En  Fr  Nl  De  Tr  

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

 

 

 

TransAnatolie Tours

En  Fr  Nl  De  Tr  

 

 

 

Laiklik

 

 

Home ] Up ] TransAnatolie Turlari ] TransAnatolie ile Türkiye ] Anadolu ] Şehirler ] Müzeler ] Biz Kimiz ] İçerik ] Ara ]

 

1918-2007 ] Nakşibendiler ] Aleviler ] [ Laiklik ] Özerklik ] Krizler ] Liberaller ] Devrim ]

 

 

Up
Niçin Şiir

Divan Şiiri, Tasavvuf ve Laiklik


Hey Gözünü Sevdiğim Divan Şiiri!!!

Biliyorum. Çoğunuz, lisede edebiyat derslerinde okuduğu divan şiirini anlayamadı, sevmedi, gereksiz buldu. Vezin çözmekte zorlandı, kızdı.

Matematiğim, fiziğim, kimyam, geometrim, biyolojim, "eh idare eder"di; bunların önemli bir kısmını da ben gereksiz, anlamsız, sıkıcı bulurdum da, hep ayrık otu olduğumdandır zahir, edebiyatı, edebiyat derslerini, divan şiirini, şairini de ben çok sevdim. Erdal İnönü'nün uçakta bulmaca yerine fizik problemi çözdüğü gibi, ben de eğlenmek için, vakit geçirmek için vezin çözerdim.

Osmanlı atalarımızın engin zekasının ürünü Divan Şiiri, en az kendisini yaratan zeka kadar ilginç ve etkileyici özelliklerle doludur.

Divan Şiirinin çok dikkate değer özelliklerinden biri elbette dil, dilin kullanımı, dizelerdeki ahenk ve matematiksel denge. Amma ondan da önemlisi, yüzyıllar öncesinin tutucu koşullarını aşmak için sergilediği "kanuna karşı hile"nin ihtişamı.

Divan şiirinin temel felsefesi, dünya görüşü "tasavvuf"tur!..

Aşk vardır. Ama bunun, erkek şairler açısından bir "kadın" olduğu her zaman anlaşılmaz.

Ve nihayet üç varlığa seslenilir genellikle: Padişah, sultan ve yar!...
Bunları açalım biraz.

Malum, tasavvuf felsefesi, bir bakıma, Hallaç Mansur'un "En el Hak" (Ben Tanrıyım) sözlerinde ifade bulan tanrı-insan özdeşliğine dayanır. Tanrı, evrende kendisinden başka hiçbir şey yokken, varlığını, gücünü, güzelliğini göstermek için taşı, toprağı, suyu, ateşi, börtüsü böceği, çiçeği ve insanı ile evreni yaratmıştır. "Hüsn-ü mutlak", vücud-u mutlak" kavramları bu şekilde açıklanır.

Hallaç Mansur'un "en el hak"ı neyse, Mevlana'nın ölümü bir düğün, sevgiliye kavuşma olarak değerlendirmesi de odur. Burada sevgili, "Tanrı"dır. Mutasavvıfın "Allah"ı, kaba sofunun yakan, cezalandıran, el kesen, recm eden Allah değildir. Tersine O, yarattığı şeyleri, kendinden bir şeyler katarak yarattığı şeyleri doğal olarak sever; çünkü onlar nihayet kendisinin parçaları, yansımalarıdır. Baba ve ananın çocuğunu, çocuklarını sevdiği gibi…

Yaratılmışlar da, aynı doğallıkla onu sever, hatta ona aşıktır. Tanrı o yaratılmışların, Mevlana'da olduğu gibi "sevgili"sidir hatta!..

Bitmedi.

Mutasavvıf için "aşk", yine doğal olarak Tanrı'yla bitmez; öteki yaratılmışları da kapsar. Çiçeği, suyu, ateşi, böceği, toprağı, hayvanıyla doğayı ve nihayet insanı da sever, sevmelidir. Çünkü bu yaratılmışların hepsinde tasavvufun "en el hak" anlayışı gereğince bir ortak payda vardır; adeta bir "ilahi kardeşlik" vardır. Hatta diyebiliriz ki hepsi bir bakıma aynı atanın çocukları gibidir zaten.

