Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Politika


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Kronoloji ] TR-AB ] Yol Haritasi ] Norm ] AB Faşizmi ] AB Süreci ] Terör ] Analiz ] [ Politika ] Oyun ] AB'ye red ] Kemalizme ihanet ] Ya AB, Ya TR ]

 

 

Up

Avrupa Birliği’nin Yeni Türkiye Politikası

   
Her yıl haziran ve aralık aylarında gazetelerimizde büyük manşetler atılır. “AB bizi dışladı”, “AB kapıyı araladı”, “Artık Avrupa’dayız” benzeri başlıkları sıkça gördük. AB’nin Türkiye politikasını serinkanlı değerlendirdiğimizde bu medya başlıklarındaki yanlışları, doğruları ve yalanları ancak o zaman görme olanağı elde ederiz. 1991 Maastrich Anlaşması’ndan bugüne kadar AB’nin Türkiye politikasını anlamak için şu öğelerin göz önüne alınması gerekir:

1) Brüksel ile Ankara arasında imzalanan belgeler, “ana hatları ile ne gibi özellikler gösteriyorlar?” Bu anlaşmalar sonuçta Türkiye ile AB arasında nasıl bir yapılanma getiriyorlar?

2) AB Parlamentosu başta olmak üzere, AB kurumlarının , “hem Türkiye hem de Türkiye-AB ilişkileri üzerinde” almış olduğu kararlar nelerdir? Bu kararların içeriğinde “AB tarafı Türkiye ile ilişkilerini nereye götürmek, nereye yönlendirmek istiyor?”

3) Türkiye-AB ilişkilerinde mevcut hukuki ve kurumsal yapılanmalar, “Türkiye’nin AB ile ilişkilerini fiilen nasıl etkiliyor ve yönlendiriliyor?”

4) 1990′dan itibaren AB’nin iç yapısında, “genişleme ile ilgili olarak ne gibi politika değişiklikleri olmaktadır?”

5) AB’nin ABD ile “bölgeye ve Türkiye’ye yönelik ortak siyasi, iktisadi ve askeri politikaları nasıl gelişiyor?”

6) 2002′den itibaren AKP’nin iktidara gelmesinin ve “bu iktidarın Brüksel’e (ve Washington’a) endekslemesinin AB tarafında getirdiği yeni politika değişiklikleri nelerdir?”

Başlıcalarını belirttiğim bu faktörler, objektif ve serinkanlı olarak değerlendirince AB’nin yeni Türkiye politikalarındaki gerçekleri, “medyatik pazarlamaların dışına çıkarak” görmüş oluruz.

Bana göre, çıkan sonuçlar…

Yıllardır konunun içinde her boyutu ile yaşayan ve çalışmalar yapan bir bilim insanı olarak vardığım sonuçlar şunlardır:

1) Avrupa Birliği Türkiye’yi kesinlikle dışlamak istemiyor ve dışlamıyor da. Türkiye’yi dışlamak, Türkiye’yi dışarı itmek AB’nin iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel çıkarları ile çatışır.

2) AB Türkiye’yi içine de kesinlikle almayacak. Yapmak istediği şey, “içine almadan denetimi, güdümü, himayesi altında tutmak. İktisadi, siyasi, askeri ve kültürel olarak, Avrupa ülkelerinin çıkarları doğrultusunda istediklerini Türkiye’ye yaptırmak.”

3) Ayrıca Avrupa’nın Türkiye politikasında, “AB’nin (ve ABD’nin) himayesi altına alınmış” bir Türkiye devleti (Türkiye Cumhuriyeti) bulunmuyor. Üniter devlet kimliğinin, ulus devlet yapısının, Lozan’ın kazanımlarının ve Cumhuriyet’in değerlerinin ortadan kaldırıldığı bir yeniden yapılanma isteniyor.

