Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Ayaklanma


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Kim Kimdir ] AKP & AB ] Terör ] Manzara ] Ulus Devlet ] Iddia ] [ Ayaklanma ] AYB ] Avrasya ]

 

 

Up

 

Ayaklanma

 

Yobazlık, Osmanlı’daki çağdaşlaşma girişimlerine karşı çıkmanın adıydı. En tipik olanı, matbaanın ülkeye bir buçuk yüzyıl sonra gelişine yol açanıdır. Zaman zaman, bu karşı çıkışların ayaklanmalara dönüştürüldüğü de olmuştur. Üçüncü Selim’in başına gelenler gibi. Cumhuriyet tarihinde de, ne yazık ki, Kubilay’ın başını götüren bir ayaklanma olayı var.

Dikkat edilirse, hep tartışmalar, itirazlar ve küçük gerilimler yaşanır; ayaklanma arkadan gelir. Bekir Coşkun , dün, tesettürlü bir hanımın cuma günü açık tutulmuş bir mağazanın sahibiyle tartışmasını anlatıyordu. Kadın ısrarla mağazanın kapatılmasını istiyor, mağaza sahibi de “Burası İran değil” diye diretiyormuş. Bir önceki olayda aynı kadınla birlikte erkekler de gelmiş, mağazayı yıkacaklarını söyleyip gitmişler. Şimdi, böyle bir olayın yıkımla başlayıp büyük bir çarşı ayaklanmasına dönüşmesinden ürkmez misiniz?

Genellikle, bu tür olaylar çoğaldıkça ve devletin en üst mevkilerine “ılımlı İslamcılar” oturdukça, Cumhuriyetçi kesimde “Karşıdevrim Türkiye’yi ele geçirdi” düşüncesi yaygınlaşmakta ve ardından umut kırıcı bir bezginlik havası estirilip havlu atmalar çoğalmakta.

Kemalist Devrim’in defterini dürüp her şeyin bittiğini, şimdi esen karşıdevrim rüzgârının hiç dinmeyeceğini düşünmek ve eve gidip pijamaları giyerek televizyon karşısında hayıflanmak ne kadar doğrudur? Her şey sahiden bitti mi?

Şunu iyi bilmeli: Devrimler tarihi, hep “karşıtlar tarihi”dir, ama bugünkü karşıdevrim, kendini tamamlayamamış bir Kemalist devrimin şimdilik yarım yamalak bir karşıtı sayılır. Bu yarım yamalak karşıdevrimin tamamlanmasına ve toplum üzerine çöreklenmesine izin verilirse, yani başka bir deyişle her şeyin “dibe vurması” beklenirse, ona tepki olarak doğacak “yeni devrim” hem geç hem de çok daha zahmetli olur. Böyle olduğu içindir ki, güncel tabloya bakarak yılgınlığa kapılmak yerine, bir “Cumhuriyetçi seferberlik” le yeni güçleri siyasal mücadele saflarına çekerek karşıdevrimi bu aşamasında yenmek gerekir.

Yapılamayan budur. Belki de 14 Nisan’la başlayan “mitingler” in aldatıcılığı bu noktada oldu. Kalabalıklar, insanların içlerinden gelen doğal tepkiyle bir “ayaklanma” , ama şiddetten uzak ve tam tersine son derece yumuşak bir ayaklanma izlenimi verdiği için “karşıdevrimin karşıtlığı oluştu” izlenimi yaygınlaşmıştı. Ama bunu programıyla, halka sunulan kadrolarıyla ve kitle oylarıyla tam bir “siyasal ayaklanma” ya dönüştürme işini ne ana muhalefet becerebildi ne de “Cumhuriyetçi” denen öbür partiler. Cumhuriyetçi liderlik, karşıdevrimin nutukçularına lafla yanıt yetiştirme olarak algılandı; kalabalıklar da mitinglere katılmayı ve Anıtkabir’e yürümeyi siyasal eylem sandı.

Oysa siyasal ayaklanma, devrimci düşünce ve sağlam örgütlenme isteyen, üzerinde daha derinliğine düşünülmesi gereken ciddi bir olaydı.


Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL
27 Kasım 2007

 

 

 

   
   
   
 
 

 
 

 

 
   
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Kim Kimdir ] AKP & AB ] Terör ] Manzara ] Ulus Devlet ] Iddia ] [ Ayaklanma ] AYB ] Avrasya ]