Bu yaratılmışların hepsinde, parçası, yansıması oldukları Tanrı'nın güzelliği de vardır (hüsn-ü mutlak). Ses bayrağımız, güzel Türkçe'mizdeki "Güzel sevmek sevaptır" sözünün temelindeki anlayış budur.

Mutasavvıf için çiçek güzeldir, su güzeldir, toprak güzeldir, taş güzeldir, dağ, deniz, eşek, köpek, yılan bile güzeldir; elbette çocuk, erkek, kadın = insan güzeldir. Çünkü Tanrı'dan gelmişlerdir. Güzel sevilir. Öyleyse sevmek güzeldir, AŞK güzeldir. Dolayısıyle, yaratılmışı sevmek, sonuç olarak yaratanı sevmektir.

Tasavvufta, katıksız bir Tanrı sevgisi, bağlılığı vardır; ama bağnaz bir "ibadet Tanrıcılığı" yoktur. Bizatihi insanı sevmek en büyük ibadettir; çünkü böylece Tanrı da sevilmiş olmaktadır. İbadet de nihayet Tanrı'ya teşekkür etmek, bağlılık sunmak değil midir?!..

Bu nedenle mutasavvıf da bir Müslüman olmakla, elbette şekli ibadet koşullarını yerine getirmekle birlikte bunu hiçbir zaman abartıp, Tanrı sevgisinin ön koşulu haline getirmez; sözünü bile etmez. Sadece yapar. Hele hele tanrı sevgisi, tanrıya bağlılık, asla sadece kuru ibadet demek değildir mutasavvıf için.

Nitekim Mevlana Konya çarşısından geçerken duyduğu, demircilerin örs üzerinde demir döverken yarattıkları tıkırtının ahengiyle cerbezeye geçip sema etmeye başlamıştır, o tıkırtıların ritmine uyarak. Yani, Mevlana ve daha geniş anlamda Mevlevi için sema da bir tür ibadettir. Mevlana’yı coşturan o demir dövme tıkırtısı yüzyıllar içerisinde, müziğe dönüşmüş, başta Klasik Batı Müziği eğitimi almış Türk sanatçılar olmak üzere Batılı sanatçılar tarafından dahi hayranlıkla saygı duyulup takdir edilen muhteşem Mevlevi ayinleri işleğinde sema edilmiştir. O Mevlevi ayinleri ki, her biri yine bu yerli ve yabancı sanatçılarca da kabul edildiği üzere dört başı mamur birer “Senfoni”dir.

AKAPE iktidarı döneminde yok Dinler Arası Diyalog, yok Mevlana’nın doğumunun 800’üncü yılı numaralarıyla bir yandan güya sahip çıkılır görünürken, öte yanda çiçek pasajı meyhanelerinin birkaç sazdan oluşan ve masalara yaklaşıp arzuya göre icrayı sanat eyleyen sokak sanatçıları misali, Konya lokantalarında arzuya göre masalara “spesiyal” gösteri yapan semazenler utancı bir yana, Anadolu insanının, bu anlamda da Batı’ya bakıp “bizden adam olmaz” demesine hiç gerek yoktur. Mevlevi ayinleri ile Batı Klasik müziğinin senfonileri en azından yaşıttır.

Mevlevi; müzikle, hatta müzik eşliğinde Batı’nın “bale”sine taş çıkartacak bir dans eşliğinde ibadet eder, Tanrı’ya bağlılık ve sevgi sunar.

Oysa malum olduğu üzere yobaz Müslümanlık taciri için, tıpkı resim gibi müzik de, hele dans da “günah”tır!...

Bunun dışında, mutasavvıf için insani sevgi, doğal ve kaçınılmaz bir gerekliliktir.

Sevgi bir gönül işidir. Gönül ise, mutasavvıf için Tanrı katıdır, Tanrı mekanıdır.

