Baykal Kayseri'de

Bir Baştan Bir Başa Anadolu

Home ] Çamkerten ] Bağımsızlık ] Manifesto ] Atatürk ] Resimler ] Başkan ] Aksaray ] İletişim ] İçerik ] Ara ]

 

 

 

 

 

Genel Başkan Deniz Baykal Kayseri'de CHP belediye başkan adaylarını tanıttı

   
   
       
   
   
Şimdi buradaki belediye seçimlerinde aday olan değerli arkadaşlarımı sizlere tanıştırmak istiyorum.

Önce Aksaray belediye başkan adayımız İbrahim Çamkerten. Aksaray belediye başkan adayımız çok değerli bir insan. Pek çok niteliği var. Eğitimci, kültür elçisi, turizmci, şehircilik uzmanı. Çok yönlü gerçek bir belediye başkanının olması gereken özellikleri taşıyan bir insan. Kendisine başarılar diliyorum ve yürekten kutluyorum.


Şimdi Kırşehir belediye başkan adayımız Doktor Deniz Akpınar. Deniz Akpınar Kırşehir belediye başkan adayımız. Kendisi hekim, doktor ve önümüzdeki seçimlerden sonra belediye başkanı. Çok değerli, yetenekli, birikimli bir genç kardeşimiz. Kırşehir`de Türkiye`mizin, İç Anadolu`muzun çok önemli bir ili. Kırşehir`e bir Cumhuriyet Halk Partili genç, dinamik belediye başkanı çok yakışacak. Ve benim sevgili adaşım Deniz Akpınar`ın da bu görevi en iyi şekilde yapacağına inanıyorum.


Şimdi Nevşehir belediye başkan adayımız Sayın Süleyman Kurt. Sayın Süleyman Kurt`ta hekim ve yönetici. Kan merkezi baştabibi olarak görev yaptı Kızılay`da ve sosyal sorumluluklar üstlendi. Şimdide kendi hastanesinin başında Nevşehirlilere hizmet ediyor. Bir sağlık mensubu, bir yönetici olarak da inanıyorum hemşehrilerinin bu sorunlarına en doğru, en güzel cevabı bulup gerçekleştirecektir.


Sivas belediye başkan adayımız Halit Mete Oluklu. Halit Mete Oluklu`da jeoloji yüksek mühendisi ve çok değerli birikimi olan bir arkadaşımız. Mühendis odalarında hizmetler verdi. Sosyal demokrat hareketin içinde sorumluluklar üstlendi ve şimdi de belediye başkan adayımız olarak Sivas`ta göreve talip. Kendisini yürekten kutluyorum, başarılar diliyorum.


Niğde il belediye başkan adayımız Sayın Nadi Özdamar. Sayın Nadi Özdamar da hekim, doktor. Yurtiçinde, yurtdışında görevler yaptı. Ve Kayseri İl Başkan Adayımız Ali Genç. Hepsi çok değerle, genç, iyi yetişmiş, hizmet aşkıyla dolu adaylarımız hepsine başarılar diliyor, bu güzel toplantı için de sizlere teşekkür ediyorum.




-`Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının yapıldığı dönem bu iktidar dönemidir. Başbakanın, bakanların çocukları maaşallah almış, vermişler, peki 70 milyonun çocuğu ne olacak?`


-`Türkiye`nin borcu AKP işbaşında olduğu dönemde 2`ye katlandı. Eldekini, avuçtakini sattığımız halde 2 kat arttı. Nerede o Etibanklar, Sümerbanklar, Tüpraş`lar. Onlar, yerli yabancı, ucuz pahalı demeden satıldı. Atatürk`ün, İnönü`nün, Bayar`ın, Menderes`in, Demirel`in eserleri satıldı. Satıldı da ne oldu? Türkiye rahatladı mı?`


-Türkiye`nin her yerinde fabrikalar kapanıyor, işyerleri kapanıyor. Çiftçimizin, esnafımızın boynu bükük. 1,5 milyon insan kredi kartlarından kaynaklanan ızdırap yaşıyor, borçlarını ödeyemiyor.Bu soruna mutlaka bir çözüm bulunmalıdır. Derhal kredi borçlularının borçları dondurulmalı, yıllık % 17 faizle 24 ay taksitlendirilmelidir`


