundu.
Beş yıl önce başlanan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan Bizans
dönemine ait yapılar da koruma altına alındı.Yukarı
Erzurum Kalesi
Erzurum Kalesi’nde 2005 yılında başlanan kazı
çalışmalarına bu yıl da devam edilecek. Önümüzdeki günlerde
başlaması planlanan kazı çalışmalarında geçen yıl ortaya çıkarılan
düzgün kesme taşlarla yapılan ve yüzeyden birkaç metre derinde
bulunan tarihi mekanların tamamen açığa çıkarılması planlanıyor.Yukarı
Kars
Kars’a bağlı Ocaklı köyü sınırları içerisinde yer
alan ve Türkiye-Ermenistan sınırını çizen Arpaçay Nehri üzerindeki
tepede kurulu Anı Ören Yeri’nde de bu yıl kazı çalışması yapılacak.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli tarihi
mekanlarında olan ve içinde 10 kilise, 1 köprü ile çok sayıda bina
kalıntısı temellerinin bulunduğu ören yerinde yapılacak kazıda yeni
tarihi bulgular ortaya çıkarılması planlanıyor.
Yukarı
Uyarlıkların beşiği Anadolu’daki en önemli kazı
merkezlerinden birisi de Van. Van’da Urartu döneminde yapılan Ayanis
ve Anzaf kaleleri, yıllardır süren kazı çalışmalarıyla tarihe ışık
tutuyor.
Van’a 50 kilometre uzaklıkta bulunan Ayanis
köyündeki kalede 1989 yılından bu yana kazı çalışması yürüten Ege
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Altan Çilingiroğlu, bu yılki çalışmalara 6’sı Amerika ve
Almanya’dan gelen 25 kişilik ekiple başladıklarını belirtti.
18 yıllık dönemde kalenin yüzde 20’lik bölümünün
kazıldığını bildiren Çilingiroğlu, 2 yıl öncesine kadar çalışma
yürüttükleri tapınak alanında tanrılara sunulan adak eşyalarına
rastladıklarını söyledi. Bu yılki kazılarda bulunan 7 damga mühürün
Urartu Krallığı’nın yapısına ilişkin bilgi verdiğini de ifade eden
Çilingiroğlu, “Biz şimdiye kadar Urartu Krallığı’nın mutlak egemen
olduğunu, bütün arazilere sahip olduğunu, halkın kendine ait özel
mülkünün bulunmadığını düşünürdük, ancak bu mühürlerin varlığı,
Urartu halkının da kendilerine ait özel mülkiyetinin bulunduğuna
işaret ediyor” dedi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ
Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Belli, Yukarı Anzaf
Kalesi’nde üç hafta önce başlayan çalışmalarda, Tanrı Haldi’ye ait
tapınağın kuzeyindeki saray yapısını ortaya çıkardıklarını belirtti.
Şu andaki saray yapısının Urartu Krallığı’nda en erken döneme ait
yapılar olduğunu ifade eden Belli, ortaya çıkan çivi yazısı sütun
kaidelerinde, “Tanrı Haldi’nin gücü sayesinde İşpuni oğlu Menua çok
güçlü bir saray yaptırdı” ifadesinin yer aldığını bildirdi.
17 yıldır devam eden çalışmalarda Anzaf kalesinin
sadece yüzde 35’lik bölümünün kazıldığını anlatan Belli, şöyle
konuştu:
“Bu yapı, Doğu Anadolu’da Kafkasya’da ve Kuzey
Batı İran’da yer alan Urartu kalelerinin en büyüğünü oluşturuyor. Bu
bölgenin en büyük ekonomik yönetim merkezi Yukarı Anzaf Kalesi, 60
bin metrekarelik bir alana yayılmıştır. Bu kaledeki kazılar, Urartu
Krallığı’nın erken dönem mimarisini aydınlatıyor.”
Yukarı
Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesindeki İshakpaşa
Sarayı’nın güneyinde bulunan ve sarayda yaşayanlara ait mezarlık
bölümünde kurtarma kazılarına başlandı.
Ağrı Dağı Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü
Öğretim Görevlisi Dr. Yusuf Çetin, çalışmanın Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Erzurum Müzesi ve Ağrı Kültür Müdürlüğü işbirliğiyle
başlatıldığını söyledi.
İshakpaşa Sarayı’na ait mezarlıkta kurtarma
kazısına ihtiyaç duyulduğunu belirten Çetin, “Mezarlık çok kötü
durumdaydı. Bu çalışmayla mezarlığın genel dokusunu ortaya çıkarmayı
amaçlıyoruz” dedi.
Çalışmalar sırasında, mezarlığın çevre duvarı ile
mezarların baş ve ayak uçlarının ortaya çıkarılacağını anlatan Çetin,
“Bu bölümleri toprak altından çıkararak görünür bir duruma
getireceğiz. Daha sonra restorasyon çalışması başlatılacak. Kazı ve
restorasyon çalışmalarının ardından bu bölüm, sarayın bir parçası
olarak turizme kazandırılacak” diye konuştu.
Çetin, 37 kişilik bir ekiple yürütülen
çalışmaların 1 ay süreceğini bildirdi.
Yukarı
Bursa
Bursa’nın İznik ilçesinde, 20 bin kişilik
kapasitesiyle Marmara Bölgesi’nin en görkemli arkeolojik
kalıntılarından biri olan “Antik Roma Tiyatrosu”nda kazı
çalışmalarına başlanması için Kültür ve Turizm Bakanlığından izin
beklendiği bildirildi.
Kazı çalışmalarına başkanlık eden Uludağ
Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedri
Yalman, “Nikaia Antik Kenti” sınırları içinde yer alan tiyatronun,
Roma İmparatoru Trajanus tarafından MS 2. yüzyılda inşa edildiğini
söyledi.
Tiyatroda, bu yıl kazı çalışmalarına başlamak
için her şeyin programlandığını belirten Yalman, ancak Kültür ve
Turizm Bakanlığından kazı için gerekli izinin henüz çıkmadığını
kaydetti.
MS 8. yüzyılda İstanbul’u fethetmek için gelen
Arap ordularının, Bizans ordusunun önemli bölümünün bulunduğu
İznik’i almak için de kente saldırdığını ifade eden Yalman, “Bu
saldırı sırasında Bizans ordusu, tiyatronun taşlarını yerlerinden
sökerek kent surlarını güçlendirmek için kullanmış. Tiyatronun
birçok parçası günümüzde surlarda gözüküyor. Temeller üzerindeki
mimari parçaları teker teker surlarda tespit ediyoruz” diye konuştu.Yukarı
Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı Ergili köyü
yakınlarındaki Hisartepe’de bulunan “Daskyleion Antik Kenti”ndeki
kazılar sürüyor.
Kazı ekibi başkanı Prof. Dr. Tomris Bakır, bu yıl
25 Temmuzda başladıkları kazıların eylül ayı sonunda tamamlanmasını
beklediklerini söyledi.
Son beş yıldır kazıları yürüttükleri, “Pers
Sarayı” temellerinin bulunduğu bölgede çalışmalara devam
edeceklerini belirten Bakır, yine bu sarayın dinsel merkezi
yöresindeki kazı çalışmalarını da sürdürmeyi planladıklarını
kaydetti.
Bu yıl ilk kez Persler’in yönetim merkezi olan
Hisartepe’nin kuzeydoğusu ile alt bölümünde yer alan ana kent
bölgesinde de kazı gerçekleştireceklerini dile getiren Bakır, bu
bölgede, görkemli bir kent kapısı bulmayı umut ettiklerini anlattı.
Bu yılki kazı ekibinde, Ege, Muğla, Çukurova ve
Mersin üniversitelerinden arkeolog, öğretim üyesi ve öğrenci olmak
üzere 15 kişinin bulunduğunu belirten Bakır, kazılarda görevli
işçilerle birlikte 56 kişilik bir grup oluşturduklarını bildirdi.
Bir ören yerinin, arkeolojik turizme açılmasının
çok büyük zaman ve harcama gerektirdiğini ifade eden Bakır,
Daskyleion kazılarının da en az 100-150 yıl süreceğini kaydetti.
