İnsafsızlığın ölçüsüzlüğü
Hrant Dink'in katlinden sonra bir yandan Amerikan Dışişleri
yetkilileri, öte yandan Ermenistan Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin bu
fırsatı kullanmasını ve Ermenistan'la sınırını açarak ilişkilerini
normalleştirmesini, 301'i kaldırarak tarihiyle yüzleşmesini istedi.
Amerikalılar, Türkiye'nin böyle adımlar atarak 'kendisine yardım
etmesi' halinde, yönetimin Kongre'de Türkiye'yi daha kolay
savunabileceğini söylüyorlar. Bu noktada, Dink'in öldürülmesiyle
ortaya çıkan 'fırsatı', Türkiye'nin mi yoksa Ermenistan ile
Amerika'nın mı kullanmak istediği konusunda tereddütler doğuyor.
Türkiye, diplomatik ilişkiler kurmasa da, Ermenistan'ı tanıyor.
Gerektiğinde ikili temaslar da yapıyor. Türk-Ermeni sınırı 'kapalı',
ama yılda 4 bin TIR Gürcistan yoluyla Ermenistan'a mal taşıyor.
Böylece Türkiye, Ermenistan'ın ikinci büyük ticaret ortağı oluyor.
60-70 bin Ermeni, Türkiye'de yasadışı çalışıyor. İstanbul'a ve
Antalya'ya uçak seferleri devam ediyor vb.
Buna rağmen 'Sınırı aç, diplomatik ilişkileri kur' demek, 'Ermenistan'ın
Karabağ işgalini sürdürmesi karşısında Azerbaycan'ı yalnız bırak'
anlamına geliyor. Hem de KKTC'nin çözüm için her şeyi yapmasına
rağmen, üzerindeki ambargolar sürerken.
Ermenistan'da bir tek Osmanlı eseri, bir tek Türk ya da Azeri
kalmadı. Sanırsınız ki burası hiçbir zaman Osmanlı'nın Revan eyaleti
olmadı. Buna rağmen bir süre önce Ermeni diasporasına 'Gel Ahdamar
Kilisesi'ni tamir et' daveti yapıldı. Cevap alınamayınca, Türkiye
bir jest olarak kiliseyi restore etti. Karşılığında Fransız
parlamentosuna yasa tasarısı, Kongre'ye de karar tasarısı geldi.
Bu arada 301'in kalkması için baskılar da artıyor. Böylece
geçmişimizle yüzleşmemiz ve tabii Ermenilere soykırım yaptığımızı
kabul etmemiz bekleniyor. Aslında soykırımı kabul etsek, kimse
geçmişle yüzleşmemizi istemeyecek ya...
Bugün Ermenistan bir Taşnak diktatörlüğü. Ama bizde ifade
özgürlüğünün genişletilmesini istemek cüretini gösterebiliyor.
Ermenistan'da karşı görüşte tek bir kitap dahi satılmıyor. Bırakın
Türklerin ve yabancıların yazdıklarını, 1915-23 sırasında Taşnak'ın
en önemli lideri ve bağımsız Ermenistan'ın ilk başbakanı Hovannes
Katchaznouni'nin 1923 Taşnak Kurultayı'na sunduğu rapor bile yasaklı.
Soykırım inançlarını sarsmasın diye, dönemin sorumlu Ermenilerini
bile okumuyorlar.
Amerika ise bu haldeki bir ülkeyle ciddi işbirliği yapılamayacağını
görerek Ermenistan'a demokrasi amaçlı baskı yapmıyor. Kendi
okullarında tek yanlı soykırım propagandasını engellemeye bile
teşebbüs etmiyor. Bizimle uğraşıyor.
Bu şartlar altında soruna hukuk yoluyla çözüm bulmaktan başka çare
yok. Sn. Gül bunu geçen aralıkta bütçe müzakereleri vesilesiyle
ifade etti. Bırakın Ermenistan'ı ve Ermeni diasporasını, Amerikan
yönetiminden, AB ülke ve kurumlarından ne bir ses ne bir nefes.
Sanki herkes birden sağırlaştı, dilsizleşti.
Bizde de aydın geçinenlerin hiçbiri 'Tamam sorunu hukuk yoluyla
çözelim' demedi. 'Hukukla olmaz, tarihle yüzleşip empati yapalım'
diye mırıldanıyorlar. Tıpkı Ermenistan ve Ermeni diasporası gibi.
Umarım bu hizmetleri karşılıksız yapmıyorlardır.
Hukuk yolu tarihle yüzleşmeden olur mu? Bütün arşivler ortaya
çıkacak, nüfus istatistikleri, adli tıp çalışmaları, hastane
kayıtları, tehcire ilişkin tüm olaylar tek tek incelenecek. Bundan
iyi tarihle yüzleşme olamaz.
Hayır, onlar yalnız bizim tarihle yüzleşmemizi istiyorlar. Ermeni
isyanlarının, katliamlarının, düşmanla işbirliğinin, arkadan
vurmaların ele alınmasına karşılar. Biz tam zalim, onlar tam mazlum
görünmeliler.
Türkleri soykırımcı gösterme girişimi, bugün toplumumuzun içinde
bulunduğu psikolojik gerilemenin ve sert milliyetçiliğin temel
nedeni. Kimse boşuna yorulmasın, Türkiye, bu tek yanlı iddiaları
hiçbir zaman kabul etmeyecek; Ermenistan'ı ve destekçilerini yargı
yoluna çekerek, tarihle yüzleşmeye mecbur bırakacak; bizim
ölülerimize de saygı göstermelerini sağlayacak.
Artık kimse için kaçış yok.
Gündüz Aktan
|