-` Türkiye yeni bir seçime giderken bu iktidara bir fren yaptırmalıdır. Bu iktidarın gidişi iyi gidiş değildir. Türkiye içinde, kendisi içinde iyi değildir. bu iktidar Türkiye`nin başına çok iş açtı.Türkiye`yi bunların elinde oyuncak olmaktan çıkarmak zorundayız`


-`Bizim devletimizin laik olması insanlarımızın inançlarına, müslüman olmasına, mezhebine, dinini yaşamasına engel değil. Tam tersine herkes özgürce dinini yaşayacak. Bizde bunu saygıyla karşılayacağız`


-`Biz bir siyasi partiyiz. Bir siyasi parti olarak insanlarımız arasında hiçbir ayrım yapamayız. Bütün insanları inançları, mezhepleri, kılık kıyafetleri ne olursa olsun saygıyla karşılamak bizim boynumuzun borcudur. İnsanları dışlamayız, insanları suçlamayız. Kimsenin kılığından, kıyafetinden dolayı onun siyasetine yönelik hüküm vermeyiz. Herkes özgürce inancını ortaya koyar`


-`Millete destek olmak iktidarların görevidir. Ama buzdolabı dağıtarak, çamaşır makinesi dağıtarak değil. İş vererek iş! Her aileden bir gence iş ver! Her aileye bir maaş girsin. Bir emeklilik sigortası şansı her aileye geliversin en azından`




Genel Başkan deniz Baykal Kayseri`de belediye başkan adaylarını tanıttı ve güncel gelişmeleri değerlendirdi.


Bu güzel, bu muhteşem buluşma için size, bütün Kayserililere, Kayseri`ye destek veren sevgili kardeşlerime, hepinize içten şükranlarımı sunuyorum.


Böyle bir muhteşem toplantıda Kayseri`de sizlerle beraber olmak gerçekten benim için çok büyük bir mutluluk. Sizleri çok özlemiştim. Uzun süredir bir araya gelememiştir. Ama değdi. Böyle güzel bir beraberliği eksik olmayın bize sundunuz. Bu toplantıya katılan bütün kardeşlerime, bütün Kayserililere içten şükranlarımı sunuyorum.


Nasılsınız Sevgili Kayserililer iyi misiniz? Keyfiniz yolundamı, işleriniz yolundamı? Aldığınız sattığınız birbirini tutuyor mu? Borçlar ödeniyor mu? Alacaklar tahsil ediliyor mu? Hizmetler, yatırımlar akıyor mu, geliyor mu? Gençler, çocuklarımız iş bulabiliyorlar mı? Düğünler, dernekler, şenlikler neşeyle yaşanabiliyor mu? Çiftçi kardeşlerim mazotun fiyatından memnun musunuz? Gübreden memnun musunuz? Tohumun fiyatından memnun musunuz? Sattığınızla aldığınız paradan memnun musunuz? Aldığınız parayla masrafınız karşılanıyor, borçlar ödeniyor, çoluğun çocuğun ihtiyacı karşılanıyor, düğüne derneğe bir miktar para ayrılabiliyor mu? Keyfiniz yerinde mi? Ne oldu size böyle, ne oldu? Ne çarptı size, ne çarptı? Niye böyle oldu? Sizler Anadolu`muzun tam ortasında, ülkemizin en çalışkan insanları, en becerikli insanları, tuttuğunu koparan insanları, en akıllı, en zeki, en bilgili, en yaratıcı insanlarısınız. Topraklarınız bereketli. Sizler bu memleketin en esaslı sanatkarlarısınız, esnaflarısınız, işadamlarısınız. Çiftçi boynu bükük. Esnafın keyfi nasıl? İyimi? Dükkanlar sabah besmeleyle açılıyor, akşam şükürle kapanıyor. Nasıl oluyor işler bu arada? Alışveriş var mı, kar var mı? Sattığınızın yerine yenisini alabiliyor musunuz? Yanınızda çalışan çocuğun primini, stopajını ödeyebiliyor musunuz? Vergiye yetişebiliyor musunuz? Evde, ailede çoluğun, çocuğun, oğlanın, kızın ihtiyaçlarını karşılayabiliyor musunuz? İşyerinizin yanına bir yenisini daha açıyım, ikinci bir dükkan açıyım diyebiliyor musunuz? Kayseri`de işi büyüteyim, buradan İstanbul`a gideyim diyebiliyor musunuz? Eskiden derdiniz. Eskiden öyleydi. Burada işlerinizi bir noktaya getirirdiniz, Kayseri dar gelirdi size, koşardınız İzmir`e giderdiniz, İstanbul`a giderdiniz, orada kendinizi gösterirdiniz. Oluyor mu şimdi? Ne oldu, niye olmuyor? Kayserili aynı Kayserili, aynı akıllı insan, aynı dürüst insan, aynı çalışkan insan. Kayseri`nin toprağı aynı Kayseri. Erciyes aynı Erciyes olmaya devam ediyor. Ne değişti?


