Artık Hedef Kandil
Değil, Süleymaniye'dir!
Uyarıların, Türk halkını yatıştırmaktan başka
zerre kadar etkinliği olmamıştır, olmayacaktır. Dahası bu tür bir edilgenlikle
söylem düzeyinde kalan tepkiler Türkiye Cumhuriyeti'nin sözünün ağırlığına,
saygınlığına, otoritesine zarar vermektedir!
Bugün Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Hasan Iğsız,
gazete, televizyon ve ajansların Ankara temsilcileri ile savunma muhabirlerine
son terör olaylarına ilişkin bilgi verdi. Ne var ki Org. Iğsız, daha önce
meydana gelen benzer saldırılardan sonra yapılan açıklamalarda söylenenlerden
farklı şeyler söylemedi. Terör örgütünün bitme noktasına geldiği, teröre karşı
mücadelenin kararlılıkla süreceği ve benzer sözler yinelendi. Yine de
Genelkurmay İkinci Başkanı'nın açıklamalarında dikkati çeken iki konu vardı.
Org. Iğsız, Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetimin hiçbir şekilde desteğini
alamadıklarını, buradaki yol, hastane gibi imkânların da terör örgütüne
sunulduğunu belirtti. Ayrıca ABD ile istihbarat alışverişinin devam ettiğini
kaydeden Org. Iğsız, "Bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok" diye konuştu.
Bu durumda tablo açıktır. ABD ile istihbarat alışverişinde gerçekten "herhangi
bir sıkıntımız yok"(!) ise, diğer bir ifade ile ABD, Kuzey Irak'la ilgili olarak
Türkiye'ye gerekli her türlü desteği veriyorsa, Org. Iğsız'ın "Irak'ın
kuzeyindeki yerel yönetim" hakkında söyledikleri de dikkate alınarak, PKK'ya
asıl desteğin Barzani yönetiminden geldiği artık belli olmuştur. Dahası Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin en üst düzeydeki komutanlarından biri Kuzey Irak'taki "yol,
hastane gibi imkânların da terör örgütüne sunulduğunu" söylemektedir. Bu,
devletin resmi açıklamasıdır! Bütün bu açıklamalar karşısında Türkiye
Cumhuriyeti'nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terör örgütü ile sınır ötesi
mücadelede esas alması gerek hedef artık ortaya çıkmıştır!
Bu saatten sonra sözde "Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi"ni ya da Irak merkezi
yönetimini uyarmak, sert tepki göstermek, kısacası diplomatik ve siyasal
girişimlerde bulunmak boşunadır, anlamsızdır. Bugüne kadar devletin en üst
düzeyden askeri ve sivil yetkilileri bu konuda her türden açıklamayı ve uyarıyı
yapmışlar, tepkiyi göstermişlerdir! Sonuç: "sıfıra sıfır, elde var sıfır"!
Dağlıca ve Aktütün'e yapılan saldırılardan sonra sözde "Kuzey Irak Bölgesel
Yönetimi"ne ya da Irak merkezi hükümetine yönelik uyarıların, Türk halkını
yatıştırmaktan başka zerre kadar etkinliği olmamıştır, olmayacaktır. Dahası bu
tür bir edilgenlikle söylem düzeyinde kalan tepkiler Türkiye Cumhuriyeti'nin
sözünün ağırlığına, saygınlığına, otoritesine zarar vermektedir! Türkiye,
sözünün ve tepkisinin dikkate alınmasını istiyorsa, artık hedef bellidir.
Eğer sözde "Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi", terör örgütüne lojistik destek
veriyorsa, yol hastane gibi imkânlarını terör örgütüne sunmuşsa, Kuzey Irak'tan
Türkiye'ye yönelik terörist eylemlerin önlenmesine "hiçbir şekilde desteğini"
vermiyorsa ve bütün bunların sonucunda biz her gün gençlerimizi daha
yaşamlarının baharında toprağa vermek zorunda kalıyorsak, Irak'ın Kuzey'inde
eşkıyaya yataklık yapanlar bunun sonuçlarına katlanmak zorundadırlar. Devlet
olmak, bu kararlılığı göstermeyi gerektirir. Bugünden sonra Kuzey Irak'tan
gelerek Türkiye'ye zarar verecek her tür saldırı sonunda Erbil, Süleymaniye ve
benzer sözde "Kuzey Irak Bölgesel Yönetim" birimleri hedef alınmazsa, PKK'ya
destek vermenin, terör örgütüne şu ya da bu şekilde arka çıkmanın sonuçlarının
ne olacağı eylemli olarak gösterilmezse, daha çok Aktütünler, daha çok
Dağlıcalar ile karşılaşılacaktır.
Hedef artık Kandil değil, Süleymaniye'dir, Erbil'dir!
Gereği yapılmalıdır!
S. Ant1
1Özünde
taktik hedef Kuzey Irak, asıl (stratejik) hedef, terörün planlayıcısı, teröristlerin stratejik
ortağı ABD, AB ve NATO olmalıdır. Aksi durum
temel stratejisi 'iti ite kırdırmak' olan Batı'nin tam da
istediği bir uygulama olacaktır.
|