‘“Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır...”
“Dökme suyla kuyu dolmaz...”
“Elden gelenle karın doymaz, o da vaktinde gelmez...”
Türk Atasözleri
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği,
tuhaf biçimde tartışılmakta, en iyi niyetli yandaşları, "Avrupa Birliği
üyeliğe kabul etmese bile, bu sayede hiç olmazsa Avrupa, yahut Batı
değerlerine olabildiği kadar yaklaşmış oluruz; çünkü başka türlü bizim
demokrat, insan haklarına saygılı, uygar bir ülke olmamız mümkün değil"
gibi bir yaklaşım sergilemektedir.
Çünkü, dışarıda ve içeride hiç dile getirilmese de uygarlığın tüm
unsurlarının, tüm iyi, güzel şeylerin Avrupa yahut Batı kaynaklı, tüm
kötü, çirkin şeylerin ise Avrupa’nın, Batının dışına ait, hatta Batının
bile sadece Avrupa’dan, Avrupa’nın da sadece İngiltere, Almanya, Fransa
ve İtalya’dan ibaret olduğu iddiasına, hatta kör inancına dayanmaktadır.
Bu iddianın veya inancın Batılılarca, Avrupalılarca, özellikle de söz
ko¬nusu dört ülke tarafından sahiplenilmesi akılcı, ahlaki, insani,
hayatın ve tarihin gerçeklerine tamamen aykırı ise de doğaldır. Ama
Avrupalı olmadıkla¬rı kesin olanlarca da bu denli iştiyakla benimsenmesi
ilginçtir.
Bu makalede, söz konusu yaklaşım, Avrupa’nın kendisine, Müslümanlığa ve
bu çerçevede Araplara ve Türklere bakışı ışığında değerlendirilmeye
çalışılacaktır.
Makalenin tamamını yukaridaki
linklerden (yandaki menuden) veya pdf dokumanindan
‘Batının Uygarlığı, Bizim
Avrupalılığımız’, Ali Tartanoğlu (pdf, 280KB)
okuyabilirsiniz.
|