Soğuk Savaş sonrasında Batı kapitalizminin yeni küresel kavgasında Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Türkiye hedeflerin başında geliyor. Türkiye, “AB ve ABD’nin küresel ve bölgesel hesaplarının bir parçası olarak algılanıyor” . Ve bu algılama, “AB’nin Türkiye politikalarını belirleyen faktörlerin başına gelip oturuyor.”

Soğuk Savaş sonrasında Avrupa’nın (ve Batı’nın) Türkiye’yi algılaması şöyleydi:

- Aidiyet (ve kimlik) olarak “Avrupalı kabul edilmese de” Batı’nın yanında tutulmalı ve Doğu Bloku’na kaptırılmamalıydı.

- İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin izlediği politika, Batı Avrupa’ya kabul ettirilmişti. 1963 Ankara Anlaşması, 1970 Katma Protokol, 1995 Gümrük Birliği, 1999 sözde adaylık ,”Washington’un Brüksel üzerindeki yönlendirmeleri sonucu yapıldı.” Bunların ayrıntıları Hayatım Avrupa’nın beş kitabı içinde belgeleri ile ortaya konmuş bulunuyor.

- Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Amerika ve İngiltere’nin öncülüğünde Batı kapitalizminin belirlediği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), AB ve ABD’nin Türkiye ve Ortadoğu politikalarını hem yakınlaştırdı hem de bütünleşmelerini sağladı.

Bazı örnekler verelim; Türkiye üzerindeki ABD ve AB ortak dayatmalarında önde gelen şu başlıklar var:

1) Kürdistan projeleri birlikte yürütülüyor. Irak’ın kuzeyini ABD, İngiltere ve İsrail; Güneydoğu Anadolu’yu AB sürüklüyor.

2) Sözde soykırım tasarılarında ABD ve AB eşgüdüm halinde çalışıyorlar ve çıtayı birlikte ayarlıyorlar.

3) Fener Patrikhanesi’nin bağımsızlaştırılması AB ve ABD’nin ortak politikaları haline geldi.

4) Türkiye’nin federal bir yapıya götürülmesi için benzer dayatmaları sürdürüyorlar.

5) Atatürk ‘ün Türkiye Cumhuriyeti yerine kendileri ile işbirliği halinde bir İslam devletini “AKP’yi birlikte destekleyerek sağlamaya çalışıyorlar.”

6) Türkiye ekonomisinin tamamen serbest ve dışa açık bir piyasa yapısıyla ABD ve AB’nin hizmetine sunulması için yeni düzenlemeleri beraberce yapıyorlar.

7) Ve AKP iktidarını birlikte destekliyorlar. AB’nin Türkiye politikasını bütün bu gerçeklerin ışığında daha net görebiliyoruz.

- AB’nin içine alınmadan, onun denetimi altına sokulmuş bir Türkiye isteniyor, uygulamalar bu yönde gelişiyor.

- Bugünkü sınırları ve ulus devlet kimliği ortadan kalkmış federal bir devlet yapısı dayatılıyor.

- Cumhuriyet’in değerleri yerine İslam devleti kimliğinde bir ülke ABD ve AB’nin ortak politikaları oldu.

- İktisadi geleceği, “Batı tekellerinin ve sermayesinin eline geçmiş bir piyasaya terk edilen sömürge” düzeni elde etmeye çalışıyorlar.

Bu acı gerçekler belgelere, açık ve gizli anlaşmalara ve yaşamakta olduğumuz uygulamalara bütün çıplaklığı ile yansıtılmış bulunuyor.

AB’nin Türkiye politikasını Sarkozy ve Merkel ‘in sözlerine göre değil bu gerçekler ışığında değerlendirmeliyiz.


 Erol Manisalı
   
   

TransAnatolie Tour

 

 

 

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Kronoloji ] TR-AB ] Yol Haritasi ] Norm ] AB Faşizmi ] AB Süreci ] Terör ] Analiz ] [ Politika ] Oyun ] AB'ye red ] Kemalizme ihanet ] Ya AB, Ya TR ]