Kaybedilen Değerler

Bir Baştan Bir Başa Anadolu

Home ] Up ] Çamkerten ] Manifesto ] Atatürk ] Resimler ] Başkan ] Aksaray ] İletişim ] İçerik ] Ara ]

 

 

 

 

 

Up

Kaybedilen Değerler
   
   
       
   
   
Kaybettiklerimiz sadece Necip, sadece Uğur mu?

18 Aralık, sınıf arkadaşım, dostum, kardeşim Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüş tarihiydi. Kaç yıl oldu Necip gideli?..

24 Ocak meslek ustam, meslek ağabeyim, bin kilometre uzaktayken bile sohbet, tartışma yarenim, en zor durumlarda cesaret dinamom, teşvik belgem Uğur Mumcu'yu öldürdükleri tarih. Gideli kaç yıl oldu?...

Bu tür kayıpları düşünürken dalıp gitmemek elde değil.

İnsanlar kaybeder.

Paralarını kaybeder, işlerini kaybeder, yakınlarını, sevdiklerini kaybeder. Umudunu kaybeder. Onurunu, kişiliğini kaybeder. Hayatını kaybeder…

Ama sosyal insanın, bir toplum içinde yaşayan insanın, kaybetmemek için uğraşacağı bir takım değerler daha var. Bunlar onun toplumsal dayanak noktaları.

Aslında sadece Türkiye değil, bütün dünya bu değerleri yitirmiştir dersek çok abartmış olacağımızı sanmıyoruz.

Ama Türkiye örneğine bakmak en doğrusu…


Nedir o değerler?

Mesela din!..

Yüzde 99'unun Müslüman olduğu adeta beyinlere çakılmış bir ülke. Oruç tutmayanın açıkta sigara içmekten korktuğu, içki satanların "günah" diye dayak yediği, içki içilebilecek herkese açık yerlerin hızla yok olduğu, başı açık, pantolon giyen kadınların fahişe olarak görülüp, açıkça "kocalarımızı tahrik ediyorsunuz" yine kadınlar tarafından diye taciz edildiği, din emridir diye örtünmenin her türlüsünün moda haline geldiği ve bunun özgür inanç tercihi olarak savunulduğu bir ülke…

Dinin çok önemli bir üst yapı kurumu olduğunun genel kabul gördüğü, din denince akan suların durduğu, siyasetin, devletin iki büklüm olduğu bir ülke…

Din bu kadar önemli bir üst-yapı kurumuysa, kutsallık konusuysa çok yükseklerde durması, el üstünde tutulması gerekmez mi?

Peki din bugün bu ülkede el üstünde mi? Deniz Feneriyle, hırsızlıkla, yolsuzlukla hatta ihanetle kirletilmiş bu Müslümanlığı sizin tanıdığınız Müslümanlık mı? Müslümanlık sadece oranın buranın örtülmesi, içki, namaz, oruç meselesinden mi ibaret?

Bu Müslümanlık filan değil. Sol gösterip sağ vurmak; yani oruçla, namazla, ramazan çadırıyla, türbanla çarşafla soslayıp paraya ve ülkeye ihanete dönüştürülmüş bir tarikat-siyaset-ticaret üçkağıtçılığı!

Başka?


Mesela millet, milliyetçilik, ulus, ülke çıkarları!..

Ülke çıkarları "babalar" gibi satıldı. Kafalara torbalar geçirildi. Amerika'nın izni olmadan Irak sınırımızın ötesine burnumuzu bile uzatamıyoruz. Kıbrıs gitti, Ermeni özrü geldi. Özür dilemeden Türk olduğumuzu söyleyemez hale geldik. Üstelik bu ülkede adı Milliyetçi olan bir de parti var; ama onun genel başkanı, Marmaris'teki NATO-Amerikan Deniz üssünü protesto eden ilçe teşkilatını görevden almak gibi önemli(!) işlerle meşgul.

Yani din gibi, milliyetçilik de sizlere ömür…


Meclis?..