Değerli arkadaşlarım, bakınız bugün geldiğimiz bu sıkıntılı noktanın arkasında uzun süreden beri yaşanan yanlışlıklar yatıyor. Bu yanlışlıkları hep konuştuk, hep söyledik. Bugün artık onlar saklanamaz geldi, örtbas edilemez hale geldi. Gerçekler kendisini gösteriyor. Türkiye`de sadece Kayserimizde değil, Türkiye`nin her yerinde fabrikalar kapanıyor, işyerleri kapanıyor. Türkiye`nin her yerinde çiftçimizin boynu bükük, esnafımızın boynu bükük. İşler sıkıntıya girdi birden bire bir süreden beri. Bunun altında uzun bir süreden beri izlenen, uygulanan yanlış politikalar yatıyor. Göz boyamaya yönelik, reklama yönelik, makyaja yönelik, temeli olmayan, sorunun esasını çözmeden görüntüsüyle memnuniyet yaratmaya yönelik uygulamalar ve politikalar yatıyor. Türkiye`nin dertleri var, o dertler çözülmedi. Türkiye`nin borçları vardı bunlar geldi. Borçlar ödendi mi değerli arkadaşlarım? Türkiye`de ekonomi kalkınıyor diyorlar bunlar. 5 yıl, 6 yıl kalkındı dediler değil mi? Türkiye`de eğer ekonomi kalkınıyorsa yapmamız gereken ilk iş nedir? Memleketin borcunu ödemek, elimizi yıkamak rahatlamak değil mi? Siz öyle yapmaz mısınız ailenizde? Ailenin borcu varsa bir yerden bir kısmet gelmişse, bir imkan gelmişse, bir zenginlik gelmişse ne yapacaksınız? Hemen borcu ödeyeceksiniz. Oh diyeceksiniz, sonra elinizdekini iyi değerlendireceksiniz, kalkınacaksınız değil mi? Bunu yaptık mı Türkiye olarak? Bunu yapmış olsak borç azalacak değil mi? Bakın bunlar geldiği zaman Türkiye`nin borcu 220 milyar dolardı. 220 milyar dolar. Şimdi Türkiye`nin borcu 500 milyar dolar.


Değerli arkadaşlarım, yani ekonomi iyimi değil mi? Bunu sen kendi ailenden de biliyorsun. Ama asıl memleketin borçluluğundan biliyorsun, bileceksin. Türkiye`nin borcu bunların işbaşında olduğu dönemde 2 kat artmıştır. Neye rağmen arttı? Eldeki, avuçtakini sattığımız halde arttı. Yani borç arttı da, e eldeki varlıklar çoğaldı mı? Nerede duruyor o Etibanklar, Sümerbanklar, nerede o Tüpraş`lar, nerede o petrokimya tesisleri, nerede onlar? Nereye gitti onlar? Onların hepsi satıldı. Yerli yabancı demeden, ucuz pahalı demeden, eş dost ayırmadan verildi, satıldı öyle değil mi? Satılmadı mı arkadaşlar? 70 yıllık cumhuriyetin ekonomik abideleri, eserleri satılmadı mı? Atatürk`ün eserleri, İnönü`nün eserleri, Celal Bayar`ın eserleri, Adnan Menderes`in eserleri, Süleyman Demirel`in eserleri satılmadı mı arkadaşlar? Satıldı ne oldu? Türkiye rahatladı mı? Sen rahatladın mı? Elde avuçtakiler gitti. Borçlar katlandı. Ne içindi bunlar? Türkiye kalkınsın diye. Şimdi ne oluyor? Vatandaşın elindekiler yavaş yavaş kapanma tehlikesine maruz kalıyor. Vatandaşın elindekiler.


