Bağımsızlık ve Ulusalcılık

Bir Baştan Bir Başa Anadolu

Home ] Up ] Çamkerten ] Manifesto ] Atatürk ] Resimler ] Başkan ] Aksaray ] İletişim ] İçerik ] Ara ]

 

 

 

 

 

Up

Bağımsız Düşün, Ulusal Hareket Et...

   
   
       
   
   
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, geçtiğimiz yıl Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir teslim töreninde yaptığı konuşmanın bir yerinde şunları söylüyordu:

‘Yaşamakta olduğumuz küreselleşme çağında, küreselleşmeye toptan karşı çıkarak, ülkeleri küreselleşmenin dışında tutmaya çalışmak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Önemli olan, ulusal menfaatlere ve ulusal kültüre zarar vermeden, küreselleşmenin içinde yer almaktır’.

Bunun en kısa ifadesi ise ‘Küresel düşün, ulusal hareket et’ düşüncesidir.

Son zamanlarda sıklıkla dile getirilen bu düşünce, ‘küreselleşme’ adı altında yumuşatılarak sunulan emperyalizm olgusunu, uyum sağlanması gereken bir gerçeklik olarak ele almaktadır ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin günümüzdeki kurmay heyetinin, Atatürkçülüğü emperyalizm olgusu ile uyumlu kılabilme çabasının bir ürünüdür. Bu çerçevede söylem düzeyinde sürekli ‘ulus-üniter-laik devlet’ vurgusu yapılırken, bunun gerçekleştirilip korunabilmesinin ‘olmazsa olmaz’ önkoşulu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsızlık anlayışı doğrultusunda bırakın hareket etmeyi, bu kavramdan yapılan konuşmalarda bile bahsedilmemektedir.

‘Küresel düşünen’ Türkiye, ‘ulusal hareket’ edebilir mi peki?

Bu stratejik tutum değerlendirilirken Türkiye'nin verili koşulları göz ardı edilmemelidir. Ülkemiz NATO üyesidir; ordumuz NATO'nun, ekonomi ve maliyemiz IMF-Dünya Bankası vb. emperyalist kurumların denetimindedir, ‘tam üye’ olup egemenlik ve bağımsızlığımızı devretmek için AB'ye vermediğimiz ödün, yapmadığımız fedakârlık kalmamıştır. Türkiye gırtlağına kadar borca batmış bir durumdadır. Kısacası bugün tam bağımsızlık (hatta bağımsızlık bile!) söz konusu değildir. Bu koşullarda ‘küresel düşünmek’ , aslında küresel güç odaklarının istediği yönde ve çerçevede düşünmektir! O zaman da ‘ulusal hareket etmek’ bir söylem malzemesi olmanın ötesinde anlam ifade etmez! Bugün yaşadığımız da budur ne yazık ki... Ulusal hareket edebilmek için yapılması gereken, küresel düşünmek değil, bağımsız düşünebilmektir! Doğru stratejik tutum, ‘bağımsız düşün, ulusal hareket et’ olmalıdır.

Ne var ki Türkiye 1938'den sonra, ama özellikle de İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem boyunca, ‘küreselleşmeye toptan karşı’ çıkmayarak ‘küreselleşmenin içinde yer’ almış, Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsızlık konusundaki duyarlılığına ihanet ederek her alanda bağımsızlığını adım adım yitirmiştir. Bugün Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi üzerine konuşulurken ‘ulus-üniter-laik devlet’ vurgusu yapılıp, tam bağımsızlık kavramının ağza bile alınmaması, işte bu ihanet sürecini gözlerden saklamak içindir. Sonuçta bütün bu süreç boyunca nasıl ‘ulusal hareket’ (!) edildiğini kısaca hatırlamakta fayda vardır.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı ittifakına üye olup ABD ile Ekonomik ve Askeri Yardım Anlaşmaları imzalamak ve ekonomisini dünyaya açmak yoluyla küreselleşmeye başladı. Neredeyse 65 yıldır küresel düşünüyoruz! Örneğin küresel düşündüğümüz için NATO'ya üye olduk. Bunu sağlayabilmek amacıyla da yerkürenin ta öte ucuna, Kore'ye askerimizi gönderdik, komünizme karşı nasıl savaşılabileceğini gösterdik. Ama Soğuk Savaş yıllarında, kuzeyden ani bir Sovyet saldırısı ve işgali durumunda savunma hatlarının Toroslar'da kurulmasının planlanmış olduğu daha sonraki yıllarda ortaya çıktı. Soğuk Savaş döneminin küresel düşünme saplantısı, işte bu tür bir ‘ulusal’ hareket ortaya çıkarmıştı!

