Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Süreç


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Veled ] Diriliş ] İzlemler ] Egemenlik ] BOP ] Harekat ] Yalnız ] Hedef ] Çözüm ] İhanetler ] İçimizdekiler ] Kim ] Melezya ] Yağmâ ] Kurnazlık ] Kutuplar ] Vak’a ] Eşitlik ] Küstahlık ] Savaş ] Arkeoloji ] Şeriat ] Öngörü ] Tahmin ] Tanzimat ] [ Süreç ] Politikalar ] Türkolog ] Karne ]

 

 

Up
Sorun
Terörist
Toprak
Bildiri
Tuzak

 

Tarihsiz Süreç

 
 

Avrupa Birliği Komisyonu’nun önceki gün açıkladığı “Türkiye İlerleme Raporu” ve ekindeki “Strateji” ibret ve hayretle okunacak ilginç bir belge.

Birincisinin 81 ve ikincisinin 58 sayfasından çıkan genel izlenim, “ilişkilerdeki duraklamanın eleştirisi” diye özetlenebilir. İlginç olan, bu olumsuzluk karşısında kullanılan ifadelerin “fazla sert” sayılmayışı ve hatta “umut verici” bulunmasıdır. Çelişkinin anlamı basit: AB, ilk bakışta çıkmaza girdiği açıkça belli olan bu müzakere sürecinin kopmasını da hiç istemiyor.

“Kopmasın da, varsın duraklasın” yaklaşımının temelinde şu gerçek yatmakta: AB müzakere süreciyle elde etmek istediklerinin henüz hepsini alamadığı için süreci ayakta tutmaktan yana. Türkiye’yi yönetenler ise AB yoluyla değiştirmek istediklerini değiştiremedikçe, ucu açık olduğunu bile bile, süreci sürdürüyorlar.

Oysa, ne AB Türkiye’yi üye yapmayı düşünüyor, ne de Türkiye’yi yönetenler AB’ye tam üye olmayı. Süreç ya inceldiği yerden kopacak ya da bir başka şeye dönüşecek. Belki, AB’lilerin geveledikleri türden bir “ayrıcalıklı” ortaklığa.

Brüksel’dekilerin süreç yoluyla başarmayı isteyip de başaramadıklarının başında Kıbrıs olduğu için, Türkiye’yi hâlâ o konudaki bir yığın istekle baskı altında tutmaktalar. Kıbrıslı Türklere “evet” dedirtip sonra vaat ettiklerini yerine getirmemiş olduklarını unutarak, hem suçlu hem güçlü edasıyla sıraladıkları şu isteklere bakın:

Türkiye, Ankara Anlaşması’nın Ek Protokol’ü gereğince malların serbest dolaşımını sağlamak için, öbür yeni üyelerle birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’ne, yani Rum yönetimine karşı uygulamakta olduğu ulaşım kısıtlamalarını kaldırmalı, limanlarını ve havaalanlarını o devletin kullanımına açmalıymış.

Türkiye, Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerini normalleştirmeliymiş.

Türkiye, Kıbrıs Rum kesiminin Akdeniz’deki petrol arama alanları için komşularla anlaşmalar yapmasına itirazdan ve Fransa‘yla savunma işbirliği imzalamasını protesto etmekten vazgeçmeliymiş.

Bunları isteyenler, KKTC‘nin serbest ticaret tüzüğünü çıkarmayanlarla aynı.

Türkiye’ye bulunan kusurlar da az değil: Vakıflara ve Sayıştay’a ilişkin yasalar çıkarılmamış, dinsel azınlık vakıflarının mal edinme hakları geri verilmemiş, ombudsmanlık kurulmamış, Heybeliada Ruhban Okulu kapalı tutularak din adamlarının yetiştirilmesi engellenmiş.

Bunları okudukça Batı Trakya’daki Türk vakıflarına getirilen sınırlamaları, müftü seçimlerindeki yanlış uygulamaları anımsamadan durabilir misiniz?

Ama AB’nin asıl büyük derdi, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyaseti önemli ölçüde etkilemekte oluşu” imiş. O engel de kalksa çok sevinecekler.

Tam üyelik için kesin tarih almadan her isteneni yapa yapa gelinen nokta budur.

Prof.Dr. Mümtaz SOYSAL

Kasım 09, 2007
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Veled ] Diriliş ] İzlemler ] Egemenlik ] BOP ] Harekat ] Yalnız ] Hedef ] Çözüm ] İhanetler ] İçimizdekiler ] Kim ] Melezya ] Yağmâ ] Kurnazlık ] Kutuplar ] Vak’a ] Eşitlik ] Küstahlık ] Savaş ] Arkeoloji ] Şeriat ] Öngörü ] Tahmin ] Tanzimat ] [ Süreç ] Politikalar ] Türkolog ] Karne ]