Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Tanzimat


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Veled ] Diriliş ] İzlemler ] Egemenlik ] BOP ] Harekat ] Yalnız ] Hedef ] Çözüm ] İhanetler ] İçimizdekiler ] Kim ] Melezya ] Yağmâ ] Kurnazlık ] Kutuplar ] Vak’a ] Eşitlik ] Küstahlık ] Savaş ] Arkeoloji ] Şeriat ] Öngörü ] Tahmin ] [ Tanzimat ] Süreç ] Politikalar ] Türkolog ] Karne ]

 

 

Up
Ottomans

'Hoş Geldin Tanzimat', Mümtaz Soysal

OSMANLI’NIN Ondokuzuncu Yüzyılı, neredeyse baştan başa, içle dışın, iç durumla dış politikanın, dış tehditle iç gelişmenin birbirine karıştığı bir tarih kesitidir. Aslında Tanzimat Fermanı’yla başlamaz ve o dönemin sona ermesiyle bitmez ama 1839 tarihli Ferman bütün yüzyılın genel niteliğine adını vermiştir.

Nedir o nitelik?

Aslında, can çekişen koca bir imparatorluk vardır. İçteki düzen çökmüş, Rumeli ve Anadolu “âyan” ı ayaklanmış, padişah yönetimi yeni bir derebeyliğin tehdidi altına girmiştir. Mısır Valisi Arnavut kökenli Mehmet Ali Paşa kolay kabul edilmez isteklerle ortaya çıkmıştır. Öte yandan, “Hasta Adam”ın terekesini paylaşmak isteyen Batılı sömürgeciler ve Rus Çarlığı, “gayrimüslim azınlıkların haklarına sahip çıkmak” gibi etkili bir bahane bulmuşlardır. Zayıflamış Osmanlı ayakta kalmak için hem bu istekleri genel olarak karşılamak, hem de durumlara göre şu ya da bu büyük devletin korumasına sığınmak çabasındadır.

Çabalar, ekonomik teslimiyetçilikten reformcu girişimlere kadar çeşitli yöntemlerle yürütülür. Baltalimanı Antlaşması gümrük kapılarını önce İngilizlere ve ardından Batı Avrupa devletlerine açmanın başlangıcıdır; bir yıl sonra Mustafa Reşit Paşa’nın okuduğu Gülhane Hatt-ı Hümayun’u azınlıkların işine de yarayacak olan bir hukuk reformunun… Mısır Valisi’nin oğlu İbrahim Paşa’nın Nizip’ten sonra payitahta yürümesini önleyen de İngiltere olacaktır.

Birinci Meşrutiyet bile aynı zincirin halkalarından biri sayılır. Ahmet Midhat Paşa Kasımpaşa’daki Tersane Konferansı’nda başının etini yiyen o zamanki Batılı “insan hakları” cılarını susturmak için ilan edilmiş ilk anayasa şerefine atılan topların sesini dinletir onlara.

İddianame üzerine önce efelenen, durumun “vahamet” ini anlayınca da telaşa kapılan Sayın Başbakan’ın “Avrupai reform paketi” ni anımsaması ilginç değil mi?

Peki, ünlü dergi The Economist ile Londra’daki sermaye çevrelerinin gazetesi The Financial Times yazarlarının birden bire “İslamist demokrasi” havarisi kesilip hukuka karşı salvo atışlarına başlamaları daha mı az ilginç?

Genişlemeci Olli Rehn apar topar Ankara’ya koştuğuna göre, Türkiye Başbakanı’nın da İsveç’te konuşurken tam üyelik kartını oynaması akıllıca bir “diplomasi” sayılmaz mı?

Onlar Batı uygarlığının şanlı bayrağını taşıyan 26 üyeli büyük Avrupa Birliği’nin temsilcileri ise bizler de deneyimsiz devletlerin birkaç yılda haritadan silindiği Ondokuzuncu Yüzyıl boyunca hastalığını ustaca manevralarla sürdürüp Yirminci Yüzyıl’a kadar yaşamayı başarmış koca Osmanlı’nın becerikli torunları değil miyiz? Tarihten yanlış dersler çıkarıyor olsak da.

 

   
   
   
 
 

 
   
   
   

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Veled ] Diriliş ] İzlemler ] Egemenlik ] BOP ] Harekat ] Yalnız ] Hedef ] Çözüm ] İhanetler ] İçimizdekiler ] Kim ] Melezya ] Yağmâ ] Kurnazlık ] Kutuplar ] Vak’a ] Eşitlik ] Küstahlık ] Savaş ] Arkeoloji ] Şeriat ] Öngörü ] Tahmin ] [ Tanzimat ] Süreç ] Politikalar ] Türkolog ] Karne ]