Türkiye’de şu anda 270 yerde arkeolojik kazı
yapıldığını belirten Bakır, “Bu kazılarda, ören yerlerinin
arkeolojik turizme açılması için yalnız işçi paraları yetmiyor. Bu
kazıların, mutlaka sponsorlarca desteklenmesi gerekiyor. Yoksa bu
ödenek ve paralarla, ören yerlerinin arkeolojik turizme açılması
uzun süre alır” dedi. Yukarı
Balıkesir’in Erdek ilçesi yakınlarında bulunan
“Kyzikos Antik Kenti”nde yer alan ve “Dünyanın 8. harikası” olarak
nitelendirilen “Hadrianus Tapınağı”nda kazı çalışmalarına devam
ediliyor. Antik kentteki arkeolojik kazıları yürüten ekibin başkanı
Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurettin Koçhan, 6
Temmuzda başladıkları bu yılki kazı çalışmaların, ağustos ayının ilk
haftasında sona erdiğini belirtti. Yukarı
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Arkeoloji
Bölümünce, Seyitömer Termik Santrali’ne ait kömür havzasındaki
höyükte yürütülen kazı çalışmalarına devam ediliyor.
DPÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü
Başkanı Doç. Dr. Ahmet Nejat Bilgen, höyükte geçen yıl başlatılan
kazı çalışmalarının bu yıl 100 kişilik ekiple sürdürüldüğünü
bildirdi. Kazılarda seramik kalıplar bulunduğunu ifade eden Bilgen,
bunun yanı sıra Hitit uygarlığına ait demir atölyeleri ve demir
cüruflara rastladıklarını kaydetti.Yukarı
Konya
Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarındaki
Çatalhöyük
kazısı, ilk olarak 1960 yılında James Mellaart tarafından yapıldı.
Uzun bir süre ara verilen kazılara, 1993 yılında
yeniden başlandı. Türkiye ve dünyanın önemli arkeolojik sitelerinden
biri haline gelen Çatalhöyük’te bugüne kadar gerçekleştirilen
kazılarda uygarlık tarihinin ilklerine ulaşıldı.
İlk kumaş, ilk ayna, ilk tahta kaseler, ilk tarım
ve hayvancılık, ilk binaların bulunduğu kazılar halen sürüyor ve
yaklaşık 150 kişilik bir ekip çalışıyor.
Çatalhöyük, 9 bin yıllık geçmişi insanlık
tarihiyle ilgili çok sayıda gizemi de barındırıyor. Dünyanın en eski
yerleşim birimleri arasında gösterilen Çatalhöyük, ilk ev mimarisi
ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile yazının
bulunmasından önceki insanlık tarihine ışık tutan merkezlerin
başında geliyor. Yukarı
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin deposundaki 96
Çatalhöyük duvar resmi, nükleer tekniklerle analiz edilerek
teşhirdeki yerini alacak.
Çalışmanın ilk aşamasında, resimler üzerinde iki
çeşit kırmızı boya olduğu ortaya çıktı. Analizle, o dönemin
teknolojisi ve sosyal yaşamının da daha fazla aydınlanabileceği
bildirildi...
Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinden alınan
bilgiye göre, insanoğlunun ilk toplu yerleşime geçtiği, hayvanları
evcilleştirilip tarım yaptığı Çatalhöyük’ün en ilginç
buluntularından olan ve dönem hakkında önemli bilgiler sunan duvar
resimlerinden 14’ü Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde teşhir ediliyor.
Ancak, malzeme analizi yapılmadığı ve bu nedenle
restorasyon ve konservasyonu tamamlanamadığı için depolarda korunan
96 eşşiz resim, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu (TAEK) Sarayköy Nükleer Enerji Araştırma ve Eğitim
Merkezi uzmanlarının ortak çalışması ile müze salonlarında yerini
alacak.
Üç yıl sürecek çalışma kapsamında, nükleer
tekniklerle, 96 duvar resminin malzeme analizi yapılacak. Analiz
sonuçlarına göre, eserlerin restorasyon ve konservasyon işlemleri
gerçekleştirilecek.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Hikmet
Denizli de nükleer analizler sonucunda, resimler yapılırken hangi
boya ile aletlerin kullanıldığının ortaya çıkarılacağını ve
eserlerin buna uygun olarak restore edilebileceğini söyledi.
TAEK Sarayköy Nükleer Enerji Araştırma ve Eğitim
Merkezi’nden Dr. Abdullah Zararsız ise nükleer tekniklerle,
malzemeye hasar vermeden tarihi eser üzerinde inceleme
yapabildiklerini, analizlerle, bir çömleğin hangi yöreden çıktığı,
oradaki toplumun kimlerle ticaret yaptığı gibi bilgiler elde
edilebildiğini anlattı.
Bakanlık ile protokol imzaladıklarını belirten
Zararsız, Türkiye’deki tüm müzelere katkı verebileceklerini dile
getirdi.
TAEK’in davetlisi olarak çalışmayla ilgili
Türkiye’ye gelen Yunanistan Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi
görevlisi Nükleer Fizikçi Dr. Andreas Karydas da eserler üzerinde
incelemeler yaptı. Çatalhöyük duvar resimlerini daha önce
görmediğini belirten Karydas, o zamanki tekniklerden çok
etkilendiğini bildirdi.
Karydas, konuyla ilgili Yunanistan’da benzer
çalışmalar yaptığını belirterek, “Türkiye ve Yunanistan’da zengin
kültürel varlıklar olduğu için konservasyon ve malzeme analizinde,
nükleer tekniklerin kullanılması gerekiyor. Nükleer teknik, tarihi
miras için en uygun teknik, karakteri iyi analiz etme konusunda
optimum düzeyde uyum sağlıyor ve malzemenin tahrip olmasını
engelliyor” dedi.
Bu tekniğin kültür varlıklarının incelenmesinde
kullanılmasının giderek arttığına dikkat çeken Karydas, projede de
kısa zamanda önemli sonuçlar elde ettiklerini, TAEK ile bakanlık
arasında güçlü bir iş birliği olduğunu gördüğünü söyledi.
Müze Uzmanı Latif Özen ise 1960-63 yılları
arasında yapılan kazılarda ortaya çıkan resimlerin çok önemli
olduğunu, çünkü daha sonraki kazılarda bu kadar özel resimlere
rastlanmadığını anlattı.
Çalışmanın daha başlangıcında olunmasına rağmen,
duvar resimleri üzerindeki kırmızı boyanın, “demir bazlı” ve “civa
bazlı” olmak üzere iki çeşit olduğu ortaya çıktı. Daha önce sadece
kırmızı boyanın “demir bazlı” olanı biliniyordu.
Dr. Karydas konu ile ilgili olarak, çalışmayı
yaparken Yunanistan’daki arkadaşının kendisini aradığını, tesadüfen
aynı anda oradaki duvar resimlerinde de civa bazlı kırmızı boya
bulunduğunu haber aldığını söyledi. Karydas, çalışmayla uzun dönemde
yeni bulgular ortaya çıkacağını belirtti.
Bazı boyaların her yerde, bazılarının ise sadece
bir bölgede yapılabileceğini ifade eden müze uzmanları da duvar
resimleri çözümlendikçe, kültürler arasında ticaretin yaygın olup
olmadığı, o dönem ki teknoloji, insanların sosyal yaşamı, iletişimi
ve etkileşimi gibi bulgulara da rastlanabileceğini anlattılar.
Başkanlığını Müze Müdürü Hikmet Denizli’nin
yaptığı projede, Dr. Zararsız ve Dr. Erdal Tan, Dr. Karydas, müze
personeli ve Çatalhöyük Kazısı Konservatörü Duygu Çamurcuoğlu Cleere
yer alıyor.
Çatalhöyük Duvar Resimleri
Çatalhöyük’te, 1961-1965 yılları arasındaki
kazılarda, 13 yapı katı açığa çıkarıldı. En erken yerleşim katının
Milattan Önce 5 bin 500 yıllarına ait olduğu höyükte, ilk yerleşme,
ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular yer
alıyor. Çatalhöyük, insanlık tarihine ışık tutan bir merkez olarak
görülüyor.
İlk Çağ insanının mağara duvarlarına yaptığı
resimlerin devamı niteliğinde olan Çatalhöyük’te duvar resimlerinde
av ve evle ilgili sahneler ile kuş motifleri ve geometrik desenler
bulunuyor. Ayrıca, duvarlara, ölü gömme adetlerinin de resmedildiği
gözleniyor.Yukarı
Aksaray’da 1962’de başlayan
Acemhöyük’teki
kazı, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aliye Öztan
tarafından yürütülüyor.
Akkad ve Hitit yazıtlarında adı
geçen
Hatti kenti
Puruşanda’yı
ortaya çıkarmak amacıyla sürdürülen kazılarda Asur ticaret
kolonilerine ilişkin 4 yapı saptandı.
Bu katlarda Sarıkaya Sarayı,
Hatipler Sarayı, evler, damga ve silindir mühürler, çeşitli bezeme
ve biçimlerde çanak çömlek, kumaş izleri ve boncuklar, altın süs
eşyası, fildişi yapıtlar ve oyun tahtası gibi buluntular ortaya
çıkarıldı.
