Karadeniz
Çırpınıyor!
TÜRKİYE, Rusya Federasyonu ya da
Amerika Birleşik Devletleri gibi bir süper devlet değil; dünya
çapında uluslararası sorunları yok. Ama jeost-ratejik açıdan
karşılaştığı sorunlar büyük devletlerin sorunlarından çok daha
kritik.
Bu ülke öyle bir coğrafyada ki, çevresinde yeryüzünün en çapraşık
sorunlarını yaşayan üç büyük bölge var: Balkanlar, Kafkaslar ve
Ortadoğu. Üstelik, bu devlet öyle bir tarihsel sürecin ürünü ki,
halkının geçmişinde koca Avrasya topraklarını kapsayan uzun bir
yolculuk ve Osmanlı Devleti gibi imparatorluk adını kullanmadan üç
kıtaya hükmetmiş koca bir imparatorluk var. Böyle bir coğrafya ile
tarihin, çevremizdeki devletlerle ilişkilerde her zaman kendisini
hissettiren birtakım özellikler taşımaması düşünülebilir mi? Türk
dış politikasını yürütmenin, bırakın dünya çapındaki sorunları,
bölgesel sorunlar açısından bile derin bir bilgi hazinesi ve titiz
bir özen gerektirdiği açıktır.
Şu günlerde iki devin bu çevredeki kapışmalarından bir yenisi
yaşanıyor. Çevremizdeki ülkelerle mevcut olan duyarlılıklara şimdi
bu kapışmanın eklediği sorunlar var ve Türkiye bütün bunların
merkezinde yer alıyor.
ABD, Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra Putinin ustalıkla
yürüttüğü politikalar sonucu kendisini toparlayan ve yeryüzünü
ABDnin oyunlarına terk etme niyetinde olmayan bir Rusyayla karşı
karşıya. Washington, bu yeni devi çemberleme politikasını bu kez
Karadenizde ve Kafkaslarda deneme peşinde. Gürcistanın acemice
çıkışlarla ABDnin hesaplarına âlet olma izlenimi vermiş olması,
sonucu düşünülmeden Rusyaya sunulmuş mükemmel bir fırsat oldu.
Moskova da, haklı olarak, Batının eski Yugoslavya federe devletleri
konusunda yaptıklarına benzer adımlar atmayı neredeyse bir hak
saydığını göstermeyi bildi. Haksız mı?
Ankarada Türk dış politikasına yön vermek isteyen ve herhalde
profesyonel diplomatların uyarılarını kulak ardı etmiş olan
siyasiler, bu konuların çocuk oyuncağı olmadığını artık anlamış
olmalıdırlar.
Tarih, tıpkı İstiklal Harbinde ve Montreuxde olduğu gibi, iki
komşuyu birlikte davranma zorunluluğuna itmiş oluyor. Ankara, bu
zorunluluğu akıllıca yerine getirmeli ve Türkiyenin durumunu hesaba
katmadan çevresinde birtakım oyunlara kalkışanlara unutamayacakları
bir ders vermelidir. Montreux kurallarına uygunluk görüntüsüyle
belirli toplam tonaj ve belirli süre için Karadenize gemi sokmuş
olanlara o süre dolmadan geri gitme gereğini anımsatmak, NATOda
sözünü dinletecek bir devlet olarak, en başta Türkiyenin ödevidir.
Karadeniz, kendi dışındakilerin karanlık niyetleri önünde
çırpınıyor. Ama, en uzun kıyı sahibi Türkiyenin orada bayrağı
var ve şimdi o bayrağı bütün bir deniz için dalgalandırmanın tam
sırasıdır.
Mümtaz Soysal
|