Burada ilk tespitimizi yapalım: Tasavvuf "laik"tir!..Yaşadığı dönemin ham sofularının (şeriatçılarının, gericilerinin diye okuyunuz) Mevlana'yı, Pir Sultan'ı, Hallaç Mansur'u "zındık" saymasının nedeni budur.

Buna karşılık, tekke ve zaviyeleri kapatan, tarikatları yasaklayan Mustafa Kemal Atatürk'ün Mevleviliğe, Bektaşiliğe yakın durmasının nedeni de budur. Çünkü tasavvuf ehli, Mevlevilerin, Selçuklu dönemi dışında, Bektaşilerinse hiçbir zaman siyasette, devlet yönetiminde gözü olmamıştır. Bu anlamda Mevlevilik ve Bektaşilik, günümüz terminolojisiyle adeta birer “non governmental organisation”dır (hükümetten bağımsız örgüt), veya sivil toplum örgütüdür. Ama önemli bir farkla: Her ikisinin de siyasette, devlet yönetiminde gözü olmadığı halde Mevlevilik, her dönemin siyasi otoritesince daima “muvafık” yani yandaş, tehlikesiz sayıldığı halde, Bektaşilik de Atatürk hariç, her dönemin merkezi siyasi otoritesince “muhalif” dolayısıyla tehlikeli, zararlı sayılmış, takibata, gadre, hatta yer yer, Alevilik anlamında” zulme uğramıştır. (Hatırlayınız: Yavuz Sultan Selim’in Alevi kıyımı…)

Konumuza dönersek, Mevleviler ve Bektaşiler, bugünkü, yani kendilerinden asırlar sonraki yobaz tarikatlar gibi bütün bir toplumu, devlet zoruyla Mevlevi ve Bektaşi yapmaya kalkmamışlardır. Hele bizden olan-bizden olmayan ayrımı, asla yapmamışlardır. Kendi hallerinde, toplumun tümüyle barışık olmuşlardır hep.

Aslında Mevlevilik ve Bektaşilik gibi tasavvuf tarikatları bir tür Anadolu aydınlanmasıdır. Hem de bizzat dinin kendisini dünya işlerinden uzak tutmalarıyla… Malum Avrupa Aydınlanmasında din, ancak din dışı güçlerin zorlu mücadelesiyle dünya işlerinden uzaklaştırılıp Kiliseye hapsedilebilmiştir. Bizim tasavvufumuzda ise böyle bir dış müdahale söz konusu değildir.

Yobaz tarikatların, tarikatçıların gözünde Mevlevilik, Bektaşilik gibi tasavvuf yolları bu nedenle "tarikat" bile sayılmaz.

Şimdi dönelim divan şiirine.

Divan şiiri, tasavvufun bütün bu çözümlemelerini son derece ustalıklı bir şekilde kullanmıştır.

Yukarıda divan şairinin padişah, sultan, yar şeklindeki muhataplarından söz edildi.

Buradaki padişah ve sultan 1) bizatihi Tanrı olabilir. "Sen padişahsın, ben emir kulunum" derken, divan şairi doğrudan Tanrı'yı kast ediyor olabilir.

Buradaki padişah ve sultan 2) bizatihi içinde bulunulan dönemin taht ve taç sahibi padişahının, sultanının ta kendisi de olabilir. Baki'nin, Nedim'in şiirlerinde, methiyelerinde, kasidelerinde olduğu gibi…

Buradaki padişah ve sultan, nihayet bizzat "sevgili", yani kanlı canlı bir kadın da olabilir!.. (Kadın divan şairleri de vardır. Ama onlar, bu “muhatap”larla asla kanlı canlı bir “erkek”i kast etmemiştir. Tıpkı günümüzün modern “ladini” kadın şairleri gibi!!!...)

Kimi zaman bu kanlı canlı "kadın sevgili", kara saçlarından, kara gözlerinden, ela gözlerinden, kalem gibi parmaklarından, elma yanaklarından, bal dudaklarından, boyundan posundan, endamından söz edilerek açıkça belirtilir. Anlaşılır.