Yukarı
1989 yılında başlayan ve İstanbul
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığındaki ilk etabı 2002
yılına kadar süren
Aşıklıhöyük
kazılarında, neolotik köy yerleşmesi ortaya çıkarıldı. Yukarı
İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mihriban
Özbaşaran başkanlığında 2006 yılında yeniden başlayan kazılarda 10
bin yıl öncesine dayanan ilk beyin ameliyatı izlerinin rastlandığı
bir kadın kafatası saptandı.
Orta Kalkolitik Çağ’a (MÖ 5200 - 4750) tarihlenen
Güvercin Kayası’ndaki kazılarda da tahıl siloları, depolama
ünitelerinde tahıl peteklerine rastlandı.
Stilize ya da natüralistik üslupta hayvan yüzü
betimlemelerinin, evcil ve yabani hayvanların günlük ve tinsel
yaşamdaki önemini vurguladığı belirtiliyor. Ayrıca, kilden üretilmiş
insan ve hayvan heykelcikleri de dinsel yaşamla ilgili diğer önemli
bulgular olarak öne çıkıyor.
İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Sevil Gülçur
başkanlığında yürütülen kazılar sürüyor.Yukarı
Antalya’da bu yıl Xanthos, Patara, Rhodiapolis,
Perge, Karain, Olympos’ta kazı çalışmaları yapıldı. Bu kazılardan
Xanthos tamamlanırken, diğer alanlardaki kazıların ise Eylül ayı
sonuna doğru tamamlanacağı bildirildi. Yukarı
Kaş ilçesine bağlı Kınık beldesindeki Xanthos
Antik Kenti’nde Fransa’daki Bordeaux Üniversitesi’nden gelen 25
kişilik ekip ve Türk öğrencilerin katılımıyla 26 Haziranda başlayan
kazıların bu yılki bölümü tamamlandı.
Bordeaux Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jacgues Des
Courtils başkanlığında yürütülen kazılarda bu yıl şehir içindeki
sondaj kazılarının yapıldığı bildirildi.
Kazı Başkanı Courtils, bu yılki kazılarda 5.
yüzyıla ait mozaiklerin ortaya çıkarıldığını, mozaikleri korumak
için üzerini kumla kapattıklarını anlattı. Yukarı
Likya Uygarlığı’nın başkenti olan Patara
kentinde, Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji
Bölümü’nden Prof. Dr. Fahri Işık başkanlığında yürütülen kazılar
20’nci yılını doldurdu. 70 kişilik bilim ekibi ve 29 işçinin
çalıştığı kazılara bu yıl, Akdeniz Üniversitesi’nin yanı sıra,
Anadolu Üniversitesi, Almanya’nın Hannover Teknik Üniversitesi ve
Magdeburg Teknik Yüksekokulundan bilim adamları katıldı.
Antik kentte, tepe düzlüğü, liman hamamı, meclis
binası, tiyatro, Doğu Roma hamamı ve çömlek işçiliği bölümlerinde
kazı çalışmalarının yürütüldüğü bildirildi.
Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gül Işın, bu yılki kazıların çok
geniş bir alanda devam ettiğini ifade etti.
Patara’nın büyük bir uygarlığa başkentlik
yaptığını, dünyanın ilk anayasasının burada yazıldığını, dünyada
Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicolaus’un da burada doğduğunu
belirten Işın, “Kazılar her yönüyle memnuniyet verici. Kazılarda
yeni ortaya çıkarılan buluntular, bilime ve tarihe ışık tutuyor”
dedi.
Kazıların bu yılki bölümünün 19 Eylülde sona
ereceği bildirildi.Yukarı
Kumluca ilçesindeki Rhodiapolis Antik Kenti’nde
yürütülen kazı çalışmalarının önümüzdeki birkaç gün içinde
tamamlanacağı bildirildi.
Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı
Prof. Dr. Nevzat Çevik, bu yıl ağırlıklı olarak kentte yaşayan ve
tarihin ilk hayırseveri olduğu belirtilen Opramoas’a ait mezarın
günışığına çıkarıldığını söyledi.
Çevik, “Bu antik kentin önemini artıran
Rhodiapolis Antik Kenti’nin kurucusu Opramoas, dünyada bilinen en
büyük hayırsever insandır. Bu nedenle buranın tarihi ve kültürel
önemi bir kat daha artmaktadır” dedi.
Rhodiapolis’teki kazıların Antalya’nın en yeni
kazısı olduğunu vurgulayan Çevik, burada günışığına çıkacak her
eserin ülkeye büyük katkı sağlayacağına dikkati çekti.Yukarı
Antalya’nın 18 kilometre doğusunda, Aksu beldesi
yakınlarındaki Perge Antik Kenti’ndeki kazıların bu yılki bölümü 1
Ağustosta başladı.
Kazı çalışmalarına başkanlık eden Prof. Dr. Haluk
Abbasoğlu, 32 kişilik bilim ekibinin görev yaptığı kazılarda bu
sezon sütunlu cadde, antik mezarlık, güney hamamı ve mozaikler
üzerinde çalışılacağını bildirdi.
Çalışmaların 20-25 Eylülde tamamlanmasını
hedeflediklerini belirten Abbasoğlu, “Perge Antik Kenti’ndeki kazı
çalışmaları 1946 yılında başladı. Perge, klasik arkeoloji alanında
Türkiye’nin en uzun soluklu kazısıdır” dedi.
Kilikya - Pisidia ticaret yolunun üstünde yer
aldığı için önemli bir Pamphylia şehri olan Perge’nin kuruluşu
milattan önce 7. yüzyıla dayanıyor. Hristiyanlar için önemli bir
kent olan Perge’de tiyatro, stadyum, sütunlu cadde, agoradan oluşan
şehir kalıntıları bulunuyor.Yukarı
Antalya’nın 27 kilometre kuzeybatısındaki Karain
Mağarasındaki kazılar ise Prof. Dr. Işın Yalçınkaya başkanlığında
yürütülüyor.
Temmuz ayının son haftasında başlanan kazı
çalışmalarının bu ayın sonuna kadar devam edeceği bildirildi.
Antalya’nın Kumluca ilçesi sınırları içinde
bulunan Olympos Antik Kenti’ndeki kazılar ise 13 Temmuzda başladı.
Kazı Başkanı Doç. Dr. Yelda Olcay Uçkan, 2000
yılında başlanan kazıların bu yılki bölümünde belgeleme, röleve ve
sondaj çalışmalarının yapıldığını bildirdi.
Kazı çalışmalarının 24 Ağustosa kadar devam
edeceğini belirten Uçkan, 25 kişilik ekibin, kazı alanındaki
güvenlik sorunu nedeniyle sistematik kazıya geçemediğini vurguladı.
Olympos Antik Kenti’nin içinde bulunduğu Yazır
köyünde tatil yapan kişilerin denize ulaşmak için antik kentten
geçtiğine dikkati çeken Uçkan, antik kentin denetimsiz durumda
olduğunu vurguladı.Yukarı
Isparta’daki kazı çalışmaları Yalvaç ilçesindeki
Pisidia Antiocheia Antik Kenti’nde yürütülüyor. Isparta Kültür ve
Turizm Müdürü Abdullah Kılıç, antik kentteki kazıların Roma Hamamı
olarak bilinen bölgede sürdüğünü, bakanlık tarafından gönderilen 600
bin YTL ödenekle ortaya çıkan eserin restorasyon çalışmasının
yapılacağını bildirdi.
Yalvaç ilçe merkezine bir kilometre mesafede
bulunan Pisidia Antiocheia Antik Kentinde bulunan kilise,
Hristiyanlarca önemli sayılıyor.
MS 46 yılında Aziz Paul ve Barnabas’ın bu
kilisenin yerinde bulunan Sinagog’da Hristiyanlığı yaymak için ilk
vaazlarını verdikleri, daha sonra aynı yere Aziz Paul adına bir
kilise yapıldığı belirtiliyor.
Pisidia Antiocheia Antik Kenti’nde bugün sadece
temelleri bulunan kilisenin, Hristiyanlar’ın yaptığı ilk kilise
olduğu bildiriliyor.Yukarı
Tarihten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği
yapan Burdur’da yürütülen kazılar, 10 milyon yıl öncesine ışık
tutuyor.
