|
Haklı ve
yalnız
Türkiye acılı ve sancılı günlerden geçiyor. Bunun bir nedeni,
şüphesiz, Güneydoğu'nun dağlarındaki hain saldırılarda verilen
kayıplardır. Ama onun da altında, bu kadar haklı olunan bir konuda
bu kadar yalnız kalmanın derin ıstırabı vardır.
Tarihten ve uluslararası hukuktan biliyoruz ki, bir ülkeye
yapılabilecek en ağır provokasyon o ülkenin sınırlarından içeriye
girip insanlarını öldürmektir. Hele öldürülenler asker ise, bu açık
bir meydan okuma anlamı taşır. Savaşın korkunçluğunu değiştirmese
de, böyle bir provokasyona cevaben gelen savaş 'haklı' savaştır. Ve
tabii hukuki: 'Meşru savunma' ve 'sıcak takip' uluslararası hukukun
tartışmasız tanıdığı haklardır.
Durum bu kadar açıkken, uluslararası camianın onlarca askerini
yitiren Türkiye'ye gösterdiği ikircikli, samimiyetsiz tutuma bakın!
Eğer bu durum belirli bir dış politika çizgisinin bizi getirdiği
nokta ise, 'stratejik derinlik' peşinde koşarken 'güncel sığlık'
noktasına vardığımız ortadadır. Türkiye bu kadar haklı iken, düne
kadar parya muamelesi yapılan Suriye'den başka kimseden açık destek
alamamış bir ülke konumundaysa, bir şeyler ciddi olarak yanlıştır.
Yerden göğe kadar haklı, ama destekleyeni olmayan bir ülke! Vah vah!
Eğer aynı provokasyon ABD'ye yapılmış olsaydı, eğer Meksika'da
yuvalanmış Hispanik terör örgütü sık sık New Mexico eyaletine sızıp
Amerikan askerlerini öldürüyor ve bu konuda Meksika hükümeti hiçbir
şey yapmıyor olsaydı, bırakın sınırın güneyini, Meksiko City'de taş
üstünde taş kalmazdı. Şimdi bize mırın kırın eden ülkeler,
Amerika'nın oluşturduğu askeri koalisyona girmek için kuyruğa
girerlerdi.
Kafası iyice karışmış olan ve Türkiye konusunda farklı senaryoların
çarpıştığı anlaşılan ABD'yi, yarım ağız protesto ve uyarılarla
fırtınayı atlatmaya çalışan AB'yi ve kendi çıkarlarının ardından
giden İsrail'i bir kenara bırakalım. Ya, 'stratejik derinlik'
politikaları sonucu bizi Batı'ya bağımlılıktan kurtaracak Arap
ülkeleri?
Dışişleri Bakanı Ali Babacan önceki gün o ülkelere yaptığı bir
geziden döndü. Dönüşte yaptığı basın toplantısını merakla izledim.
'Dost ve kardeş Arap ülkeleri bu haklı davada Türkiye'nin yanında
olduklarını ilan ettiler ve size yardım için ne yapabiliriz diye
sordular. Bu gezide anladım ki bölgede yalnız değiliz!' türünden bir
cümle bekledim. Ne gezer!
Aynı bulanık, 'ama, fakat, ne var ki' gibi kelimelerle nitelenmiş 'idare'
cümleleri. Belli ki, Türkiye oralarda da haklı ama yalnızdır!
Bunu 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' anlamında, içe kapanmacı
bir yorum olarak söylemiyorum. (Zaten Türk devletlerinden de ciddi
bir destek söz konusu değil.) Tam tersine 'Bu kadar haklı bir konuda
Türk'ün niçin dostu yoktur, neler yanlış yapılıyor ve neler
yapılmalı?' anlamında dünyaya açılmacı bir anlamda dile getiriyorum.
Bu kadar haklı olduğumuz bir konuda bu kadar yalnız kalabiliyorsak,
biraz haksız olduğumuz konularda düşebileceğimiz durumu bir düşünün!
Haluk Şahin
|
|