Emperyalizme Başkaldırı: 'Büyük Taarruz':
30 Ağustos 1922
Devrimci sorumluluk, yılgınlık kabul etmez. O halde Büyük Taarruz
sırasında ulusal özgüven yaratılarak ülkede açılan ilerici ve toplumcu
çığır, yeniden yakalanabilir.
26 Ağustos 1922 günü Afyonda başlayan, 30 Ağustosta ivme kazanan ve 9
Eylül 1922 sabahı İzmirin alınmasıyla sonuçlanan Büyük Taarruz
görkemli ve destanımsı bir utkudur.
Atatürkün; Biz; bizi yutmak isteyen kapitalizme ve bizi mahvetmek
isteyen emperyalizme karşı bir meslek izleyenleriz şeklinde ortaya
koyduğu Milli Mücadele amacı, mazlum ulusların esinlendiği evrensel
etkiler yaratmıştır. İzmire boynumuzda Halifenin idam fermanıyla
girdik diyen İnönü de sömürgecilere teslim olmuş bir siyaseti dünyaya
teşhir etmiştir.
Şanlı Anadolu İhtilali; üç askeri iki de siyasal başarı üzerine
kuruludur. İnönü, Sakarya ve Dumlupınar savaşlarıyla Mudanya ateşkes ve
Lozan barış antlaşmaları, yaşanılan sürecin aşamalarıdır. Sevrin
alçaltıcı hükümlerini yadsıyan bir halkın canını dişine takarak ulaştığı
safhaları iyi değerlendirmelidir. Bu süreç ve sonrasına ilişkin; noksan,
kasıtlı ve gerçek dışı bakışların yanıtlanması zorunlu duruma gelmiştir.
Ele alınması gereken konu bizce budur.
İrdeleme: 1945 yılında Toprak Reformu için Çiftçiyi Topraklandırma
Kanunu çıkartılması sırasında iktidara, kendi partisinden sert
eleştiriler belirir. Büyük toprak sahiplerine sözcülük edenlerin
partisel bağlarına ya son verilir veya ayrılmaları sağlanır. Onlar da
Demokrat Parti adıyla siyasal parti kurarak, az topraklı ya da yüzde
yirmisi topraksız köylü seçmenin, yaman çelişkisiyle 14 Mayıs 1950de
iktidar olurlar.
Yine 1945lerde; SSCBnin,Türkiyenin bazı illerinden toprak,
boğazlardan üs istediği savı ortaya atılır. Karşıdevrimcileri Batıya
yanaşma açısından sevindiren önesürüm, Moskova Büyükelçiliğindeki
Sarper ve Dışişleri Bakanlığı bürokratı Erkin eliyle İnönüyü ve
halkı aldatan yalan rüzgârına dönüşür. Oysaki 1945teki ABD Moskova
Büyükelçisi Harriman bile; Sovyet üs ve toprak istemleri savını
doğrulamaz (*). 1963 tarihli Ankara antlaşmasıyla AETnin emperyalist
özünü kamuoyundan saklayıp, Türkiyeye imza yolunu da açtıran Erkinin
politik yaşamında tutucu cenaha uzanan karmaşık bir öykü vardır. Sarper
de ABDnin has dostu unvanıyla anılacaktır.
Olay, emperyalist mimar Churchillin, ABD deniz kuvvetlerine
Karadenizde görev icat etmesi üzerine doğar. Sovyet Dışişleri Bakanı
Molotofun, bir görüşmede Sarpere: Boğazlar ve Karadenizde ABDnin
işi olamaz şeklindeki yaklaşımının saptırılmasıyla gelişir (**). Resmi
belgeleri olmayan ama çarpıtmaların etkili becerileriyle, sonuçta; Büyük
Taarruzun tam bağımsızlıkçı ruhu yerine, ABD yandaşlığı ikame edilir.
1950 yılı sonrasında; Halka mal olmuş veya olamamış devrimler vardır
sloganı, siyasal iktidarın başlıca tutumudur. Atatürkün utku ve
yapıtlarına doğrudan saldırıya henüz cesaret yoktur. Ulusun tersine
giden alınyazısının yenildiği İnönü meydan savaşları, okul
kitaplarından ayıklanır. Nâzım Hikmetin; Muharebe beş gün beş gece
sürdü / Kan gövdeyi götürdü / Sonra kaçarlarken yavrum, köyleri
köprüleri yaktılar / İnönü meydanı sesler ve kıvılcımlarla doluydu!..
dizelerinde var olan ve dış basının; Anadoluda yeni bir devlet
doğuyor kanısına ulaştığı bu savaşları, DP iktidarı yok sayar.