Dünyanın en büyük kazı merkezlerinden sayılan ve
17 yıldır Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında yürütülen
Sagalassos Antik Kenti kazıları, Burdur Müzesi’nin tarihi eser
kaynağı... Kazı İkinci Başkanı Belçika Leuven Katolik Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jeroen Poblome, Sagalassos Antik Kenti’nin
milattan sonra 13’üncü yüzyıla kadar bölgenin en önemli yerleşim
birimlerinden olduğunu, kentin yaşanan büyük bir afetle üzerinin
toprak ve çamurla kapandığını söyledi.
Antik kentteki kazıları bir okula dönüştürerek
Avrupa’nın her yerinden arkeologların staj gördükleri bir bölge
haline getirdiklerini belirten Poblome, kazı çalışmalarının 17’nci
yılına girildiğine dikkati çekti.
Sagalassos Antik Kenti’nde yürütülen kazılarda
günümüze ışık tutacak birçok delile ulaştıklarını anlatan Poblome,
“Sagalassos’tan Mısır’a kiremit ürünleri ihraç ettiklerini, yiyecek
olarak başta üzüm olmak üzere zeytin, buğday, çetimek, ceviz gibi
ürünleri tükettiklerini belirledik” dedi.
İlk Sagalassos olarak anılan Düzentepe
mevkisindeki kazılara da başlandığını belirten Poblome, MÖ 8.
yüzyılda kurulduğu sanılan kentin Sagalassos’tan daha büyük
olduğunun tahmin edildiğini vurguladı.
Poblome, bu yılki kazılarda 80’i yabancı uyruklu
öğrenci olmak üzere 156 kişinin görev yaptığını, kazı çalışmalarının
Roma hamamı, konser salonu, et ve balık pazarı, yamaç evleri,
Antoninler Ceşmesi, onursal anıt, aşağı ve yukarı agora ile Apollo
Klarios Tapınağı’nda sürdüğünü ifade etti. Yukarı
Burdur’da yapılan diğer kazı çalışması ise Kemer
ilçesine bağlı Elmacık köyünde yürütülüyor. Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr.
Nurfettin Yıldırım ve öğrencilerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün katkılarıyla
yaptıkları kazılarda, 10 milyon yıl önce yaşamış ve filin atası
olarak bilinen mastadona ait kemikler bulundu.
Kazı çalışmalarını yürüten Nurfettin Yıldırım,
bölgede çok sayıda hayvana ait fosile rastlandığını ifade etti.
Mastadon türüne ait kemiklerin geçen yıl
yürütülen kazılarda bulunduğunu anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Kuzey Amerika’da, Çin’de 450 bin yıl öncesine
ait mastadon fosilleri bulunmuş. Bizimkisi verilen ölçülere göre
onlardan büyük. Bunların yanında bilimsel acıdan büyük önem taşıyan
parçalar da bulduk. Bunlar özellikle kuş türlerine ait. Bu yılki 4
haftalık kazı dönemimizin büyük bölümünü bu çalışmalarla geçirdik.
Ayrıca atların atası olan hipparionlar çok fazla. Onlara ait çok
sayıda diş örnekleri, kemik parçaları buluyoruz. Bunun yanında
yırtıcıların atalarına da rastlıyoruz.” Yukarı
Anadolu’da yaklaşık 150 yıl önce başlayan kazılar
tüm hızıyla sürerken, bazı bölgelerdeki kazılar da bölgeye damgasını
vurdu.
Kayseri-Sivas kara yolunun 20. kilometresinde
bulunan Kültepe Ören Yeri’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
yürütülen kazı çalışmaları 59 yıldan beri devam ediyor.
Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Kutlu Emre ve
Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen
kazıların bu yılki bölümünün eylül ayı sonuna kadar sürmesi
planlanıyor. Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, bu yılki kazılara yurt içi
ve dışından çok sayıda bilim adamının katılacağını söyledi.
Kültepe’nin, Kayseri’nin 21 kilometre kuzey
doğusunda bulunduğunu ifade eden Kulakoğlu, “Kültepe, Kaniş
Krallığı’nın merkezi ve Anadolu’daki Asur Ticaret Kolonileri
sisteminin baş şehridir. Şimdiye kadar Kültepe kazı merkezindeki
Kaniş ve Karum alanlarında 25 bin yazılı tablet ve 50 bine yakın
arkeolojik eser gün yüzüne çıkarıldı” dedi.
Çıkarılan eserlerin Kayseri’de sergileneceği
müzenin bulunmadığını belirten Kulakoğlu, “Yeni bir müze yapılması
konusunda Kayseri Büyükşehir Belediyesi ciddi bir arkeoloji müzesi
projesi üzerinde duruyor. Umuyorum ki kısa bir gelecekte, Kültepe’de
çıkartılan eserler artık Kayseri’de rahatlıkla sergilenebilecek”
dedi.Yukarı
Nevşehir’in Ürgüp ilçesine bağlı Şahinefendi
köyündeki Sobesos Antik Kenti’nde yazın başlayan kazıların eylül
ayında sona ereceği, kazıların 20 kişilik bir ekiple yürütüldüğü
bildirildi.
4. yüzyıl Roma dönemine ait Sobesos Antik
Kenti’nde bugüne dek yapılan kazılarda çeşitli kalıntılar ortaya
çıkarıldığı, ancak son dönemlerde herhangi bir kalıntıya
rastlanmadığı belirtildi.
Sobesos Antik Kenti’nde bugüne kadar yapılan
kazılarda geç Roma dönemine ait mozaikli bir toplantı salonu, bir
hamam, iki adet erken Bizans dönemine ait şapel ve 100’ü aşkın mezar
bulunduğu kaydedildi. Yukarı
Tarihi ve turistik değerler açısından Türkiye’nin
en zengin illerinden birisi olan Niğde’nin 6 yerleşim biriminde,
2’si Bakanlar Kurulu kararı ile olmak üzere toplam 6 merkezde
arkeolojik kazı çalışması yürütülüyor.
Niğde’de sürdürülen 6 merkezdeki kazı çalışması
ve kazıyı yapan ekipler şöyle:
- 600 bin yıl öncesine
kadar giden Kaletepe, Opsidiyon volkanik cam atölyesi kazısı
Niğde Müzesi başkanlığında İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr.
Nur Balkan Atlı’nın bilimsel danışmanlığında sürdürülüyor.
- Yaklaşık 8 bin yıl
öncesine ait olan Bor ilçesine bağlı Bahçeli beldesindeki Köşk
Höyük kazısı Niğde Müzesi başkanlığında Ankara Üniversitesi
öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aliye Öztan’ın bilimsel
danışmanlığında sürdürülüyor.
- 7 bin yıl öncesine ait
Çiftlik ilçesindeki Tepecik Höyük kazısı Niğde Müzesi
başkanlığında İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Erhan
Balıkçı’nın bilimsel danışmanlığında yürütülüyor.
- Ulukışla ilçesine bağlı
Porsuk köyü sınırlarında yer alan Zeyve’de (Porsuk Höyük)
yaklaşık 3 bin 200 yıl öncesini araştıran kazı, Bakanlar Kurulu
Kararıyla Fransız bilim adamı Prof. Dr. Dominuque Beer
başkanlığında sürdürülüyor.
- Bor ilçesine bağlı
Kemerhisar beldesinde İtalya’nın Podova Üniversitesi öğretim
üyelerinden Prof. Dr. Guido Rosoda başkanlığında yürütülen
Tyana
Antik Kenti kazısı yaklaşık 2 bin yıl önceye dayanan kalıntıları
araştırıyor.
- Merkez ilçeye bağlı
Aktaş beldesi yakınlarında yaklaşık 1500 yıl öncesine ait
Andaval Kilisesi kazısı ve restorasyon çalışması Niğde Müzesi
Müdürlüğü başkanlığında Hacettepe Üniversitesi öğretim
üyelerinden Sacit Pekak’ın bilimsel danışmanlığında yürütülüyor.Yukarı
Aydın’da Tralles ve Nysa Antik kentinde kazı
çalışmaları sürüyor.
Bugünkü Aydın il sınırları içinde olan Tralleis
Antik Kenti, Argoslular ve barbar Trakyalı Tralleislilerce kurulmuş.
İÖ 334’te İskender tarafından alınmasından sonra, Hellenistik
krallıklar arasında sık sık el değiştirmiş. Kent üzerinde bugün
ayakta kalan tek yapı, Aydınlılarca ‘Üçgözler’ olarak adlandırılan
MS II. yüzyılda yapılmış ‘gymnasiona’ ait kalıntı. Bunun dışında
agora, tiyatro, stadion kentin diğer yapılarından.
1996 yılında Aydın Kültür Müdürlüğü, Aydın
Belediyesi ve Adnan Menderes Üniversitesi iş birliği ile başlayan
Tralleis Antik Kenti kazıları aralıksız sürüyor. Tralles Antik
Kenti’nde askeri barınak, hamam ve çok sayıda eser ortaya çıkarıldı.
ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yaylalı, kazılarda tarihi bir
tuvaletin geçen yıl gün yüzüne çıkarıldığını, (U) oturma planlı
antik tuvaletin, Efes’teki tuvaletten daha büyük olduğunu söyledi. Yukarı
Antik Karia bölgesinin önemli bir kenti olan
Nysa, Aydın-Denizli kara yolu üzerinde, Sultanhisar ilçesine 3
kilometre uzakta bulunuyor.
Kentteki ilk kazı çalışması 1907 yılında Alman
arkeolog Walther Von Diest tarafından yapıldı.
Nysa Kalkındırma Derneği Başkanı Ercan Çerçioğlu,
Kültür ve Turizm Bakanlığının 2007 yılında Türkiye’deki ilk üç proje
içine aldığı Nysa’nın önümüzdeki yıllarda yerli ve yabancı turistler
için bir cazibe merkezi olacağını belirtti.
Aydın’da Tralleis ve Nysa Antik kenti dışında
Kuşadası Kadı Kalesi, Germencik ilçesine bağlı Ortaklar beldesinde
bulunan Magnesia ve Tepecik Höyüğün de de kazı çalışmaları
yürütülüyor.Yukarı
Arkeolojik kazı sayısı bakamından Türkiye’nin en
zengin kentlerinden biri olan Şanlıurfa’da, ilk arkeolojik kazı
çalışmalarına 1964 yılında başlandı.
O tarihten bu yana çeşitli zamanlarda 35 kazı
yapılırken, halen 9 yerde kazı çalışması yapılıyor. Müze Müdürlüğü
başkanlığında Birecik ilçesinde Mezraa, Mezraa Teleilat, Akarçay,
Akarçaytepe, Surtepe höyükleri, Şanlıurfa merkezde Haleplibahçe
kazıları ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca yürütülen Harran
ilçesinde Harran höyüğü, merkez Konuklu köyünde Kazane höyüğü ve
merkez Örencik köyünde Göbeklitepe kazıları halen devam ediyor.Yukarı
Dünyanın
En Eski Tapınak Tepesi: Göbeklitepe
Şanlıurfa’nın 15 kilometre kuzey doğusundaki
Örencik köyü yakınlarındaki Göbeklitepe’de 1963 yılında başlayan ve
1995 yılından itibaren Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji
Enstitüsü iş birliğinde yapılan kazı çalışmaları, Berlin Alman
Arkeoloji Enstitüsünden Prof. Dr. Klaus Schmidt başkanlığında devam
ediyor.
Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, İ.Ö 11 bin
500 yıllık yabani hayvan figürlü “T” biçimli dikili taşların yanı
sıra çapları 15 metreye varan daire ve dikdörtgen biçimli dünyanın
en eski tapınak kalıntılarının bulunduğu kazı alanındaki jeofizik
taramasında, Göbeklitepe’nin 11 bin yıl öncesinde avcı-toplayıcı
insanlar tarafından oluşturulan ve dünyanın en eski tapınak merkezi
olduğu anlaşılıyor.Yukarı
Tarihi kaynaklarda Edessa kenti olarak anılan
Haleplibahçe semtinde yürütülen Haleplibahçe Projesi çalışmaları
sırasında tesadüfen bulunan ve “Savaşcı Amazon Kraliçeleri” olarak
tanımlanan mozaiklerin olduğu alanda, Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğünün izniyle Şanlıurfa Müzesinde görevli arkeologlar
nezaretinde çalışmalar yürütülüyor.
Mozaik üzerinde yapılan incelemede “tek göğüslü
efsanevi savaşçılar” olarak da bilinen “Savaşçı Amazon
Kraliçeleri”nin, av sahnesinin yanı sıra gülümseyen kız (Edessa
Güzeli), keklik, aslan, “çocuk erosu” ve tabiat figürleri bulunuyor.Yukarı
Harran Höyük
Kazıları
Harran ilçesinde 1983’te çalışmalara başlanan
Harran Kazılarının Bilimsel Başkanlığını Dr. Nurettin Yardımcı
tarafından yapılıyor. Kazılarda MÖ 600’lü yıllara ait Babil devleti
döneminden kalma kalıntılar bulunmuştur.
İslami döneme ait buluntuların da yer aldığı
höyükte, bugünkü atık su arıtma sisteminin benzeri, oturma odalarını
ve değirmen sanayinin örneklerini görmek mümkün.Yukarı
Mersin
Mersin’in Mezitli beldesindeki Soli Pompeipolis
Antik Kenti’nde, 12 Temmuzda başlayan kazı çalışmalarının sürdüğü
bildirildi.
9 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Remzi
Yağcı başkanlığındaki 37 kişilik ekip tarafından, bu yıl 9’uncusu
gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Sütunlu Cadde ve Soli Höyük olmak
üzere iki ayrı noktada yürütülüyor.
Doç. Dr. Yağcı, Soli Höyük’te yapılan
çalışmalarda, birçok buluntuya ulaştıklarını, fakat en önemlisinin
Hitit katlarında buldukları “zaire küpü” olduğunu söyledi.
Küpün içinde ölçek kabı ve buğday kalıntıları
elde ettiklerini belirten Yağcı, zaire kaplarının, olası bir kıtlığa
karşı alınmış önlem olduğu yönünde değerlendirildiğini ifade etti.
Yağcı, kazı çalışmalarının 25 Ağustosa kadar
sürdürüleceğini sözlerine ekledi.Yukarı
Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden olan ve
“Soğuksutepe” adıyla da anılan Yumuktepe’de, sistemli arkeolojik
kazılar, İngiliz John Garstang başkanlığında 1936-1937 yıllarında
yapıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle ara verilen
kazılara, 1946’da yeniden başlanıp 1947’de sonuçlandırıldı.
1993 yılında yeniden başlanan Yumuktepe
arkeolojik kazıları o tarihten bu yana her yaz sürdürülüyor.
Bugüne kadarki kazılarda, Yumuktepe’de ilk
yerleşimin Neolitik dönemde başladığı ve kesintisiz olarak
Kalkolitik, Tunç, Hitit, Doğu Roma İmparatorluğu ve İslam
dönemlerinde de devam ettiği ortaya çıktı.
Kazıların bu yılki bölümüne, İtalya’nın Lecce
Üniversitesinden arkeoloji bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İsabella
Caneva başkanlığında önümüzdeki haftalarda başlanacağı bildirildi.Yukarı
Antakya-Reyhanlı kara yolu üzerinde bulunan ve
1936 yılından bu yana kazı yapılan Aççana Höyüğü’nden müzeye
binlerce yeni eser kazandırıldığı bildirildi.
Chicago Üniversitesi Anadolu Sorumlusu ve Aççana
Höyüğü Kazı Başkanı Prof. Dr. Kutlu Aslıhan Yener, 1936 yılından
beri kazı çalışmaları devam eden Aççana’nın, “Mukish” bölgesinin
başkenti olduğunu, bölgede milattan önce 2000-1300 yıllarına ait 17
şehir saptandığını kaydetti.
Yener, 7. ve 4. şehirlerde saray, tapınak ve
içinde tabletler bulunan arşiv odaları ile heykeller ve birçok
arkeoloji buluntunun müzeye kazandırıldığını, sarayın tablet
arşivinde geleceğe ışık tutacak Hititçe, Hurrice ve Akadca yazılmış
toplam 550 çivi yazılı belge bulunduğunu kaydetti.Yukarı
Adana
Adana Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Tosun, Ceyhan
ilçesine bağlı Sirkeli köyünün batısında yer alan Sirkeli Höyük’te
Almanya’nın Tübingen Üniversitesinden Doç. Dr. Miroslav Novak
başkanlığındaki 36 kişilik ekip tarafından önümüzdeki günlerde kazı
gerçekleştirileceğini kaydetti.
Hitit Kralı Muvattalliş’in kabartmasının
bulunduğu höyüğün, bölgedeki önemli tarihsel alanlardan birisi
olduğunu kaydeden Tosun, höyüğün yakınında Roma dönemi
nekropollerinin bulunduğunu, karşısında ise 12. yüzyılda Bizanslılar
tarafından yaptırılan Yılankale’nin yer aldığını kaydetti.Yukarı
Trabzon
Trabzon’da Kızlar Manastırı ve Akçakale Kalesi,
Bayburt’ta ise Bayburt Kalesi’nde kazı çalışmaları yürütülüyor.
