|   | 
            
            Kıbrısın İki 
			Yüzü, Erol Manisalı
			 
			KKTCnin bir yüzünde yollarda vızır vızır dolaşan lüks araçlar, 
			tertemiz bir hava, o Kıbrısa has otların size ulaşan nefis kokusu 
			var.  
			 
			İngilizlere yılda satılan 500-600 evden para kazananlar var. İnşaatı 
			yapan şirket de kârını alıyor, herkes memnun!..  
			 
			KKTCden Rum tarafına, yani Kıbrıs Cumhuriyetine alışveriş için 
			geçenler hızla artıyor. Eskiden İstanbula giden Türkler, şimdi lüks 
			Rum mağazalarını dolduruyor.  
			 
			Kıbrıs gazetesindeki bir ilan: Gazinomuzda Rum şarkıcı Elena dan 
			Rumca ve Türkçe şarkılar . Ne güzel, Türk-Rum dostluğu gelişiyor!.. 
			Başka bir duyuru; Bay Kuzey Kıbrıs bu gece seçiliyor 
 KKTCnin 
			yerini Kuzey Kıbrıs almış! Irakın kuzeyinde kukla devlet kuran 
			emperyalizm burada KKTCyi Rum Cumhuriyeti içinde eritmeye çalışıyor 
			olmalı
  
			 
			Türkiyeden gelen gazetelere bakıyorum; şeriatçı ve iktidar yanlısı 
			olanlar ortalığı doldurmuşlar. Müftü-papaz diyaloğu siyasetin bir 
			parçası olmuş. Türkiyede olduğu gibi burada da şeriatçı bir damar 
			oluşturmaya çalışıyorlar.  
			 
			- Kıbrıs adası BOPun koçbaşı olduğuna göre Sünni şeriatçı zeminin 
			burada yerleşmesi gerekiyor. Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün ve S. 
			Arabistan ile bu zemin üzerinden, ilave bir halat atılması fena mı 
			olur? Eskiden adada, İngilizlerin şeriatçıları kraliçenin hükümetine 
			el altından hizmet verirlerdi. Şimdi Türkiyedekiler bunu 
			üstlenmişler.  
			 
			- Türkiyedeki ulusal bankaları ele geçiren Batı bankaları KKTCde 
			harıl harıl şube açıyorlar.  
			 
			Ve KKTCnin öbür yüzü
  
			 
			KKTCnin, bağımsız devletin yerini, Birleşik Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs 
			alıyor. Yani? İki devlet birleşip birleşik bir Kıbrıs mı kuruyor? Ne 
			gezer!.. KKTC eritilip Kıbrıs Rum Cumhuriyetine yapıştırılıyor. 
			Rumların egemenliği altında bir Türk azınlık zemini oluşturuluyor.
			 
			 
			- KKTCde Türkiyenin yerini yavaş yavaş ABD, AB ve Rumlar fiilen 
			almaya başlıyor.  
			 
			Batı emperyalizmi adadan Türkiyeyi tasfiye etmek istiyor. Siyasi, 
			iktisadi, askeri ve kültürel olarak.  
			 
			- KKTC eritilip bir azınlık gibi Rumların denetimi altına girmeli
			 
			 
			- TSK Kıbrıstan çekilmeli, çünkü ABD, Fransa ve Almanya geliyor!..
			 
			 
			- Batı, Rum ve İsrail şirketleri Kıbrısın kuzeyini denetimleri 
			altına almalı
  
			 
			- Kıbrısta Türk kültürü ve kimliği yerine Sünni şeriatçılar ve 
			Kıbrıslılık egemen olmalı.  
			 
			Kıbrıs en stratejik bölge
  
			 
			Çünkü Kıbrıs adası BOPun en önemli silahı; Irakı, Suriyeyi, 
			İranı, Türkiyeyi hedef alan bir proje bu.  
			 
			O halde Türkiyenin ve askerinin bu adada işi ne?  
			 
			- KKTCyi özel statüde ve bir Türk azınlık olarak Rum Cumhuriyetine 
			bağlamak istiyorlar.  
			 
			- Türkiyeyi de yine özel bir statüde ABye bağlama yolunda 
			ilerliyorlar.  
			 
			- ABD ve ABnin bölge politikaları soğuk savaş sonrasında adım adım 
			bu uygulamalar içinde ilerliyor.  
			 
			- Kıbrıstan Türk askeri gitsin diyenler, İngiliz, Amerikan ve Yunan 
			askerlerine ses çıkarmıyor. Rumlar Fransızlarla, Fransız 
			askerlerinin Kıbrıstaki ikmal faaliyetlerine destek için 
			anlaşmalar yapıyor.  
			 
			ABD ve AB askerleri, Kıbrısa yavaş yavaş intikal ediyorlar. 
			İsrail KKTCde geniş arsalar, araziler alıyor; şirketleri 
			faaliyetlerini genişletiyor.  
			 
			TSKnin KKTCdeki varlığı artık yalnızca Türkleri Rum 
			saldırılarından korumak için değil: Ondan da önemlisi, Kıbrıs adası 
			üzerinden Türkiyeye yapılmak istenebilecek saldırılara karşı, bir 
			caydırıcı güç olmasındandır.  
			 
			Bu artık teorik bir yaklaşım ve düşük bir olasılık olmaktan 
			çıkmıştır.  
			 
			- BOPun kapsamı ve hedefleri göz önüne alındığında;  
			 
			- Kuzey Iraktaki gelişmeler ve siyasallaştırılmakta olan Kürdistan 
			projesi değerlendirildiğinde;  
			 
			- AKP iktidarının BOP içindeki misyonu ve isteği düşünüldüğünde 
			Türkiyedeki ulusalcı güçlerin önündeki seçenekler daha da netleşir.
			 
			 
			KKTCdeki kolordu Türkiye için olduğu kadar bölgedeki Arap ülkeleri 
			ve İran için de yararlı bir caydırıcı güçtür.  
			 
			Türkiyedeki ulusalcı güçlerin Rusya ve Çinle de bu konularda 
			diyaloğunu genişletmeleri artık kaçınılmaz hale geldi. Aynen 
			Karadeniz konusunda Ruslarla yaptığımız işbirliğinde olduğu gibi
 
		  
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
			 | 
            
                |