Kimi zaman da padişah veya sultanla özdeşleştirilerek gizlenir. Bu taktirde artık fizik özelliklerden pek söz edilmez. Anlayan anlar…

Böylece divan şairi, sıkıştığı anda yare muhabbetini, hasretini, komplimanını tutucu baskılardan "padişahim, sultanım" diye sıyrılarak ifade etmiş olur.

Kaldı ki divan şiiri sadece aşk terennüm etmez. Fuzuli'nin "selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar" dizelerindeki gibi taşlama da vardır, polemik de vardır, siyaset de vardır divan şiirinde. Yazı sınırımız olduğu için bunları ne yazık ki en azından şimdilik örneklendiremiyoruz. Ammaaaaa!!!...

"Memleketimden manzaralar"a bakınca, bir şeriat devleti denemese de bir teokratik düzene sahip olan Osmanlı şair atalarımızın gerisine düştüğümüz bir gerçek.

Tüh!...

Yuh olsun!!!...

Ali Tartanoğlu

 

   

 

 
 
 

 

Turkey

Turquie

Türkei

Turkije

Türkiye

 

 

Home ] Up ] TransAnatolie Turlari ] TransAnatolie ile Türkiye ] Anadolu ] Şehirler ] Müzeler ] Biz Kimiz ] İçerik ] Ara ]

1918-2007 ] Nakşibendiler ] Aleviler ] [ Laiklik ] Özerklik ] Krizler ] Liberaller ] Devrim ]

 

Mail to  info[at]transanatolie.com with questions or comments about this web site.

 

Copyright © 1997 TransAnatolie. All rights reserved.
Last modified: 2023-10-28
 
Explore the Worlds of Ancient Anatolia and Modern Turkey by TransAnatolie Tour: Ancient Anatolia Explorer, Asia Minor Explorer, Turkey Explorer; Cultural Tour Operator, Biblical Tour Operator, Turkish Destinations, Cultural Tours to Turkey, Biblical Tours to Turkey, Health and Cultural Tours to Turkey, Thermal, Thalasso Holidays in Turkey,  Archaeological Tours to Turkey, Historical Tours to Turkey, Cultural Heritage Tours to Turkey, Cultural Tours to Turkey, Hobby Eco and Nature Tours Holidays to Turkey,  Beach and Plateau Holidays in Tuirkey, Anatolian Civilizations, Ancient Cultural Museums in Turkey, Top Turkish Museums, Museums in Turkey, Anatolian Civilizations Museum, Istanbul Archeological Museum, Ephesus Museum, Mevlana Museum, Topkapi Museum, Museum of Topkapi Palace, Turkish Cities, Turkish Destinations, Ancient Cities in Turkey, Ancient Anatolian Cities, Turkey in Brief, Turkish Culture, Turks, Turkish Language, Turkish Philosophers....Circuits culturels en Turquie, Excurcions en Turquie, Vacances en Turquie, Circuits de Culture en Turquie, Circuits de Croyance en Turquie, Turquie, Villes Antiques en Turquie, Musees en Turquie, Empires Turcs, Revolution de Mustafa Kemal Ataturk, Turquie d'Ataturk, Culturele Tours in Turkije, Rondreizen in Turkije, Reizen naar Turkije, Culturele Rondreizen naar Turkije, Vakanties in Turkije, Groepsreizen naar Turkije, Turkije, Turkse  Geschiedenis, Geschiedenis van Turkije, Oude Steden in Turkije, Oude Beschavingen, Oude Anatolische Beschavingen, Turkse Steden, Turkse Musea, Musea in Turkije, Turkse Steden, Overzicht van Turkije, Turkije in het Kort, Turks, Turkse Taal, Turkse Gescheidenis, Osmaanse Rijk, Ottamaanse Rijk, Gezondheid Tours Vakanties in Turkije, Geloof Tours in Turkije, Culturele Tour Operator, Turkije Specialist