Bakın Kayseri`de icra dairelerindeki esas numarası, icra sayısı 20 binler civarındaydı. Şimdi arta arta 2008`de 75 bine geldi. Ocak ayında sadece 15 bin oldu. Sadece 2009`un Ocak ayında. 100 bine gidiyor bir yılda, 2009`da. Bu neyi gösteriyor değerli arkadaşlarım? Bu kalkınmayı mı gösteriyor? Kayserilinin ahlakımı bozuldu? Borcuna olan sadakatini mi unuttu? Olur mu böyle bir şey? Ekonomi dönmüyor, çekler senetler dönmüyor. İyi niyetle borcum borç diyorsun, imzanı atıyorsun ama karşılığı gelmiyor. Karşılığı senden gelmeyince ona bel bağlayan öbür Kayserilinin işi de çıkmaza giriyor. O da borcunu ödeyemez hale geliyor. Kendi günahı yok. Alacağını beklemiş alamamış. İki taraflı vuruluyor.


Değerli arkadaşlarım, Başbakan geçenlerde Cumhurbaşkanıyla birlikte geldi Kayseri`de 101 tane fabrikanın temelini attı değil mi? Şimdi 101 tane fabrikanın temeli atıldı. Ne oldu? Bunların kaçı açıldı. Bir kısmı açıldı. Açılanların kaçı şimdi ayakta?


Değerli arkadaşlarım, ne oldu? Milleti ayağa kaldırdın, Kayserililiye hadi Kayserili dedin ananın çıkınındakini de getir, bankadakini de getir, arsanı da döndür, neyin varsa getir yatırım yap dedin yatırım yaptırdın. İşte yer dedin, arsa dedin, organize sanayi dedin. Gel iyi olacak dedin. Ne oldu o sonra? Ne oldu? Bugün o temeli attıranlar, o batan fabrikanın sahiplerinin ailelerine ellerini uzatıyorlar mı, sahip çıkıyorlar mı, halin nedir diye soruyorlar mı onlara?


Değerli arkadaşlarım, Türkiye`nin hali bu, manzarası bu. Ekonomi bu yanlış politikalar sonucunda tıkanmıştır. Borçları ödemek lazımdı, temel sorunları çözmek lazımdı. Türkiye`yi ayakları üzerinde tutmak lazımdı. Bugün ne yazık ki Türkiye dünyada en çok sıkıntı çeken ülkelerin başına geçti. Diğer bütün ülkelerden daha büyük sıkıntıyı Türkiye`de biz yaşıyoruz.


Şimdi değerli arkadaşlarım, bakınız Türkiye`de elde avuçta var olan satılmış. Millet elindekini avucundakini döndüremez hale gelmiş, işyerleri kapanmaya başlamış. Peki bu arada bu büyük sıkıntıyı millet çekerken işbaşındakilerin yakınları, aileleri, çoluk çocukları onlarda milletle beraber bu sıkıntıyı paylaşıyorlar mı? Yani milletin bu sıkıntısına iktidardakilerin de ortak olduğunu, milletin başına ne gelmişse hepimiz o acıyı yaşarız diyerek milletle birlikte bu sıkıntıyı paylaştıklarını söylemek mümkün mü? Var mı böyle bir durum? Onların yakınları ne durumda? Ortada.