Sıra Lozana gelir. Atatürkün; Tarihte misli görülmemiş bir
hesaplaşmanın sonundaki antlaşma olarak tanımladığı ve dünya siyasal
sahnesinde Kadeş antlaşmasından sonraki en uzun ömürlü bir sözleşme;
Zafer mi, hezimet mi? tartışmalarına açılır.
Ardından Atatürk hedef alınır. Önce Sakarya savaşının 22 gün ve gece
süren var oluş çatışmasındaki olağanüstü parıltısı daraltılır. Sonra da;
Büyük Taarruz kıyasıya örselenir. Yedi düvele direnç gösterenler,
Hasan İzzettin Dinamonun deyişiyle; Kutsal isyanı halk belleğinde
küçültülmeye çalışılır. İstanbul hükümeti yanlısı Alemdar gazetesinin;
Bağımsızlık isteyenler kötü niyetlidir veya; İzmire geri
çekilirlerken: Yunanlılar yenilmedi, manevradalar diyebilen mütareke
zihniyetine kimileri günümüzde de alkış tutarlar(***). Cumhuriyet ve
Kemalist devrim; Halkoylaması yapılsaydı, tüm bunlar olabilir miydi,
demokrasi var mıydı? demagojisine tutsak edilmek istenir. Devrimin,
halk için ama halkı yanıltan olumsuz telkin ve yönlendirmelere karşı
toplumcu tavır olduğu göz ardı edilir.
Askeri ve siyasal başarılar, ekonomik utkularla taçlandırılamazsa
kalıcı değerler taşımazlar inancına sarılan rejim, halkçı-devletçi
projeler uygular. Kalkınma Planlarına bağlanan ve kamu yararını
önemseyen ekonomik anlayış, ciddi bir büyüme hızı yakalar. Ama böyle
sürmez, şimdilerde olduğu gibi kamu malları haraç-mezat tasfiye edilir.
Yurt topraklarının emperyalistlerden kurtarıldığı bu ülkede,
yabancılara, karşılıklılık ilkesine dayanılmadan topraklar satılır.
Ormanlar, 2 B statüsüyle harman edilir.
Büyük Taarruz başlamadan önce Anadolu ihtilalcileri, halkın
aydınlanmasını amaçlamışlardı. Kurtuluştan sonra kamusal bilinç için
çağcıl öğrenime oturan eğitim seferberliği özenle sürdürüldü. Ama zaman
akışında safsatalar, siyaseten ağır bastı. Aydınlıkları yadsıyan
eğilimler, ülke iktidarları olarak boy gösterdiler. karşıdevrimci kaos
ülkeyi kavradı.
Yitirilen önderlik: 1919larda Asya-Afrika halklarının çoğu, Amerika
kıtasının bir bölümü, Okyanusya ve kutuplar koloniydiler. Anadoludaki
antiemperyalist kalkışma örnek alındı. Ama 1955te Endonezyanın
Bandung kentindeki uluslararası konferansta Türkiye hükümeti, kendi
ulusal varlığına ihanet etti. Mazlum halkların önderliğinden
emperyalist yandaşlığa geçerek, bağımsızlık savaşlarını asilik saydı.
Koreye asker göndererek, NATOnun saldırgan şemsiyesine giren Türkiye
ortaya çıktı. Ülkelerin sınırlarını ABD-AB lehine değiştirme planlarına
gönüllü katılımcılık ilan edildi.
Sonuç: Devrimci kararlılıkta, yılgınlık yoktur. Halkçı-devletçi bir
dünya görüşünün; ulusalcı, laik ve Cumhuriyetçi özgüveni yakalayacağı
mutlaktır. Toplumcu düşünyapı, halkın demokratik Kemalist ilkeleri
özümsemesiyle güç kazanır. İş ki; antiemperyalist yurtseverliğin, onurlu
bir tavır olduğu bilinsin.
Ertuğrul Kazanci
(*) Açıklanan ABD arşivleri (Washington)
(**) SSCB arşivleri (Moskova)
(***) Alemdar arşivi (1919-1922 İstanbul)
30 Ağustosun Anlaminı
Atatürkten Öğrenmeliydik!
Emperyalizme
Başkaldırı: 'Büyük Taarruz': 30 Ağustos 1922
|