Trabzon Müzeler Müdürü Nilgün Yılmazer, Kızlar
Manastırı’nın 14. yüzyılda 3. Aleksios tarafından yaptırıldığı, 18.
ve 19. yüzyıllarda ise ilaveler yapılarak ve onarılarak son şeklini
aldığının bilindiğini belirtti.
Mülkiyeti Trabzon Belediyesinde olan Kızlar
Manastırı’nda kazı çalışmalarına 7 Kasım 2006 tarihinde başlandığını
ifade eden Yılmazer, kazılarda bugüne kadar bütün iskelet, kemik
parçaları, seramik parçaları gibi çeşitli kalıntılar bulduklarını
kaydetti.
Yılmazer, Trabzon’un Akçaabat ilçesine bağlı
Akçakale beldesindeki Akçakale Kalesi’nde ise kurtarma kazısının 19
Temmuz 2007’de başladığını belirtti.
Akçakale Kalesi’nin 1297-1300 yılları arasında
İmparator Aleksios 2 tarafından yaptırıldığını ifade eden Yılmazer,
Trabzon’un fethi olan 1461 yılından itibaren kalenin 7 yıl
direndiğini ve 1468 yılında Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından
Mahmut Paşa tarafından ele geçirildiğini kaydetti.
Kalede bugüne kadar yürütülen çalışmalarda
iskelet, kemik parçaları, toprak kaplar, bronz çiviler ve Bizans
seramiği bulunduğunu dile getiren Yılmazer, kurtarma kazısının
muhtemelen 2008 yılı sonuna kadar bitirileceğini söyledi.Yukarı
Bayburt Kültür ve Turizm Müdürü Bahri Akbulut,
Erzurum Müze Müdürlüğünce Bayburt Kalesi’nde 15 Haziran 2006’da kazı
çalışmalarına başlandığını belirtti.
Bayburt kent merkezinin kuzeyinde yer alan
Bayburt Kalesi’nin yapımıyla ilgili bilgilerin kesin olmadığını,
yerel prens ve krallıkların savaşlarında önemli rol oynayan kalenin
MS 58’de yapıldığının tahmin edildiğini ifade eden Akbulut, yapılan
kazı çalışmalarında Selçuklu ve genellikle Osmanlı dönemine ait
seramik eşyalar ve eski ev kalıntılarına rastlanıldığını söyledi.
Akbulut, kış aylarında ara verilen kazı
çalışmalarına, yaz aylarıyla birlikte yeniden başladıklarını da
sözlerine ekledi. Yukarı
Gaziantep
Zeugma Antik Kenti’yle adını dünyaya duyuran
Gaziantep ile Kilis, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da bu yıl toplam 7
arkeolojik kazı yapılacak.
Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Ahmet
Denizhanoğulları, Gaziantep’te Bakanlık izniyle Tilmen Höyük,
Zincirli Höyük, Dülük Antik Kenti ile Zeugma Antik Kenti’nde
arkeolojik kazılar yapılacağını söyledi. Yukarı
Denizhanoğulları, Gaziantep’in İslahiye ilçesinin
10 kilometre doğusunda bulunan Tilmen höyüğünde ağustos ayı içinde
İtalyan Prof. Dr. Nicola Marçetti başkanlığındaki bir heyetin
bilimsel kazı yapacağını bildirdi.
aha önce yapılan kazılarda Tilmen höyüğünün MÖ
3000 yılının son dönemlerinde büyük bir şehir olduğunun
anlaşıldığını ifade eden Denizhanoğulları, “Şehir, iç ve dış kaleden
oluşuyor. Kalenin surları büyük ve düzgün kesme taştan yapılmış.
Kazılar sonucunda, höyükten pek çok araç gereç, çanak, çömlek,
takılar ve süs eşyaları çıkartıldı” dedi.Yukarı
Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Zincirli
köyü sınırları içinde yer alan Zincirli höyüğünde, ABD Chicago
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. David Schloen başkanlığındaki
yerli ve yabancı ekiplerden oluşan 102 kişilik kazı ekibi, 17 Temmuz
2007’de kazıya başladı. Kazı ekibi, bölgede 2 ay süreli çalışma
yapacak.
Zincirli höyüğünde İlk Tunç Çağı’ndan (MÖ 300)
Roma dönemine (yaklaşık 200 yıl önce) kadar yerleşim görülüyor.
Höyükte, 15 yıl önce bazalt taşından yapılmış aslan heykeli, 50 yıl
önce de Hititler dönemine ait kadın heykeli ve kabartmalar bulundu.
Bulunan eserler Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.Yukarı
Dülük Antik Kenti’nde, Almanya’nın Münstern
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engelberd Winter başkanlığında
37 kişilik bir ekip tarafından ağustos ayı içinde 45 gün süreli kazı
çalışması yapılacak.
Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Ahmet
Denizhanoğulları, dünyada bilinen en eski yerleşim birimlerinden
olan Dülük’ün, Teşup, Zeus ve Jupiter Dolikhenos inançlarının
merkezi olduğunu, 1997-1998 yılları arasında yapılan kazılarda
dünyada yer altında yapılan en büyük Mitras tapınağının ortaya
çıkarıldığını söyledi.Yukarı
Zeugma Antik Kenti’nde, Ankara Üniversitesi Dil
Tarih ve Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kutalmış Görkay
başkanlığında 110 kişilik bir ekip, 17 Temmuz 2007 tarihinde
bilimsel kazılara başladı.
Zeugma Antik Kenti, MÖ 300’de Büyük İskender
tarafından “Selevkia Euphrates” adıyla kuruldu.
Kommagene Krallığı’nın 4 büyük şehrinden biri
olan kent, MÖ 31’den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna
bağlandı ve “köprü”, “geçit” anlamına gelen “Zeugma” adını aldı.
Zeugma’da ilk kazı, kaçak kazı ihbarı üzerine
Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1987’de yapıldı.
Kazıda oda biçimli aile kaya mezarı, mezarın sahiplerine ait
heykeller bulundu. Antik kentte ikinci kazı 1992’de yine bir kaçak
kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç
tarafından yaptırıldı. Bu kazıda taban mozaiği ve ilk villa gün
ışığına çıkartıldı.
Antik kentin önemli bir bölümünün GAP kapsamında
inşa edilen Birecik Barajı’nın göl suları altında kalacak olması
nedeniyle 1993’ten itibaren yerli ve yabancı bilim adamlarından
oluşan çok sayıda ekip, Zeugma Antik Kenti’nde kurtarma kazıları
yürüttü.
Kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan
eserlerin en önemlileri olan mozaikler, Mark heykeli, duvar
resimleri ve kil mühür baskı koleksiyonu halen Gaziantep Arkeoloji
Müzesi’nde sergileniyor.
Bakanlar Kurulunun 2005 yılında aldığı kararla,
antik kentte yürütülecek çalışmalara başkanlık etme görevi Doç. Dr.
Kutalmış Görkay’a verildi.Yukarı
Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma Antik
Kenti’nden çalınan mozaiklerin kalan parçaları Gaziantep Arkeoloji
Müzesi’nde sergilenirken, yurt dışına kaçırılan mozaiklerin
fotoğrafları da müzenin sitesinde yayınlanıyor.
Gaziantep Müzesi arkeoloğu Dr. Mehmet Önal,
“Zeugma mozaikler şehriydi. Buradan 1873 yılında çalınan Poseidon
mozaiği, 41 parça halinde 7 ülkenin 11 resmi ve özel
koleksiyonlarına dağıldı” dedi.
Dr. Mehmet Önal, bu mozaikler kentini definecilerin yüzyıllar
öncesinden bildiğini, 19. yüzyılda birçok mozaiğin Zeugma’dan yurt
dışına götürüldüğünü söyledi. Dr. Önal, defineciler tarafından 1873
yılında Zeugma’da bulunan eyaletleri tasvir eden mozaiklerin, parça
parça kesilerek, çeşitli müzelere satıldığını ifade etti.
Eyalet büstlerinin merkezinde Poseidon mozaiğinin yer aldığını
anlatan Önal, kaçırılan mozaikte, Poseidon etrafında, Roma
eyaletlerini tasvir eden dairevi çerçeve içinde kule taçlı kadın
figürlerinin bulunduğunu belirtti.
Definecilerin, mozaikleri kaldırırken bazı figürleri kısmen tahrip
ettiğini dile getiren Önal, Poseidon Mozaiğinin etrafında, Roma
eyaletlerini tasvir eden kadın resimlerinin 1873 yılında Zeugma’dan,
parça parça kesilerek çeşitli müzelere satıldığını, kısmen tahrip
edilen mozaiğin, 41 parça halinde 7 ülkenin 11 resmi ve özel
koleksiyonlarına dağıldığını bildirdi.
