Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Yalnız


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Veled ] Diriliş ] İzlemler ] Egemenlik ] BOP ] Harekat ] [ Yalnız ] Hedef ] Çözüm ] İhanetler ] İçimizdekiler ] Kim ] Melezya ] Yağmâ ] Kurnazlık ] Kutuplar ] Vak’a ] Eşitlik ] Küstahlık ] Savaş ] Arkeoloji ] Şeriat ] Öngörü ] Tahmin ] Tanzimat ] Süreç ] Politikalar ] Türkolog ] Karne ]

 

 

Up

 

Haklı ve yalnız

Türkiye acılı ve sancılı günlerden geçiyor. Bunun bir nedeni, şüphesiz, Güneydoğu'nun dağlarındaki hain saldırılarda verilen kayıplardır. Ama onun da altında, bu kadar haklı olunan bir konuda bu kadar yalnız kalmanın derin ıstırabı vardır.

Tarihten ve uluslararası hukuktan biliyoruz ki, bir ülkeye yapılabilecek en ağır provokasyon o ülkenin sınırlarından içeriye girip insanlarını öldürmektir. Hele öldürülenler asker ise, bu açık bir meydan okuma anlamı taşır. Savaşın korkunçluğunu değiştirmese de, böyle bir provokasyona cevaben gelen savaş 'haklı' savaştır. Ve tabii hukuki: 'Meşru savunma' ve 'sıcak takip' uluslararası hukukun tartışmasız tanıdığı haklardır.

Durum bu kadar açıkken, uluslararası camianın onlarca askerini yitiren Türkiye'ye gösterdiği ikircikli, samimiyetsiz tutuma bakın!

Eğer bu durum belirli bir dış politika çizgisinin bizi getirdiği nokta ise, 'stratejik derinlik' peşinde koşarken 'güncel sığlık' noktasına vardığımız ortadadır. Türkiye bu kadar haklı iken, düne kadar parya muamelesi yapılan Suriye'den başka kimseden açık destek alamamış bir ülke konumundaysa, bir şeyler ciddi olarak yanlıştır.

Yerden göğe kadar haklı, ama destekleyeni olmayan bir ülke! Vah vah!

Eğer aynı provokasyon ABD'ye yapılmış olsaydı, eğer Meksika'da yuvalanmış Hispanik terör örgütü sık sık New Mexico eyaletine sızıp Amerikan askerlerini öldürüyor ve bu konuda Meksika hükümeti hiçbir şey yapmıyor olsaydı, bırakın sınırın güneyini, Meksiko City'de taş üstünde taş kalmazdı. Şimdi bize mırın kırın eden ülkeler, Amerika'nın oluşturduğu askeri koalisyona girmek için kuyruğa girerlerdi.

Kafası iyice karışmış olan ve Türkiye konusunda farklı senaryoların çarpıştığı anlaşılan ABD'yi, yarım ağız protesto ve uyarılarla fırtınayı atlatmaya çalışan AB'yi ve kendi çıkarlarının ardından giden İsrail'i bir kenara bırakalım. Ya, 'stratejik derinlik' politikaları sonucu bizi Batı'ya bağımlılıktan kurtaracak Arap ülkeleri?

Dışişleri Bakanı Ali Babacan önceki gün o ülkelere yaptığı bir geziden döndü. Dönüşte yaptığı basın toplantısını merakla izledim. 'Dost ve kardeş Arap ülkeleri bu haklı davada Türkiye'nin yanında olduklarını ilan ettiler ve size yardım için ne yapabiliriz diye sordular. Bu gezide anladım ki bölgede yalnız değiliz!' türünden bir cümle bekledim. Ne gezer!

Aynı bulanık, 'ama, fakat, ne var ki' gibi kelimelerle nitelenmiş 'idare' cümleleri. Belli ki, Türkiye oralarda da haklı ama yalnızdır!

Bunu 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' anlamında, içe kapanmacı bir yorum olarak söylemiyorum. (Zaten Türk devletlerinden de ciddi bir destek söz konusu değil.) Tam tersine 'Bu kadar haklı bir konuda Türk'ün niçin dostu yoktur, neler yanlış yapılıyor ve neler yapılmalı?' anlamında dünyaya açılmacı bir anlamda dile getiriyorum.

Bu kadar haklı olduğumuz bir konuda bu kadar yalnız kalabiliyorsak, biraz haksız olduğumuz konularda düşebileceğimiz durumu bir düşünün!

Haluk Şahin

   
   
   
 
 

 
   
   
   

 

 
 
 

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Veled ] Diriliş ] İzlemler ] Egemenlik ] BOP ] Harekat ] [ Yalnız ] Hedef ] Çözüm ] İhanetler ] İçimizdekiler ] Kim ] Melezya ] Yağmâ ] Kurnazlık ] Kutuplar ] Vak’a ] Eşitlik ] Küstahlık ] Savaş ] Arkeoloji ] Şeriat ] Öngörü ] Tahmin ] Tanzimat ] Süreç ] Politikalar ] Türkolog ] Karne ]