Sevgili Kayserililer bakın size şunu söylüyorum. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının yapıldığı dönem bu iktidar dönemidir. Hiçbir iktidar döneminde bu kadar yolsuzluk olmamıştır. Hiçbir iktidar döneminde. En büyük yolsuzluklar bu dönemde. Bakınız artık unuttuk. Bunlar için kitap çıkarmak lazım, ansiklopedi çıkarmak lazım ortaya çıkan yolsuzlukları. Bakın Deniz Feneri diye bir olay var. Deniz Feneri aslında güzel bir şey. Deniz Feneri çok güzel bir şey. Deniz Feneri ne demek? Yolunu bulamayanlara yol gösterecek demek. Doğruyu yolu gösterecek demek. İstikameti verecek demek, tehlikeyi, tuzağı, yerin altındaki kayayı, burunu, sığ denizi haber verecek demek. Deniz Feneri can kurtaran, ufuk açan, yol gösteren, yardımcı olan bir güzellik. Ne olmuş? Bunlar Deniz Feneri demişler, gene güzel bir fikir. Demişler ki, yoksula yardımcı olacağız. Muhtaca yardımcı olacağız. Acısı olan insanın acısını paylaşacağız. Onun için yardımcı olun demişler. Vatandaşlarımızda yardım toplamışlar. Yani sırf yardımcı olmak için yardım edenlerden paraları almışlar. Bazıları fitresini, zekatını onlara vermiş. En güzel fitreyi, zekatı harcama yolu muhtaç olan insana bunu ulaştırmaktır demiş. Bak adı Deniz Feneri demiş. Demek ki, karanlıkta istikameti bu verecek. Muhtaç olana bu yardımcı olacak, acısını o paylaşacak. Helal olsun demiş fitresini, zekatını bunlara vermiş. Tamam mı, bir tereddüt var mı? Yok. Ne olmuş sonra? Sonra Deniz Feneri`ne toplanan paralar kuryeler aracılığıyla Ankara`ya, İstanbul`a taşınmış. Burada şirketler kurulmuş, harcamalar yapılmış, millet bunalmış borcunu ödeyemezken, 30 yıllık evini satıp kredi kartı borcunu ödemeye mecbur bırakılırken milletin fitresini, zekatını almışlar kendi reklamlarını yaptırmak için televizyon kurmuşlar. Bunu ne adına yapmışlar? Din, iman adına yapmışlar. Din demişler, Müslümanlık demişler. Ağızlarından bal akıyor bal. Bilmeyen diyor ki, bunlara bu para emanet edilir. Etmiş. Sonra ne olmuş? İşte bu olmuş. Şimdi bunlar bunu yaparken kimsenin ruhu duymamış mı Türkiye`de? İktidarın haberi olmamış mı? İktidar bunlar konusunda ne yapmış? Bunu yapan adamları tanıyor muymuş, tanımıyor muymuş Başbakan? Başbakan bunu yapanları tanıyor mu, tanımıyor mu? Soru o. Tanıyor. Tanıdığı, bildiği insanlar bunu yapanlar. Zaten Başbakanın siyasetine destek olmak için yapıyorlar. Onun için televizyon kanalı kuruyorlar. Başbakan ne yapıyor bunlara? Daha kolay bu işi yapsınlar diye siz diyor kamuya, topluma, cemiyete, halka yararlı derneksiniz diye onlara bakanlar kurulu kararıyla bir statü veriyor. Böyle olunca kolaylıklar var, avantajlar var. Sonra bunlara sizin vergi ödemenize gerek yok diyor vergi bağışıklığı getiriyor. Mehmetçik Vakfına tanımadığı vergi imtiyazını bu Deniz Fenerine bu Başbakan tanıyor sevgili Kayserililer.


Yani bu vatan için, bu millet için cephede teröre karşı mücadele ederek canını vermiş şehitlere yardımcı olmak için kurulmuş Mehmetçik Vakfına verilmeyen imtiyaz bunlara veriliyor. Tesadüf mü bu? Tesadüf mü?


Değerli arkadaşlarım, Türkiye`de ekonomik sıkıntı, bunlarda yolsuzluk. Deniz Feneri sadece bir tanesi. Galiba bu Deniz Fenerine sizde pek yabancı sayılmıyorsunuz değil mi? Noterden dolayı bir yakınlık belki. Noter aracılığıyla bir Kayseri bağlantısı da var galiba değil mi? Noterler ne? Doğruya doğru diyecek değil mi? Hakkın, adaletin ortaya çıkmasında ona güveneceğiz. Noter dedin mi akan sular duracak değil mi? E ne oluyor? Nereye gidiyoruz. Yani din, iman diyeceksin noterin dahi güvenilirliğini ortadan kaldıracaksın. Çok acı olaylar Kayserililer. Bunun gereğini yapın Kayserililer. Teslim olmayın bunlara.