Tam anlamıyla, 32 kısım tekmili birden Direklerarası Naşit Tiyatrosu… Millet seyirci, milletvekilleri figüran, birkaç da baş rol oyuncusu…

Milli irade, Binbir Gece Masalı. Bırakınız muhalefeti, 340 kişilik iktidar gurubu bile iktidarın sahibi değil. Tek kişilik bir iktidar var: Recep Tayip Erdoğan!!!.. Gerisi lafı güzaf…

Meclis, yani parlamento, yani konuşulan yer… Olması gerekir. Ama öyle bir iç tüzük var ki, tamamen az konuşulması, hatta hiç konuşulmaması üzerine programlanmış.

Hepsinin üstüne tuz biber: oturumu yöneten başkan namaz, hele Cuma namazı vaktinde ara vermezse genel kurul salonunda sadece kadın milletvekilleri kalıyor neredeyse.


Ordu?..

O şimdi demokrat!.. Vaktiyle üç defa iktidar tepelemiş, solun kökünü kazımıştı. Şimdiyse, ya milyar dolarlık hediye arabalarla Fener maçına gidiyorlar, ya da beylik Rönolarla hapishaneye silah arkadaşlarını ziyarete… Meğer "our boys"u oldukları ağabeyleri "Recebime dokunanı yakarım" demiş…


Cumhurbaşkanı?...

O da artık dinci Müslüman… Harıl harıl cemaat ehli rektör atıyor üniversitelere.


Üniversiteler?..

Cemaat ehli rektörler aracılığıyla birer birer, düşmandan alınan kale misali düşürülüp fethediliyor. Bütün Üniversitelere kadro veriliyor, bir Ankara Üniversitesine ve özellikle Siyasal Bilgiler Fakültesine kadro verilmiyor.


Yargı?..

Onların da düşürülmesi için cihada kahramanca devam ediliyor. Nitekim artık Ergenekon savcısı gibi, Anayasa Mahkemesi başkanı gibi mümtaz ve necip fatih-kale komutanları var!..


İdare-mülkiye?

Bol miktarda kadın eli sıkmayan valimiz, kaymakamımız var. Yemekhanesi ramazanda kapanmayan, mescitsiz kamu kuruluşumuz neredeyse kalmadı. Hemen hemen bütün bakanlıkların il müdürleri ya cemaat ehli ya da en azından artık cumaya, oruca başlamış olanlar.

Kısaca devlet?..

Kalmadı. Hem canım devir küreselleşme devri; siz de her şeyi devletten beklemeyin!..

Ezcümle…

Bir siyasi örgütlenmeye sahip belli bir toplum içinde yaşayan insanı, bireyi toplumsal kılan, yurttaşlaştıran bütün değer ve kurumların, en masum ifadeyle içi büyük ölçüde hatta tamamen boşaltılmış durumda.

Asıl kayıp bunlar. Umudun, onurun, kişiliğin kaybını da bu kayıplar getirdi. Bunları kaybetmeseydik, Necip'i, Uğur'u da kaybetmezdik.

Bu şartlarda iyi yıllar dilemek biraz tuhaf.

Ben kaybettiklerimizin unutulmamasını diliyorum.


Ali Tartanoğlu
   
             

 

 

Türkiye, Türkiye Gerçekleri, Avrupa Gerçekleri, ABD Gerçekleri, Kafkasya Gerçekleri, Ortadoğu Gerçekleri

 

 

Home ] Up ] Çamkerten ] Manifesto ] Atatürk ] Resimler ] Başkan ] Aksaray ] İletişim ] İçerik ] Ara ]

 

İbrahim Çamkerten: Aksaray Belediye Başkan Adayı, CHP, Cumhuriyet Halk Partisi; Camkerten Anadolu'nun Kalbi Aksaray'ın Belediye Başkan Adayı;2009’da Yönetimi, Ekonomiyi, Siyaseti, Turizmi, Kültürü, Dış İlişkileri, Diplomasiyi, Bilimi, Teknolojiyi, Türkiye'yi, Dünya'yı, Yabancı Dilleri Bilen; Basiretli, Şehircilik Uzmanı, Yurtsever ve Toplumcu Bir Belediye Başkanınız Olacak!