Bağımsız Düşün,
Ulusal Hareket Et...
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, geçtiğimiz
yıl Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir teslim töreninde
yaptığı konuşmanın bir
yerinde şunları söylüyordu:
‘Yaşamakta olduğumuz küreselleşme çağında, küreselleşmeye toptan karşı çıkarak,
ülkeleri küreselleşmenin dışında tutmaya çalışmak gerçekçi bir yaklaşım değildir.
Önemli olan, ulusal menfaatlere ve ulusal kültüre zarar vermeden,
küreselleşmenin içinde yer almaktır’.
Bunun en kısa ifadesi ise ‘Küresel düşün, ulusal hareket et’ düşüncesidir.
Son zamanlarda sıklıkla dile getirilen bu düşünce, ‘küreselleşme’ adı altında
yumuşatılarak sunulan emperyalizm olgusunu, uyum sağlanması gereken bir
gerçeklik olarak ele almaktadır ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin günümüzdeki
kurmay heyetinin, Atatürkçülüğü emperyalizm olgusu ile uyumlu kılabilme
çabasının bir ürünüdür. Bu çerçevede söylem düzeyinde sürekli ‘ulus-üniter-laik
devlet’ vurgusu yapılırken, bunun gerçekleştirilip korunabilmesinin ‘olmazsa
olmaz’ önkoşulu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsızlık anlayışı
doğrultusunda bırakın hareket etmeyi, bu kavramdan yapılan konuşmalarda bile
bahsedilmemektedir.
‘Küresel düşünen’ Türkiye, ‘ulusal hareket’ edebilir mi peki?
Bu stratejik tutum
değerlendirilirken Türkiye'nin verili koşulları göz ardı edilmemelidir. Ülkemiz
NATO üyesidir; ordumuz NATO'nun, ekonomi ve maliyemiz IMF-Dünya Bankası vb.
emperyalist kurumların denetimindedir, ‘tam üye’ olup egemenlik ve
bağımsızlığımızı devretmek için AB'ye vermediğimiz ödün, yapmadığımız fedakârlık
kalmamıştır. Türkiye gırtlağına kadar borca batmış bir durumdadır. Kısacası
bugün tam bağımsızlık (hatta bağımsızlık bile!) söz konusu değildir. Bu
koşullarda ‘küresel düşünmek’ , aslında küresel güç odaklarının istediği yönde
ve çerçevede düşünmektir! O zaman da ‘ulusal hareket etmek’ bir söylem malzemesi
olmanın ötesinde anlam ifade etmez! Bugün yaşadığımız da budur ne yazık ki...
Ulusal hareket edebilmek için yapılması gereken, küresel düşünmek değil,
bağımsız düşünebilmektir! Doğru stratejik tutum, ‘bağımsız düşün, ulusal hareket
et’ olmalıdır.
Ne var ki Türkiye 1938'den sonra, ama özellikle de İkinci Dünya Savaşı sonrası
dönem boyunca, ‘küreselleşmeye toptan karşı’ çıkmayarak ‘küreselleşmenin içinde
yer’ almış, Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsızlık konusundaki duyarlılığına
ihanet ederek her alanda bağımsızlığını adım adım yitirmiştir. Bugün
Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi üzerine konuşulurken ‘ulus-üniter-laik devlet’
vurgusu yapılıp, tam bağımsızlık kavramının ağza bile alınmaması, işte bu ihanet
sürecini gözlerden saklamak içindir. Sonuçta bütün bu süreç boyunca nasıl
‘ulusal hareket’ (!) edildiğini kısaca hatırlamakta fayda vardır.
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı ittifakına üye olup ABD ile
Ekonomik ve Askeri Yardım Anlaşmaları imzalamak ve ekonomisini dünyaya açmak
yoluyla küreselleşmeye başladı. Neredeyse 65 yıldır küresel düşünüyoruz! Örneğin
küresel düşündüğümüz için NATO'ya üye olduk. Bunu sağlayabilmek amacıyla da
yerkürenin ta öte ucuna, Kore'ye askerimizi gönderdik, komünizme karşı nasıl
savaşılabileceğini gösterdik. Ama Soğuk Savaş yıllarında, kuzeyden ani bir
Sovyet saldırısı ve işgali durumunda savunma hatlarının Toroslar'da kurulmasının
planlanmış olduğu daha sonraki yıllarda ortaya çıktı. Soğuk Savaş döneminin
küresel düşünme saplantısı, işte bu tür bir ‘ulusal’ hareket ortaya çıkarmıştı!