Dr. Önal, 1993 yılında Birecik Barajı yapılmasının gündeme
gelmesiyle Gaziantep Müze Müdürlüğünün, West Avustralya
Üniversitesiyle katılımlı kurtarma kazılarına başlandığını
anımsatarak, şöyle konuştu:
“Bu çalışmada Kelekağzı mevkisinin doğusundaki tepede Roma villası
kısmen meydana çıkarılmıştır. Villa odasında yer alan taban mozaik
döşemesinin kaçakçılar tarafından sökülmüş olduğu görülmüştür. Arta
kalan harflerden buradan sökülen resimlerin, ölümsüz iki aşık
Metioks ve Parthenope’ye ait olduğu, yapılan araştırmada ise
bunların Amerika’da Houston kentinde Menil koleksiyonunda bulunduğu
saptanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimleri neticesinde
bu mozaiğin 2001 yılında müzemize iadesi sağlanmıştı. Onlarca yıl
Gaziantep’ten ayrı kalan bu mozaikler, şu an gövdelerine kavuşmuş
halde olup, müzemizde teşhir edilmektedir.”
Arkeolog Dr. Önal, Dionysos-Ariadne’nin Düğünü, Poseidon, Eyalet
Büstleri, Tryphe ve Mevsim Tanrıçası mozaiklerinin kısmen ya da
tamamen defineciler tarafından yurt dışına kaçırıldığını, mozaik
kaçakçılarından arta kalan bazı mozaiklerin de Gaziantep Müzesi’nde
sergilendiğini, ancak kaçırılan bazı mozaiklerin sadece
‘gaziantepmuzesi.gov.tr’ adlı internet sitesinde fotoğraflarının
yayınlandığını sözlerine ekledi.Yukarı
Gaziantep Arkeoloji Müzesi Başkanlığında, 2007
yılında Gaziantep’te yapılan çalışmalar şöyle: Dülük Antik Kenti’nde,
10 Haziran 2006 tarihinde temizlik ve çevre düzenleme çalışmaları
başlatıldı. Gaziantep’in Metropol ilçesi Şehitkamil Belediyesi
tarafından finanse edilen bu çalışmaların ilk bölümü tamamlandı.
Uzun süreli çalışmalar sonucunda, bölgenin kültür turizmine
kazandırılması hedefleniyor.
Kent merkezinde bulunan Hışva Han’da restorasyona
yönelik hafriyat çalışmaları 20 Haziran 2007’de başladı. 2 ay
sürecek bu çalışma Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin sponsorluğunda
yürütülüyor.
2007 yılı içinde Gaziantep Kalesi’nde
restorasyona yönelik kazı çalışması yapılacak. Bununla ilgili İl
Özel İdaresi ile proje ve diğer konuların görüşmeleri devam ediyor.
Bir ay süreyle hendek temizleme çalışmaları da yapılacak.
Yesemek Açık Hava Müzesi’nde ise Ağustos 2007
yılında Arkeolog İlhan Temizsoy başkanlığındaki bir ekip tarafından
45 gün süreli temizlik ve çevre düzenleme çalışması yapılacak.Yukarı
Kilis’in Oylum köyü sınırları içinde bulunan
Oylum höyüğünde Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin
Özgen başkanlığındaki 40 kişilik ekip, 23 Temmuz 2007 tarihinde kazı
çalışması başlattı. Kazı çalışmaları 2 ay sürecek.
Kilis Gaziantep kara yolu üzerinde bulunan Oylum
höyüğünde, biri 22 metre, diğeri 37 metre yüksekliğinde ve bir
boyunla birbirine bağlanan iki yükseltiden oluşuyor. Ovadaki alçak
bir yükselti üzerinde kurulan Oylum höyüğü, yüksek Anadolu
platosunun bittiği ve Suriye’ye doğru uzanan düzlüklerin başladığı
verimli topraklar üzerinde bulunuyor.
Oylum höyüğü, çevresindeki uydu yerleşme
niteliğindeki birçok höyükle birlikte, başta Tunç Çağı (MÖ 300-1200)
olmak üzere çeşitli dönemler boyunca bölgesel bir merkez durumunda.
Höyükte kazı çalışmaları 1989 yılından beri devam ediyor.Yukarı
Perre Antik Kenti Nekropol alanında Adıyaman
Valiliği Özel İdare bütçesinden ayrılan kaynakla Adıyaman Müze
Müdürlüğünün başkanlığında 22 Mayıs 2007 tarihinde birinci dönem
kazı ve temizlik çalışmaları başladı. Çalışmalar, 30 Haziran 2007’de
sona erdi.
Adıyaman Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Erarslan
başkanlığındaki çalışmalara 80 kişilik ekip katıldı. Kazı ve
temizlik çalışmaları için 110 bin YTL harcandı. 10 galeride yapılan
kazı ve temizlik sonucu galeriler tamamen açılıp temizlendi.
Açılan galerilerde toplan 5 oda mezar ve 33 lahit
mezar ortaya çıkartıldı. Kazılarda bir altın yüzük, bir damga mühür,
bir kabartma ve sikkeler ortaya çıkartıldı. Perre Antik Kenti’nde
havaların sıcak olması nedeniyle kazı ve temizlik çalışmalarına 1
Eylüle kadar ara verildi. 1 Eylülde aynı ekip tarafından bölgede iki
aylık kazı ve temizlik çalışmalarına devam edilecek.
Adıyaman’da bulunan Kommagene Krallığı’nın 5
büyük kentinden biri olan Perre Antik Kenti’nde 2001 yılından beri
kazı çalışmaları yapılıyor. Son 6 yıl içerisinde devam eden kazı
çalışmaları sonucunda yüzlerce kaya mezar odası toprak altından gün
ışığına çıkartılarak turizme kazandırıldı. Kazılarda elde edilen 222
parça eser ise Adıyaman Müzesi’ne kazandırıldı.Yukarı
Kahramanmaraş’ta, Döngel Mağaraları içerisinde
bulunan Dikili Mağara’da, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cevdet Erek başkanlığında 15
kişilik bir ekip, Kahramanmaraş Müzesi ile birlikte 1 Ağustos 2007
tarihinde kazı çalışmaları başlattı.
Döngel Mağaraları, Kahramanmaraş Kayseri kara
yolunun 50. kilometresinde üst üste ve birbirine bağlı olmak üzere
üç mağaradan oluşuyor. Mağaranın tabandan tavana kadar olan
yüksekliği 102 metre. Eşsiz bir güzelliğe sahip olan Döngel
Mağaralarında, ilk defa olarak bu yıl kazılar yapılıyor.Yukarı
Elazığ’ın eski yerleşim yeri Harput’ta kale
içinde gerçekleştirilen kazı çalışmasının 3 etabı başladı. Kazının
bu yılki bölümünde ağırlıkla ortaya çıkan yapıların restorasyonu ile
sokak dokularının belirlenmesi üzerinde çalışılacak.
Kazının bilimsel sorumlusu emekli öğretim üyesi
Prof. Dr. Veli Sevin, kazının 15 Eylüle kadar süreceğini söyledi.
Son 5 yüzyıl yoğun bir Osmanlı yerleşmesine sahne
olalan kazı yerinin 1850 yılından itibaren boşalmaya başladığını
belirten Sevin, amaçlarının 150 yıl önce terk edilmiş, ancak Osmanlı
karakterini aynen dokuyan bir dokuyu ortaya çıkarıp, restore etmek
olduğunu kaydetti.Yukarı
Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Filyos
beldesindeki Antik Teion Kenti’nde, 3 Ağustosta başlayan kazılarla
ve arkeolojik su dalışlarıyla MÖ 7. yüzyılda kurulan antik kentin
mimari yapısının ortaya çıkarılması hedefleniyor.
Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Sümer Atasoy, Ege Bölgesi’ndeki Miletos kentinden gelenlerin
kurduğu antik kentin, Persler, Romalılar, Cenovalılar ve Osmanlılara
kadar çok sayıda dönemde yerleşim merkezi olduğunu söyledi.
Atasoy, Türkiye’de Karadeniz sahillerinde ilk
defa burada yapılan kazıların, bölgenin önemli ticaret kenti
olduğunu gösterdiğini anlattı.Yukarı
Karabük’ün Eskipazar ilçesindeki, geçen yıl
başlayan Hadrianoupolis Antik Kenti’nde başlayan kazı çalışmaları,
bu yıl 14 Temmuzda 10 kişilik bilimsel ekip ve 40 işçiyle
sürdürülüyor.