Sevgili kardeşlerim, yani bu yolsuzluklar öyle bir umman ki, bu Deniz Feneriyle falan bunu geçiştirmek mümkün değil. Bir Sabah– ATV satışı var biliyorsunuz değil mi? Türkiye`nin ikinci büyük yayın kuruluşu. Sabah gazetesi ve ona bağlı yayın organları, birde ATV. Bunu TMSF, devlet el koydu bunlara borçlarını ödemedi diye. Bunu satacağım dediler. Bunu almaya talip bir sürü kuruluş çıktı ben alacağım, ben alacağım diye. Yabancılarda girdi. Ama bir baktık bunu almak isteyen kuruluşlar teker teker çekiliyorlar, ben yokum, ben yokum diye. Niye yoksun, bunun için hazırlık yaptın, buna gireceksin. Yok ben yokum. Bir kurcalıyoruz yok diyen birisi yok demeden bir gün önce Başbakanla gece buluşuyor havaalanında. Oraya giderken ihaleye gireceğim diye giriyor. Çıktığında ihaleye artık girmeyeceğim diyor. Bunların hepsi belgeli. Meclisteki görüşmelerde ben Başbakanın yüzüne söyledim. Orada mıydın, değil miydin dedim. Cevap yok. Ve bir bakılıyor ki bu Sabah – ATV`ye dünyada ve Türkiye`de talip kalmamış, bir tek talip kalmış. O talipte tesadüfe bakın Başbakanın damadının başında bulunduğu şirketmiş. Bak sen şu tesadüfe. Bütün hepsi gitmiş teker teker. Hiçbirisi talip değil. Dünyada ve Türkiye`de bir talip çıkmış oraya. Kim? Başbakanın damadının başında bulunduğu şirket. E peki bunlar, o alacaklarda bunun bir bedeli var. O bedeli nasıl ödeyecekler, kim ödeyecek? Alan şirketten söz açarken Başbakan bizim Çalık diye söz ediyor. Bizim Çalık. Başbakanın Çalık`ı yani. Yani bu ne biçim iş? Türkiye`de binlerce şirket var. O şirketlerin tümüde Başbakanla aynı mesafede olacak. Başbakan bütün şirketlere aynı şekilde sahip çıkacak, destek olacak, gerekeni yapacak. Bir tanesine değil. Böyle bir Başbakanlık anlayışı Türkiye`de iktidara gelmeden kurtuluş yok sevgili Kayserililer.


Bakın, Başbakanın çocukları maşallah almış vermişler. E peki başka çocuklar ne olacak? Bu memlekette 70 milyonun çocukları var. O çocuklar ne olacak? Çocuk denildiği zaman benim aklıma 70 milyonun adını bilmediğim, yüzünü görmediğim çocukları geliyor. Başbakanın aklına kendi ailesinin çocukları geliyor. Türkiye`nin bütün evlatları benim çocuğum benim. Ben öyle duyarım, öyle hissederim. Türkiye öyle yönetilmelidir. 750 milyon dolar ödeyecekler bu alışverişe karşılık. Nereden ödüyorlar? Türkiye`deki özel bankaların bir tanesi vermiyor. Çünkü iş çürük, o işe para yatırılmaz. Dünyadaki herhangi bir banka tek kuruş vermiyor. Bir bakıyoruz Türkiye`de 2 kamu bankası, devlet bankası Ziraat Bankasıyla, Halk Bankası onlar 750 milyon dolar krediyi çıkarıp veriyorlar. Tamam mı? Bu olaydan bir iki ay sonra ekonomi çökmeye başlıyor Türkiye`de. Halk Bankası esnafa kredi verecek, Ziraat Bankası çiftçiye kredi verecek. Hadi bakalım vazgeçtim o 750 milyon dolardan 20 milyon dolar ver de bir önemli gurubu kurtarıver bakıyım. Mümkün mü? Tek kuruş yok. Niye? Tümünü buraya verdik. Kime verdik? Bizim Çalık`a, damadın şirketine verdik.


