| 'AB 
		Sürecinin Bozulmasından Kimler Korkuyor? Türkiyenin Avrupa Birliğine üye 
		yapılmayacağını, 1980′lerin sonundan beri konunun içinde olanlar açık 
		olarak biliyorlar. Zaten bu nedenle, ABye alınmayacak olan Türkiyenin, 
		Avrupa üzerinden Batı kapitalizminin güdümüne sokulabilmesi için , 6 
		Mart 1995 belgesi imzalandı. En çok uğraşan da Washingtondu.
 Washington, Brüksel ve içimizdeki oligarşi üçlüsü, Osmanlının 
		kapitülasyonlarını bu belge ile geri getirmenin ilk adımını attılar. 
		Dünkü Abdullah Gül, 8 Mart 1995′te TBMMde yaptığı konuşma ile 
		Türkiyeyi sömürgeleştiren bu belgeye haklı olarak isyan ediyordu (*).
 
 AKP hükümeti iktidara geldikten sonra, 2004 ve 2005 yıllarında imzalanan 
		iki çerçeve anlaşma ile, Türkiyenin ABye alınmayacağını gösteren 
		maddeler bir bir belirlendi.
 
 Türkiyenin AB ile olan tek yanlı bağları üç ayaklıdır:
 
 Washington, Brüksel ve Türkiyedeki oligarşi. Oligarşinin içine 28 Şubat 
		1997′den sonra, işbirlikçi dinciler de dahil oldular ve Avrupacı lobiye 
		katıldılar.
 
 Brükselde bugün, Türkiyenin üyelik perspektifine yönelik hiçbir 
		belge bulunmuyor. Namuslu davranarak, Aralık 2007 Lizbon doruğunda, 
		Görüşmelerde üyelik perspektifinin bulunmadığını kayda geçirdiler.
 
 Günter Verheugenin, Alman gazetecilere, Biz Türklere, akıllı 
		insanların anlayacağı bir tarzda, üye yapılmayacaklarını zaten 
		söylüyoruz ifadesi, belgeye de konmuş oldu. Bizdeki oligarşinin artık, 
		aptalı oynamasına gerek kalmadı.
 
 Ama yine de ısrarla, Verheugeni haklı çıkaracak bir biçimde aptalı 
		oynayanlara ne demeli?
 
 Mevcut süreç nereye götürüyor?
 
 - İmzalanan kapitülasyon belgesi ile (6 Mart 1995) Türkiyenin AB dışı 
		dünya ile ticari ilişkileri ipotek altına alınmış oldu. Anayasaya aykırı 
		bir biçimde egemenlik hakkı tek yanlı devredildi (**).
 
 - 17 Aralık 2004 ve 5 Ekim 2005 anlaşmaları ile Türkiyenin üyelik 
		yerine özel bağlanma sürecine sokulacağı bir bir yazıldı.
 
 - Avrupa Parlamentosunun Türkiyeye karşı aldığı birçok karardan, 
		ilerleme raporlarının içeriğine kadar her yere, Kopenhag kriterleri 
		dışında ve üyelikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan, aleyhimize 
		düzinelerce madde konuldu. Ayrıca çerçeve anlaşmasına, AB organlarının 
		Türkiyeye yönelik olarak aldığı ve alacağı kararların, görüşme 
		sürecinin bir parçası olduğu maddesi eklendi. Oligarşi artık, Bu 
		kararlar bizi bağlamaz yalanını söyleyemeyecek.
 
 - Türkiye-AB iktisadi ve ticari ilişkilerinde dev ticaret açıklarından 
		piyasanın işgaline kadar fiili gelişmeler ortaya çıktı.
 
 Türkiye üye yapılmadan iktisadi ve siyasi bir sömürge konumuna sokulmaya 
		başlandı. Sağduyu sahibi çoğunluk bunu görüyor ve yaşıyor.
 
 Peki, bütün bu olumsuz koşullara karşın AB sürecinin bu hali ile 
		devamını savunanlar kimler? Amaçları ne?
 
 1) İşbirlikçi dinciler, AByi arkalarına alarak Türkiye içindeki 
		yollarını açmak istiyorlar. Özünde ABye karşı oldukları halde, bugün 
		için ihtiyaçları var. AB ile dinciler bir alışveriş içindeler. Yollarını 
		açtırmaya karşılık ABnin (ve Batının) her istediklerini bol bol 
		veriyorlar. Hatta bir adım önde gidiyorlar.
 
 AKP ve AB, sürecin bu hali ile devamını istiyor. Brükselin Dava ile 
		ilgili olarak apar topar Türkiyeye taşınması bundan; aralarındaki 
		alışverişin sürmesi için statükonun bozulmaması gerekiyor.
 
 2) Bölücüler de AB sürecinin devamını istiyorlar. Onlar da AByi 
		arkalarına almışlar. Avrupa Parlamentosunun Kürdistan projesine katkısı 
		var hızıyla yürüyor. ABD işi Irakın kuzeyinde yürütürken Brüksel, 
		Türkiyenin güneydoğusunda projeyi tamamlıyor.
 
 3) Bazı büyük sermaye çevreleri ise ABnin (ve Batının) yeni Türkiye 
		politikasını desteklemek zorunda kaldılar. Batı kapitalizmi (ve 
		şirketleri) ile kurdukları kader bağları, onları buna mecbur ediyor. 
		Kapitülasyonlara ve sömürgeleşmeye karşı çıkamıyorlar. Uzun vadede 
		aleyhlerine olduğunu bile bile.
 
 Avrupa (ve Batı) kendilerine, Oligarşi içinde ortaklık sunuyor. 
		Oligarşinin ayakta kalması için Batının talepleri karşılanmalı.
 
 AB Süreci bir kaldıraç
 
 - Ermeni diyasporası, AB süreci kesilmesin istiyor.
 
 - Fener Patrikhanesi, Sakın ha, bu süreç aksamasın diyor
 
 - Atina ve Rumlar, AB süreci bozulacak diye hop oturup hop kalkıyorlar. 
		Neredeyse Bakoyanniyi rüşvet olarak bize verecekler.
 
 - Barzani ve Talabaninin süreç kesilecek diye ödleri patlıyor, tabii 
		PKKnin de
 
 - Ve Washington
Türkiyenin AB üzerinden devşirilmesini ve Gülün 13-14 
		yıl önce karşı çıktığı gibi, Türkiyenin arka bahçe yapılmasını en 
		fazla onlar istiyor. Zavallı Tony Blairin canı çıkmıştı; Parise, 
		Berline, Papadopulosa, Yahu susun Türkleri uyandıracaksınız demekten 
		yorulmuştu adam.
 
 Sevgili okurlar, AB süreci Türkiyeyi ABye üye yapan değil, ülkeyi 
		sömürgeleştiren bir süreçtir. Oligarşi tarafından programlı bir biçimde 
		yürütülmektedir. Belgeler, istatistikler ve yaşanan sonuçlar 
		ortada
Sürecin yürümesini isteyenlerin niyetleri başka
 Erol Manisalı 
 (*) Avrupayla Derin Bağlar, Truva, 2007
 (**) Dr. Faruk Başlar ın makalesi, Avrupa, Çıkmaz Sokak, Manisalı ve 
		Öğrencileri , kitabı içinde sayfa 209-263, Bilgi Yayınları, 2006
 
 
 
			
			 
			TransAnatolie Tour 
   |