Batının Karanlık Tarihi ve Atatürkün Yaydığı Işık
Avrupalının geçen yüzyılın başlarında
kendi dininden olanlara neler yaptığını ve Avrupanın karanlık bir
dönemini, Avrupa uygarlığını anlamaya çalışarak hatırlayalım.
Başkalarına zulüm ederek yükseliş, ne denli acımasız olursa, oradan
düşüşte o derece acılı olur.Çağımızda insanlığın yararına olacak diye
yapılan buluşlar, Batı tarafından yıkım için bugün nasıl kullanılıyorsa,
ayni batı Rönesans ve Hümanizm düşüncelerini kullanılarak insanlık için
kahredici azgınlıklar meydana getirmişlerdi. Avrupaya yeni bir
Hıristiyanlık ruhu getirmek isteyen Reform hareketleri, benzeri
görülmedik din kavgalarına yol açmış, o zamanlar yeni bulunan matbaa
makinesi bile bazen kötü kullanılmış, bilgi ve kültür yerine dini
yobazlık, Hümanizm yerine ise kaba bir etnik ve dini düşmanlık yaymaya
başlamıştı.
Kanlı iç savaşlar Avrupanın hemen her ülkesini çöle çevirirken, yeni
keşfedilen Amerika kıtasında da kâşiflerin insafsız elleri, eşi
görülmedik bir barbarlıkla yerli uygarlıkları, canlı cansız bütün
değerleriyle talan ve yok ediyordu. Hümanizmden hayvanca bir vahşete o
zamanki bu geri dönüş, bugün bizim kuşağın şahit olduğu Afganistan, Irak
işgalleri, savaş adı altında yapılan kıyımlara çok benziyordu.
Korkunç bir kin ve öfke kasırgası Avrupanın altını üstüne getiriyor,
bütün insanlık için hala korkuyla hatırlanan ve insanı insan olmaktan
utandıracak sahneler ortaya konuyordu.
Binlerce insan, türlü işkencelerle, asılarak, balta ile doğranarak, başı
vurularak, yakılarak yok edilmiş, cesetler ortada bırakılmış. Yanmış,
çürümüş cesetler günlerce kargalar ve akbabalar tarafından didik didik
edilmişti.
Yobaz ve bağnaz Hıristiyan mezhep kavgalarının azgın boğuşması tüm
Avrupayı öyle bir tarumar edip zindana çevirir ki, benzeri ancak bugün
Irakta ABD askerleri tarafından yapılanlarda, İsrailin Filistinde
yaptıklarında ve kısaca, Fransanın Cezayirde uyguladığı kırımlarda
görülebilir.
Katolikler tarafından Protestanlara karşı bir Aziz Bartholemeus
gecesinde başlatılan dinsel kırım, bir günde on bin Protestan kâfiri
yok eder. Protestanlar ise buna cevap olarak kiliseleri yakar,
heykelleri yıkar, ele geçirdiği her kâfir katoliği öldürür.
Bu dinsel çılgınlıklar mezarda yatan ölüleri bile rahat bırakmaz. Aslan
yürekli Richardın, Wilhelmin mezarları bile tarumar edilir. Teslim
olan askeri birlikler son erine kadar kılıçtan geçirilir. Nehirlerdeki
su, içlerinde yüzen cesetler yüzünden içilemez, kullanılamaz duruma
gelir. Zamanla niçin savaşıldığı da unutulur. Silahlı çeteler sarayları
basar, yolları keser, protestanmış, katolikmiş, sormadan soyar öldürür.
Ne can, ne mal, ne kilise güvenliği ve ne de konut güvenliği kalmamıştır.
Yukarıda ki yazılanların tümü o çağda yaşayan filozoflar, yazarlar
tarafından kâğıda dökülmüştür. Kısa bir araştırma yaparsanız ki,
şiddetle tavsiye ederim. Kimlerin kimlere neler yaptığını ve Batının
geçmişini daha iyi anlayacak, dünyanın şu anda içinde bulunduğu karmaşık
ortamı bütün açıklığı ile göreceksiniz. Bize yutturulmaya çalışılan
dinler arası diyalog, ılımlı İslam ve laiksin, laik değiliz tartışmaları
sadece ve sadece karışıklık yaratmak, ülkemizi ve insanını ortaçağ
karanlığında boğmak içindir.
İşte Siyonist tabanlı, emperyalist-Evangelist inancın, dünyanın
geleceğinde görmek istediği manzara budur. Kendini uygar ve demokratik
gören, kendini kandıran, geçmişi karanlık bir Batıyı, Atatürkçülerin
yaydığı aydınlık her zaman rahatsız ediyor.
Batının ve yandaşlarının Büyük Atatürke karşı olmasının sebebi, Onun
yaydığı insanlık ve medeniyet ışığının yok edilemez aydınlığıdır. Onun
nurlu ışığı vampirleri çok ama çok rahatsız ediyor.
Necmi Özney
|