Yani Deniz Feneri, Sabah – ATV satışı, İstanbul`daki olaylar, çoluk çocuğa açılan işyerleri, iş sahaları. Bakın İstanbul`da iki gündür bir olay konuşuluyor. İki gündür. İstanbul Eyüp`te E 5 karayoluna cepheli, büyük kıymetli bir arsa, pırlanta gibi bir arsa. Bu arsa görüyoruz ki son dönemde birbiri ardından alınan kararlarla 3 kişinin eline geçiyor. Nasıl eline geçiyor? Önce bir küçük kısmını bunlar alıyorlar. Sonra yandaki arsaların satışını sağlamak için belediye karar alıyor diyor ki, burası yeşil saha. Burası yeşil saha diyor. Yeşil saha olunca vatandaşın boynu bükülüyor. Paraya ihtiyacı olan ucuz pahalı demeden satıyor. Bir kısmı dava açıyor ama iş elinden çıkmaya başlıyor. Yeşil saha diyerek bunları alıyorlar. Aldıktan sonra yeniden bir imar değişikliği yapıyorlar. Diyorlar ki, biz buraya AKP`nin İstanbul il binasını yapacağız. Yani AKP`nin İstanbul il binası olunca belediye meclis üyeleri ya bir memleketin partisidir, elbette üstünde durmayalım, bir halk hizmetidir, millet hizmetidir diye göz yumacak o nedenle söylüyorlar. Ve ona göre değişiklik yapılıyor. Bir süre sonra diyorlar ki biz bunu AKP il merkezi yapmayacağız ticaret alanı olarak kullanacağız. Trilyonlar sözkonusu, muazzam bir olay. Bu konuyu bir baktık bizim İstanbul adayımız Kemal Kılıçdaroğlu gündeme getiriverdi. Nasıl gündeme getirdi hatırlatayım size. Durduk yerden Kemal bey dedi ki, bir soru soracağım Başbakan Ekrem Tosun ismini biliyor mu dedi. Başbakan bilmiyorum falan diyecek gibi oldu. Hemen önüne konuldu ki, Ekrem Tosun oğlunun vekilidir. Oğlunun vekilidir. Niye oğlunun vekile ihtiyacı var. Bir şirket kurmuş, o şirkette adını saklayacak bunun adıyla. Şirketi kiminle kurmuş? Son yılların en hızla zenginleşen bir kuyumcusunun çocuklarıyla kurmuş. Başbakanında yakını. Gece gündüz beraber olduğu bir aile bu. Onunla bulmuşlar. Ne olmuş orada kurulmuş şirket? İki aile birlikte çocuklarına böyle bir iş bulmuşlar. Hayırlı olsun, darısı sizin çocuklarınızın başına. Kayserilinin, Develinin, Talas`ın çocuklarının başına. Çiftçi çocuklarının, esnaf çocuklarının başına.


Şimdi bu ortaya çıktıktan sonra Başbakan bunu kabul etmek zorunda kaldı. Ama dikkat edin bu kadar kendisiyle ilgili konu konuşuluyor. Şimdi meydanlarda dolaşıyor Başbakan. Bu konularda bir cevap verdiğini gördünüz mü? Ağzını açıp tek kelimeyle bunlar doğru değildir dediğini duydunuz mu? Bunları yanıtladığını gördünüz mü? Ne anlatıyor? İsmet Paşa döneminde nüfus cüzdanına bilmem mühür vurulurmuş da, tahsis yapılırmış da bunları anlatıyor değil mi? Sen gel cumhuriyetten gel, gel günümüze gel. Gel Kayseri`ye gel, İstanbul`a gel, Eyüp`e gel Eyüp`e!


Şimdi bu tablo üstüne baktı Ekrem Tosun`u tanıyor Başbakan. Bunu gösterdi. Sonra dedi ki, peki Başbakan Ekrem Tosun`u tanıyor da acaba İstanbul il başkanı tanımıyor mu dedi. Birdenbire kıyamet koptu. Dediler ki eyvah bunu da yakalamış. Bunu da yakalamış dediler. Ve hemen akşama saat 7.30`da açıklama yapıldı. O arsayı biz futbol federasyonuna bağışlayacağız dediler.


Şimdi değerli arkadaşlarım, arsa ateş topu gibi oldu, ateş topu. Elinde tutanı yakıyor, yakıyor. Topu yapmışlar, arsayı ayarlamışlar ellerinde, kucaklarında. Hemen atacağız dediler saat 7.30`da akşam biz bunu futbol federasyonuna bağışlıyoruz dediler. Gazeteci arkadaşlar hemen gitti futbol federasyonu yetkililere sordular. Haberiniz var mı bu bağıştan? Hayır dediler hiç haberimiz yok. Kimsenin bildiği bir şey yok.


Şimdi değerli arkadaşlarım, Kemal Kılıçdaroğlu daha İstanbul il belediye başkanı olmadı. Ama daha belediye başkanı olmadan İstanbul`a da, Türkiye`ye de çok büyük hizmet etmeye başladı. Yolsuzlukla, kapıp kaçırılmak istenen bir büyük arsa rantını onların elinden aldı, suçüstü yaptı ve millete intikal ettirdi.