Artık ABD ile müttefik ve NATO üyesiydik. Silahımızı ABD veriyordu bize, ordunun
eğitim talimnamelerini bile İngilizceden tercüme ediyorduk. Çünkü küresel
düşünüyorduk! Ne var ki 1960'ların ortasında Kıbrıs sorunu yüzünden küresel
egemen ABD'nin Başkanı Johnson, İnönü'ye bir mektup yazınca işler tersine döndü.
Küresel düşünmenin ve bu çerçevede ülkeyi ABD çıkarlarına bağlamının ne anlama
geldiği anlaşıldı! Daha sonra, 1974'te, bu sefer ‘ulusal düşünelim’ dedik,
Kıbrıs'a çıktık, küresel güç ABD'nin ambargosunu ile karşılaştık! Türkiye,
bildiğim kadarıyla LASSA'yı o ambargo yıllarında kurdu, yani 1970'lerin ikinci
yarısında… Oysa 1945'ten beri küresel düşünüp ulusal hareket etmiyor muyduk? O
zaman kendi lastiğimizi üretebileceğimiz bir tesisi bile neden kuramamıştık o
yıllara kadar?
Sonra küresel ortağımız ABD'nin onayı ve desteği ile ‘bizim oğlanlar’ (our boys)
12 Eylül 1980'de yönetime el koydu! Türkiye iyice küreselleşti! Ekonomide
Özal'la başlayan küresel satış ve talan, bugün Unakıtan ile ‘babalar gibi…’
aşamasına geldi! Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi pazarlamakla övünüyor bugün! Borç
batağında ‘lastik top’ oldu ülkemiz… Dahası, küresel düşünenlere Atatürk'ün
mirası da battı! 12 Eylül'ün ilk yaptığı, Mustafa Kemal'in özerk bir yapıda
kurduğu dernekleri devletleştirmek oldu. Her alanda özelleştirmeden yana olan 12
Eylül felsefesi, Atatürkçülüğün köküne kibrit suyu ekebilmek için Atatürk'ün
mirasını devletleştirdi, karşı devrimin yeni bir aşamasını ivmelendirdi! Küresel
düşünenler, Türk-İslam sentezi ile faşizmin yerli yorumunu yürürlüğe koydular!
Ama küreselci zevat, ulusal çıkarlara o kadar ‘bağlıydı’ (!) ki, örneğin
Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşü için Türkiye'nin veto
uygulamamasını talep eden ABD'li General Rogers'a hiç «hayır» denebilir miydi?
Ulusal hareket etmek, Yunanistan'a yeşil ışık yakmayı gerektiriyordu!
Sonra yıllar geçtikçe daha da küreselleştik! 90'ların başında Çekiç Güç'e
davetiye çıkardık bu sefer! O da geldi Anadolu'nun göbeğinde üslendi ve bugün
güney sınırlarımızın hemen ötesinde kurulan ve ayrılıkçı-terörist PKK'ya
yataklık yapan kukla Kürt devletine şemsiye oldu! Küresel düşünüp ulusal hareket
eden generallerimiz, 90'lı yıllar boyunca MGK toplantılarında Çekiç Güç'e, her
seferinde yeşil ışık yaktı! Ne ‘ulusal hareket’ ama!
Sonra AB'ye tam üyelik yolunda müzakereler başladı! Küresellik aşkı bizi, AB ne
isterse sorgusuz sualsiz yapma aşamasına kadar getirdi. Küresel sevda yüzünden
‘AB komiseri’ sıfatını taşıyan sömürge valisi zihniyetindeki kişilerin devlet
yetkilileri karşısındaki küstah tutumları sıradan olaylar haline geldi. ‘Ulusal
hareket’ sadece dillerde name idi artık!
En sonunda askerimizin kafasına çuval geçirilmesini bile ‘küresellik’ aşkına
sineye çekmedik mi? Türk askerinin kafasına çuval geçirenlere Afganistan'dan
Lübnan'a kadar uzanan coğrafyada jandarmalık yapıyoruz şimdi! Neden? Küresel
düşünüp, küreselleşme içinde yer alıyoruz çünkü! Hem ‘Muavenet’ batırıldığında
bile ‘küresel düşünce’ aşkına sesimizi çıkarmamışız, kafaya geçirilen çuvalın
lafı mı olur şimdi!
Emperyalizm ile uyum içinde olmayı ‘ulusalcı’ ve sözde ‘Atatürkçü’ bir söylemle
millete yutturmanın yeni formülü dillerde tekerlemedir artık:
‘Küresel düşün, ulusal hareket et…’
Kemalistlerin ve tüm yurtsever güçlerin buna vereceği yanıt ise bellidir:
‘Bağımsız düşün, ulusal hareket et!’
Serdar Ant
|