Paphlagonia Hadrianoupolis Arkeolojik Kazısı
Başkanı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ergün Laflı, yaklaşık 90 gün
devam edecek çalışmalar kapsamında antik tiyatro, Roma dönemi anıt
mezarı ve Geç Roma dönemi mozaik döşemeli bölümlerde kazıların
sürdürüleceğini söyledi.
Laflı, kazılarda, eşsiz taban mozaikleri
bulduklarını, Roma Anıt Mezarı’nın da tamamen ortaya çıkartıldığını
ifade etti.Yukarı
Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik etmiş olan
Edirne’de 1994 yılında başlayan Yeni Edirne Sarayı’nda (Saray-ı
Cedid-i Amire) kazı çalışmaları halen devam ediyor.
Edirne Müze Müdürlüğü yetkilileri, Edirne
Valiliğinin maddi destek sağladığı ve Edirne Müzesi’nin konturolü
altında gerçekleştirilen kazı çalışmalarının 19 Temmuzda başladığını
ve halen toprak hafriyatı ile otların temizlenmesi çalışmalarının
sürdürüldüğünü kaydettiler.
Yetkililer kazı çalışmalarında bugüne kadar,
Balkan Savaşı’ndan kalma mermi kovanları, top gülleleri, Osmanlı
ordusunun kullandığı ocak kalıntıları, sikkeler, seramikler, silah
parçaları bulunduğunu ifade ettiler.Yukarı
Enez ilçesinde devam eden kazı çalışmalarında
bugüne kadar Kalkolitik, Neolitik, Demir Çağ, Klasik Çağlar,
Helenistik, Roma ve Osmanlı dönemlerine ait üst üste tabakalar
şeklinde kalıntılar bulundu. 1970 yılında başlanan ve kazı
çalışmalarından Enez’in tarihinin MÖ. 3000’e kadar uzandığını
belirlendi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı
Prof. Dr. Sait Başaran, Ainos adını taşıyan Enez’e, Homeros
destanında da rastlandığını belirtti.Yukarı
Kırklareli Kültür Müdürlüğü yetkilileri,
Aşağıpınar mevkisinde 1993 yılında başlanan arkeolojik kazıların
devam ettiğini belirttiler.
İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı
Başkanı Mehmet Özdoğan başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarında,
Balkanlar’daki en büyük ve en iyi korunmuş yerleşim bölgesi olması
nedeniyle Aşağıpınar mevkisinde tarih öncesi kültürlere ait zengin
buluntulara rastlandı.
Kırklareli’nin Vize ilçesinde, Çömlektepe höyüğü
kazısında genç Roma dönemine ait antik tiyatro bulundu.
Yetkililer, kazı çalışmalarında tiyatronun oturma
kademeleri, bunların arasındaki yollar, sahne binası ve orkestra
bölümlerinin günümüze kadar ulaştığını söylediler.
Kazılar sırasında çok sayıda Roma, Bizans ve
Osmanlı seramikleri, cam ve metal buluntular ile kadın heykeli
bulundu.Yukarı
Tekirdağ’da merkez ve ilçelerinde devam eden 5
ayrı arkeolojik kazı çalışmalarında çeşitli dönemlere ait
kalıntılara rastlandı.
Tekirdağ Kültür Müdürü Akif Işın, merkeze bağlı
Naip köyü, Menekşe Çatağı, Karaevlialtı bölgeleri ile Marmara Ereğli
ilçesinde ve Şarköy ilçesine bağlı Beyoğlu köyünde yapılan
arkeolojik kazılarda çeşitli tarihlere ait bulgulara rastlandığını
söyledi.
1984 yılında Naip köyü, Kızlar höyüğü tümülüsünde
Müze Müdürlüğünce yapılan kazılarda Dramaos’lu (Öngeçitli) bir mezar
odasına rastlanıldı. Yapılan kazı çalışmalarında ziyafet masası, 2
adet sehpadan oluşan oda takımları ile gümüş, pişmiş toprak ve bronz
eserlere rastlandı. MÖ 325-320 yollarına ait olduğu belirlenen bu
mezarın Kral Kersepleptes’in oğlu Teres’e ait olduğu biliniyor.
1993 yıllarında başlanan ve halen devam eden
Menekşe Çatağı bölümündeki kazılarda ise tarih öncesi çağları içeren
ve Traklar’a (Erken Demir Çağları) ait önemli mimari ve dini
kalıntılar ortaya çıkarıldı.
Karaevlialtı’da (Heraion Teichos) yapılan
kazılarda ise bölgenin önemli bir Trak kenti olduğu belirlendi.
Kazılar sırasında bulunan krallara ait paralardan bölgenin, İÖ 6.
yüzyıldan Roma dönemine kadar ilişkisinin bulunduğu belirlendi.
Bir liman kenti de olan Heraion Teichos’ta da
bugüne kadar madeni paralar, mühürlü amfora kulpları ortaya
çıkarıldı.
Şarköy’e bağlı Beyoğlu köyündeki Asker Tepe
Tümülüsü’ndeki kazı çalışmalarında MÖ 330-320 yıllara ait taştan bir
mezar odası ile mezar odası önünde taş döşemeli bir ön avludan
oluşan bir mezar yapısı ortaya çıkarıldı.Yukarı
Çorum’un Uğurludağ ilçesi Resuloğlu ören yerinde
yürütülen kazıların başkanı Doç. Dr. Tayfun Yıldırım, 2003 yılında
Müze Başkanlığı ile başlatılan kazılarda 157 mezarın açıldığını
ifade etti. Kazılarda Hattiler’in ölü gömme geleneklerini gösteren
bulgular elde ettiklerini belirten Yıldırım, ören yerinde çıkan süs
eşyalarının önemli eserler arasında yer aldığını söyledi.
Doç. Dr. Yıldırım, eylül sonuna kadar devam
edecek kazılarda 10 kişilik kazı heyeti ile 20’ye yakın işçinin
görev alacağını kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğünce de 13 Ağustos-7 Eylül tarihleri arasında
Mecitözü ilçesine bağlı Beyözü köyünde yüzey araştırmaları
yapılacak. Yapılan yüzey araştırmalarının ardından belirlenen
noktalarda kazı çalışmaları başlatılacak.
Çorum’da Hitit ve Hatti dönemine ait kalıntıların
çıkarılması için Alacahöyük, Boğazkale, Şapinuva, Resuloğlu ve
Boyalıhöyük’ün ardından Beyözü köyü de Çorum’un 6. kazı alanı
olacak. Yukarı
Bitlis Kalesi’nde 3 yıldır kazı çalışmalarını
yürüten Pamukkale Üniversitesi öğretim görevlisi ve Bitlis Kalesi
Kazı Başkanı Kadir Pektaş, 2005 yılında kalede hamam ortaya
çıkardıklarını belirtti.
Kazılarda bol miktarda lüle, pipo, seramikler ve
sikkeler bulduklarını belirten Pektaş, “Sikkelerin içinde Osmanlı
dönemi çoğunlukta” dedi.
Ahlat Kazısı Başkanı Doç. Dr. Nakış Karamağaralı
da “Eski Ahlat Şehri Kazısı”nın 2007 yılında da devam edeceğini
söyledi.
Karamağaralı, 2007 sezonu kazı planlamasında
önceki yıllarda başlanmış olan cami, zaviye ve çifte hamam
kazılarının devam edeceğini dile getirdi.Yukarı
Kocaeli’nde, Helenistik ve Erken Roma dönemine
ait olduğu tahmin edilen 7 tümülüs, Kocaeli Kültür ve Turizm
Müdürlüğünce yapılacak kazı çalışmaları kapsamında gün yüzüne
çıkarılacak.
Kocaeli Müze Müdürü İlksen Özbay, Üçtepeler,
Akmeşe köyleri, Kabaoğlu köyü, Aytepe mevkisi, Erenler Bayırı’nda
bulunan 7 tümülüsün gün ışığına çıkarılması için Kocaeli’ndeki bazı
belediyelerle iş birliği içinde çalışma başlattıklarını söyledi.
Özbay, Üçtepeler köyündeki Büyük tümülüsün gün
yüzüne çıkarılması için 1994 yılında yapılan kazıda bir kral
ailesine ait 12 metre yüksekliğinde 75 santimetre çapında tümülüse
rastlandığını ifade etti.
İlksen Özbay, Kocaeli’nde bulunan 11 su kemerinin
de onarılıp turizmin hizmetine sunacaklarını sözlerine ekledi.Yukarı
- TransAnatolie Tour
- Kültür Gezi
Sağlayıcısı ve Operatorü-Kültür ve Turizm Bakanlığı 4938 No'lu Grup A Lisans
|