- Her şeyi piyasaya bağlayıp piyasayı da Batı kapitalizminin eline teslim etmek Özalın fikir ve uygulama öncülüğünü yaptığı bir harekettir. Çikita muz tercihinden, Plan yok pilav var felsefesine kadar bunları yaşadık.
- IMF, Dünya Bankası ve Amerikan Hazinesinin birlikte hazırlayıp 1978′de Türkiye benzeri ülkelerin önüne koydukları Washington Uzlaşmasının dünya prömiyerini Özal- Demirel ikilisi 24 Ocakta başlattılar.
- İşin hukuki ve siyasi altyapısını, 12 Eylül ile Washingtonun çocuklarına hazırlattılar , Özal yine yönetimdeydi. Yasakların getirilmesi, sosyal hakların kısıtlanması ve büyük sermayenin öne çıkarılması yine de yeterli olmamıştı. Dinci (ve İslamcı) bir yönetime gereksinim vardı. Özallar, Tansu Çillerler, Mesut Yılmazlar köyde ve varoşlarda etkili değillerdi . Özalcılık bu nedenle köylüyü topraktan koparmaya çalıştı. Köylülerin ve varoşlarda yaşayanların denetim altına alınmaları için din ve dinci örgütlenmeler gerekiyordu. Tapu memurundan Köşke kadar, İslamcı bir donanım gerekmişti.
- Bir yandan Atatürkün Cumhuriyetine alternatif yeni bir yapılanma hazırlanacak;
- Diğer yandan da köylü ve varoştaki gariban, tarikatlar ve cemaatler yolu ile dizginlenip denetim altına alınacaktı.
ABDnin Türkiye ve Ortadoğu memurları 1990′lı yıllarda bu planları hazırladılar, senaryoyu yazdılar. Hatta senaryoyu uygulayacak aktörleri de bir bir, isimleriyle, cisimleriyle seçtiler. (*)
Türkiyede önce siyasilerin özelleştirildiğini söylemek yanlış olmaz. Dr. Morton Abromowitz, Graham Fuller, Richard Holbrook, Paul Wolfowitz bu operasyonun mimarları olarak sömürgecilik tarihindeki yerlerini aldılar.
Rand Corporationın yayınlarında isimleriyle ve cisimleriyle boy gösterirler. Proje iktisadi, siyasi, kültürel ve askeri boyutlarıyla dört ayaklı bir bütündür.
En kritik iki silah
Bu operasyonda piyasa
ve din en önemli araçlar olarak
kullanıldılar.
- Din, insanları kimi işbirlikçilerin kulları haline
dönüştürerek , gözlerini bağlayıp gütmek için bir araç
olarak kullanıldı ve istismar edildi. Bu, en büyük günahtır.
- Piyasa ise, bütün iktisadi değerlerin yeniden
bölüştürülmesi ve modern köleliğin finansmanı için işlev
gördü.
Her şeyin babalar gibi özelleştirildiği ,
yabancılara yok fiyatına satıldığı, işleyiş kurallarının AB
ve IMFnin insafına terk edildiği düzenin adına,
serbest piyasa denildi. Oysa Avrupada böyle bir
piyasa bulunmaz.
80 yıllık kamusal birikimler, batan değil, batırılan
geminin malları gibi haraç mezat satılmaya başlandı.
- Türkiye Cumhuriyetinin, sosyal devletin, sosyal
birikimlerin tasfiyesi, piyasanın sihirli eli ile
yürütülüyor.
Devletin gelir kaynakları olan kârlı tesisler yabancılara
satılırken bütçe açığını karşılamak için dışardan borç
alınıyor. Borç önce yaratılıyor sonra yeni kredilerle
karşılanmaya çalışılıyor. Bunların hepsi sihirli serbest
piyasa mekanizması üzerinden yürütülüyor.
- AKP hükümeti serbest piyasa üzerinden hem ABD ve ABnin
taleplerini yerine getiriyor hem de kendi özel finansmanını
sağlıyor.
- Nereye kadar? Gittiği yere kadar; gittiği yer de zaten
onların (ve Batının) kafalarında öngördükleri düzen olduğu
için Benden sonra tufan demiyorlar;
O yeni düzende her şeyin istedikleri gibi olacağına
inanıyorlar.
- George Bush zaten bu konuda sinyaller
vermeye başladı bile. Müslüman bir demokrasi (!)Batı
ile yoğun işbirliği içinde bir İslam devleti sözleri
Bushun ağzından düşmüyor.
Cumhuriyet yok, laiklik yok ve tabii bağımsızlık hiç yok.
Üstelik birkaç parçaya ayrıştırılmış bir ülke.
Serbest piyasa ve din AKP tarafından yeniden yapılanmanın
temel araçları olarak kullanılmaktadır.
Rand Corporationın 2007 Türkiye raporunda ilginç şeyler
var. (**)
Nasıl bir dinci (İslamcı) yapılanmanın öngörüldüğünün
ipuçları verilmiş. Yalnız Türkiye için değil, bütün
Ortadoğu bölgesi için nasıl bir İslamcı yapılanmanın
arzulandığı bile yazılmış.
Dinci örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının nasıl
yönlendirileceğine dair ipuçlarını da yakalamak mümkün.
Kısacası, Batı emperyalizmi bölgedeki planlarının
senaryosunu bile kaleme almış. Bu senaryoda din ve piyasa
yine başköşeye oturtulmuş. Hatta, iktisadi piyasanın bir din
piyasası haline dönüştürüldüğünü söylemek yanlış olmaz.
Erol Manisalı
(*) AKP, Ordu ve Amerika Üzerindeki Türkiye, Truva, 2008
(**) Rand Corporation, Türkiye Raporu, 2007