AB Faşizmi: Avrupa Uygarlığı Çöküyor mu?
Avrupa ülkeleri, yabancı düşmanlığından beslenen ciddi bir faşizm
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Almanyada
yaşanan ırkçı saldırıların Avusturyaya sıçraması, Avrupayı içten içe
sarmaya başlamış bulunan Türk karşıtı ırkçı hareketlerin tehlikesini bir
kez daha gündemimize taşıdı.
Almanyada ve Avusturyada ırkçı gençlerin kundakçılığından şüphelenilen
yangınlar sonucunda çok sayıda Türk vatandaşının yanarak can vermesi ve
yaralanması, Türklere karşı gelişen ırkçı tehlikenin bir kez daha gözler
önüne serilmesine vesile olmuştur.
Avrupa ülkeleri, yabancı düşmanlığından beslenen ciddi bir faşizm
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu sorunu önemsememek, ileride önlenemez
sonuçların ortaya çıkmasına davetiye çıkarmak anlamına gelecektir.
Avrupada yükselen Türk düşmanlığı, bir çok ülkede tehlike olma
sınırlarını çoktan aşarak geri dönülmesi olanaksız korkunç bir gerçeklik
durumuna gelmiştir.
Faşizm, geçmişte yaşanan deneyimlerden anlaşılacağı gibi, kendinden
olmayana (yabancı) düşmanlığa ve ırkçı milliyetçiliğe dayalı kanlı bir
pratik yaratmıştır. Faşistler, sorgulanmaksınız liderlerine itaat eden,
devletin bekası için her şeyin yapılması gerektiği fikrine inanan ve
kendinden olmayanın yok edilmesi anlayışına dayalı olarak şiddet ve
silahlı güç gösterilerine bel bağlayan bilinçsiz kitlelerdir. Bu açıdan,
kontrol edilmesi çok zor olan bir topluluğu oluştururlar.
Günümüzde faşist ideoloji ve pratiklerde, her konuda olduğu gibi,
farklılaşmalar ve değişimler yaşanmaktadır. Her şeyden önce faşizm, bir
devlet ideolojisi olmak niteliğinden uzaklaşarak özellikle Avrupa
demokrasilerinde sistemin boşluklarından yararlanıp güç ve destek bulmuş,
örgütlenme olanaklarına kavuşmuş ve partileşmek yoluyla kitleselleşerek
yaygınlaşmıştır. Bu açıdan, yeni faşist hareketler, demokrasinin
nimetlerinden fazlasıyla yararlanmışlar ve yararlanmaya devam
etmektedirler.
Gelişmiş ülkelerde ve özellikle Avrupa demokrasilerinde son dönemlerdeki
işsizlik ve ekonomik bunalım gibi sorunların da etkisiyle faşist
düşüncelerin geniş kitlelerden destek bulmaya başladığını üzülerek
görüyoruz. Özellikle Avrupa demokrasilerinde faşist hareketleri
güçlendiren sorun kaynakları arasında işsizlik, yabancı işçilerin
topluma uyum sorunları, yabancıların kültürel farklılıkları, ekonomik
sorunlar, gelecek belirsizlikleri, gençlerin inançsızlığı gibi nedenler
ile siyasi sömürü amacıyla ırkçı düşünceleri kullanan siyasi partilerin
etkinlikleri bulunmaktadır. Özellikle yabancılar ve göçmen işçilere
karşı siyaset yapan siyasi partilerin güç kazanması, faşist hareketlerin
kalıcılaşmasına ve Avrupa demokrasileri için büyük bir tehdit haline
gelmesine neden olmaktadır.
Avrupa demokrasilerinde son dönemde ortaya çıkan Neo-Faşizme, AB
Faşizmi ismini vermeyi uygun görüyorum. Bu durum, Avrupa uygarlığını
tehdit ediyor.
Faşist ideolojinin düşünsel ve eylem bakımından dönüşümü, özellikle
Avrupa demokrasilerinde çok daha belirgin biçimde izlenebilir.
Almanyada faşist partiler ve gruplarca Türklere ve diğer yabancılara
karşı yürütülen kampanyalar ve saldırılar, Avrupa uygarlığının
çatırdaması kapsamında değerlendirilmelidir.
Avrupada Neo-faşist hareket örnekleri olarak ırkçılığı ve yabancı
düşmanlığını savunan düşünce ve kitlelerin ortaya çıkması, yalnızca
Fransa ve Avusturya ile sınırlı kalmamış, giderek yayılarak İsviçre,
Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya, Danimarka ve diğer İskandinav
ülkelerine yansımıştır.
Bugün Avrupa demokrasilerinin pek çoğu, Neo-faşist hareketlerin mekanı
durumuna gelmiştir. Çok sayıda Avrupa ülkesinde Türklere, Araplara,
Afrikalılara ve diğer müslüman ülke vatandaşlarına karşı gelişen faşist
saldırılar, Avrupanın Neo-faşizme teslim olmak üzere olduğunun açık
kanıtları olarak değerlendirilmelidir. Bütün bu gelişmeler, Avrupa
uygarlığını tehdit ediyor.
Dr. Birol Ertan
|