Ahmaklık: Göz Göre Göre
Oyunun Parçası Olmak
Türkiye, Balkanlar, Kafkasya,
Körfez ve Doğu Akdeniz dörtgeninin tam ortasında. Bu bölge, 1990
sonrasında ABD ve AB tarafından, yeniden yapılandırılıyor. Yeniden
yapılandırmayı, hangi amaçlara yönelik olarak istiyorlar?
1) Adı geçen dörtgene askeri, siyasi ve iktisadi anlamda egemen olup
enerji kaynaklarını ve yollarını ele geçirmek istiyorlar.
2) Böylelikle Rusya, Çin ve Hindistan gibi siyasi, iktisadi ve
nükleer rakipler üzerinde baskı yaratmak amacındadırlar.
3) ABD ve AB sonuçta, Batı kapitalizminin her anlamda egemen olduğu
bir küresel düzen kurmak istiyor.
Bu amaçlarına ulaşmak için hangi yöntemi ve araçları kullanıyorlar?
- Bu coğrafyadaki ülkelerde sivil darbeler yapıyorlar. Sivil
darbeler yolu ile kendi adamlarını iktidara getirip bunları maşaları
gibi yönlendiriyorlar. Gürcistan örneğinde olduğu gibi.
- Sivil (ve sessiz) darbelere uygun olmayan, içine sızamadıkları,
açamadıkları ülkelere ise saldırarak işgal ediyor ve parçalıyorlar,
Irakta olduğu gibi.
Sessiz ve sivil darbeler için bu ülkelerde her türlü aracı
kullanıyorlar. Dincileri, kimi iş çevrelerini, medyayı, bürokrasiyi,
aydın çevreleri (!), akademisyenleri, sanatçıları satın
alabiliyorlar.
Açık toplum adı altında emperyalizmin hizmetine açılmış
topluluklar hazırlıyorlar. Bölge ülkelerini (ve halklarını),
Batıcılar ve ona karşı olanlar olarak ayrıştırıyorlar.
Batıcılar, onların hizmetine girenlere verdikleri isimdir. İçerde
dincilerden, sermaye çevrelerinden, bürokratlardan,
akademisyenlerden, gazetecilerden ve tabii siyasilerden oluşan bir
oligarşi kurup maşa gibi kullanmaya başlıyorlar.
Rusya Ortadoğuya inecek
ABDnin (ve ABnin) Karadenizi denetim altına alma çabaları
Balkanlar, Kafkasya, Körfez, Doğu Akdeniz dörtgeninde ikinci
perdeyi oluşturuyor. Irak ve Afganistandaki kilitlenmenin Batı
lehine çevrilmesi için Rusyanın önünün kesilmesi zorunlu.
- Irak, Afganistan ve Lübnandaki işgal girişimleri,
- İran, Suriye ve Türkiye üzerinde ABDnin (ve Batının) uygulamaya
başlanan planları, Rusyayı Ortadoğuda dengeyi sağlamaya
zorlamaktadır.
Rusya, ABD (ve AB) kuşatmasını önlemek için Doğu Akdenize yeniden
inmek durumunda bırakılıyor.
- Çin, Hindistan ve İran Rusyaya destek vereceklerdir. İran
Körfezinde (Persian Gulf) Rus-İran ortak savunma girişimlerini
bekleyebiliriz.
Ya Ankara?
AKP hükümeti, ABDnin (ve ABnin) BOPuna destek verdiği için
kendini Karadenizde ve Gürcistanda Rusya ile karşı karşıya
getirmiştir. Oysa Türkiye ve Rusya, Kurtuluş Savaşı yıllarında
olduğu gibi, bugün de ortak çıkarları paylaşıyorlar.
AKP yönetiminin ABDye olan
bağımlılığı Rusyayla işbirliği yapmamızı engelliyor. ABD Ankaranın,
soğuk savaş döneminde olduğu gibi, Rusya ile karşı karşıya
getirilmesini kendi çıkarlarına uygun görüyor.
Ankaradaki yönetim Türkiyeyi, soğuk savaş döneminde düştüğü tuzağa
yeniden sürüklemektedir.
Ankaranın bugün Karadeniz ve Kafkasyada izlediği politikanın
Türkiye üzerindeki olumsuz etkileri şunlardır:
- Boğazlar üzerinde Rusya ile örtüşen çıkarlarımız yerine ABD ve
ABnin talepleri doğrultusunda değişiklikler gündeme getirilmektedir.
- Patrikhane konusunda Rusya ile bire bir birleşen çıkarlarımız
yerine Batının Feneri Vatikanlaştırma girişimleri öne çıkacaktır.
- ABD ve AB kurumlarının, sözde soykırım dayatmaları üzerinden
Ankaraya baskılar yoğunlaşacaktır.
- Batının planları, Karadeniz üzerinden de Türkiyeye
dayatılabilecektir.
- Türkiye, bölge ülkeleri ile işbirliği yerine soyutlanarak,
Batının kucağına itecektir.
Gülün futbol merakı
- Erivan, Lozanı ve mevcut sınırları tanımamaktadır.
- Ermenistan yönetimleri bütün dünyada, Türkiyeye karşı bir
karalama kampanyası yürütmektedir. AB ve ABD yetkililerinin Erivan
ziyaretlerinde, Türkiyeye karşı düşmanca bildiriler sürekli
yayımlanmaktadır.
- Erivan, diyaspora ile birlikte Türkiye aleyhinde kampanya
yürütmektedir.
- Bugüne kadar Ankaranın bütün iyi niyet girişimleri geri
çevrilmiştir.
Ermenistan, Azerbaycan topraklarını (Karabağı) işgal ederek
soykırım yapmış ve 1 milyon Azeri sürülmüştür.
Bütün bu koşullar altında Gülün gidişi, Ermeni hükümetlerinin
bugüne kadar yürüttükleri politika ve uygulamaları kabullenerek
meşrulaştırmak anlamına gelmez mi?
Yoksa yalnızca, Washingtonın taleplerinin yerine getirilmesine
yönelik bir jest mi?
Gülün Erivan ziyaretini AKPnin Karadeniz ve Gürcistandaki tutumu
ile birlikte değerlendirdiğimiz zaman ortaya çok vahim bir durum
çıkıyor. 1 Mart 2003 tezkeresinin desteklenmesi ve Erivan ziyareti
AKP açısından büyük resmin içindeki lego parçalarından başka bir şey
değildir.
Erol Manisalı
|