Artık ABD ile müttefik ve NATO üyesiydik. Silahımızı ABD veriyordu bize, ordunun eğitim talimnamelerini bile İngilizceden tercüme ediyorduk. Çünkü küresel düşünüyorduk! Ne var ki 1960'ların ortasında Kıbrıs sorunu yüzünden küresel egemen ABD'nin Başkanı Johnson, İnönü'ye bir mektup yazınca işler tersine döndü. Küresel düşünmenin ve bu çerçevede ülkeyi ABD çıkarlarına bağlamının ne anlama geldiği anlaşıldı! Daha sonra, 1974'te, bu sefer ‘ulusal düşünelim’ dedik, Kıbrıs'a çıktık, küresel güç ABD'nin ambargosunu ile karşılaştık! Türkiye, bildiğim kadarıyla LASSA'yı o ambargo yıllarında kurdu, yani 1970'lerin ikinci yarısında… Oysa 1945'ten beri küresel düşünüp ulusal hareket etmiyor muyduk? O zaman kendi lastiğimizi üretebileceğimiz bir tesisi bile neden kuramamıştık o yıllara kadar?

Sonra küresel ortağımız ABD'nin onayı ve desteği ile ‘bizim oğlanlar’ (our boys) 12 Eylül 1980'de yönetime el koydu! Türkiye iyice küreselleşti! Ekonomide Özal'la başlayan küresel satış ve talan, bugün Unakıtan ile ‘babalar gibi…’ aşamasına geldi! Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi pazarlamakla övünüyor bugün! Borç batağında ‘lastik top’ oldu ülkemiz… Dahası, küresel düşünenlere Atatürk'ün mirası da battı! 12 Eylül'ün ilk yaptığı, Mustafa Kemal'in özerk bir yapıda kurduğu dernekleri devletleştirmek oldu. Her alanda özelleştirmeden yana olan 12 Eylül felsefesi, Atatürkçülüğün köküne kibrit suyu ekebilmek için Atatürk'ün mirasını devletleştirdi, karşı devrimin yeni bir aşamasını ivmelendirdi! Küresel düşünenler, Türk-İslam sentezi ile faşizmin yerli yorumunu yürürlüğe koydular! Ama küreselci zevat, ulusal çıkarlara o kadar ‘bağlıydı’ (!) ki, örneğin Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşü için Türkiye'nin veto uygulamamasını talep eden ABD'li General Rogers'a hiç «hayır» denebilir miydi? Ulusal hareket etmek, Yunanistan'a yeşil ışık yakmayı gerektiriyordu!

Sonra yıllar geçtikçe daha da küreselleştik! 90'ların başında Çekiç Güç'e davetiye çıkardık bu sefer! O da geldi Anadolu'nun göbeğinde üslendi ve bugün güney sınırlarımızın hemen ötesinde kurulan ve ayrılıkçı-terörist PKK'ya yataklık yapan kukla Kürt devletine şemsiye oldu! Küresel düşünüp ulusal hareket eden generallerimiz, 90'lı yıllar boyunca MGK toplantılarında Çekiç Güç'e, her seferinde yeşil ışık yaktı! Ne ‘ulusal hareket’ ama!

Sonra AB'ye tam üyelik yolunda müzakereler başladı! Küresellik aşkı bizi, AB ne isterse sorgusuz sualsiz yapma aşamasına kadar getirdi. Küresel sevda yüzünden ‘AB komiseri’ sıfatını taşıyan sömürge valisi zihniyetindeki kişilerin devlet yetkilileri karşısındaki küstah tutumları sıradan olaylar haline geldi. ‘Ulusal hareket’ sadece dillerde name idi artık!

En sonunda askerimizin kafasına çuval geçirilmesini bile ‘küresellik’ aşkına sineye çekmedik mi? Türk askerinin kafasına çuval geçirenlere Afganistan'dan Lübnan'a kadar uzanan coğrafyada jandarmalık yapıyoruz şimdi! Neden? Küresel düşünüp, küreselleşme içinde yer alıyoruz çünkü! Hem ‘Muavenet’ batırıldığında bile ‘küresel düşünce’ aşkına sesimizi çıkarmamışız, kafaya geçirilen çuvalın lafı mı olur şimdi!

Emperyalizm ile uyum içinde olmayı ‘ulusalcı’ ve sözde ‘Atatürkçü’ bir söylemle millete yutturmanın yeni formülü dillerde tekerlemedir artık:

‘Küresel düşün, ulusal hareket et…’

Kemalistlerin ve tüm yurtsever güçlerin buna vereceği yanıt ise bellidir:

Bağımsız düşün, ulusal hareket et!’


Serdar Ant
 

   
             

 

 

Türkiye, Türkiye Gerçekleri, Avrupa Gerçekleri, ABD Gerçekleri, Kafkasya Gerçekleri, Ortadoğu Gerçekleri

 

 

Home ] Up ] Çamkerten ] Manifesto ] Atatürk ] Resimler ] Başkan ] Aksaray ] İletişim ] İçerik ] Ara ]

 

İbrahim Çamkerten: Aksaray Belediye Başkan Adayı, CHP, Cumhuriyet Halk Partisi; Camkerten Anadolu'nun Kalbi Aksaray'ın Belediye Başkan Adayı;2009’da Yönetimi, Ekonomiyi, Siyaseti, Turizmi, Kültürü, Dış İlişkileri, Diplomasiyi, Bilimi, Teknolojiyi, Türkiye'yi, Dünya'yı, Yabancı Dilleri Bilen; Basiretli, Şehircilik Uzmanı, Yurtsever ve Toplumcu Bir Belediye Başkanınız Olacak!