Şimdi değerli arkadaşlarım, bunların olduğu bir ülkeyiz değil mi? Ama siz Kayserililer diyorsunuz ki, ya biz bu iktidara bu kadar destek verdik. Türkiye çapında en büyük desteği verdik. Ama iktidardan hak ettiğimiz hizmeti almadık diyorsunuz. Yani dinliyorum arkadaşlarımı diyorlar ki, daha bizim yeni adliye sarayımız yapılmadı. Yeni araştırma hastanesi yapılacak dediler yapılmadı. Kahramanmaraş`a, Malatya`ya, Sivas`a duble yol bağlantısı yapılacak denildi yapılmadı. Bize verilen sözlerin hemen hemen hiçbirisi tutulmadı diyorlar. Biz oyumuzu veriyoruz ama hizmet alamıyoruz diyorlar. Şimdi bende Kayseriliye diyorum ki, sen hizmet alamıyorsun ama bu iktidardan nemalananlar da var. İşte bak onlarda böyle. Bunları da bilerek bakın sevgili Kayserililer. Bakın bu seçim dönemine girerken hükümet karar almış 19 tane ili Türkiye`nin 81 ili içinden 19 tanesini seçip bunlar Türkiye`nin marka kentleridir. Ben bu marka kentlere daha fazla yatırım yapacağım. 750 trilyonluk bir yatırım yapacağım. Önümüzdeki 2023`e kadar olan sürede ve bunların marka kimliğini Türkiye için kazanç haline getireceğim demiş. Bakıyoruz bu marka kentlerin arasında Kayseri var mı? Kayseri yok. AKP Kayseri`yi Türkiye`nin bir marka kent zenginliği olarak henüz görmeye başlamamış. Halbuki şuanda Türkiye`nin 81 iline baksanız içinde kendi marka kimliğini sadece Türkiye`ye değil, dünyaya kanıtlamış illerin başında hiç kuşku yok Kayseri`de gelir. Kayseri eşsiz tarihiyle, kültürüyle, insan malzemesiyle, Erciyes`iyle, doğasıyla, her yönüyle bir marka zaten. Sadece Kayseri Kayserililerin değil, Anadolu`nun mührü, Türkiye`nin damgası. Yani Kayseri`yi bu noktadan alıp da dünyanın önüne işte Kayseri diye koymak varken Selçuklu de Kayseri, Osmanlı de Kayseri, Cumhuriyet de Kayseri, ondan önceki antik tarih de Kayseri. Yani anlamak mümkün değil. Yani bu muamele Kayseri`ye yapılıyor, Kayserilide götürüyor oylarını AKP`ye veriyor. Bundan sonra inşallah olmayacak. Ona göre. Buna artık bir son vermenin zamanı kesinlikle gelmiştir.


Bakınız; burada çiftçimizi ilgilendiren sulama projeleri var. Yamula barajı duruyor, bahçecik barajı duruyor. Develi ikinci merhale geçidi duruyor. Gıcık tüneli duruyor. Sarıoğlan barajı duruyor. 200 bin hektar sulama potansiyeli olan projeler bunlar. Bunların ayağa kaldırılması halinde Kayseri tarımı çiftçisi çok daha ucuza, çok daha fazla ürün elde edecek. Çiftçinin yüzü gülecek, esnafın yüzü gülecek, işadamının yüzü gülecek, Türkiye`nin yüzü gülecek. En temel işlerden biri. Bununla kimse meşgul değil. Allah rahmet eylesin yetiştirdiğiniz çok değerli bir insan Kadir Has. Büyük hayırsever, büyük bağışlar yaptı, hayırlar yaptı, üniversite kurdu. Saygıyla anıyorum. Benimde saydığım, değer verdiğim bir insandı. Onun bir kültür merkezi projesi hala tamamlanmadı. Yeni stadyum tamamlandı mı Kayseri`de? Yeni stat da ne oldu bir heyecan gördüm. Neyse onu siz bizden daha iyi biliyorsunuz o konuyu. Bütün bunlar bir tarafta durdu. Ama demin konuştuğumuz yanlışlıklar aldı başını götürdü.


Şimdi böyle bir tablo içinde Türkiye yeni bir seçime giderken bu iktidara bir fren yapmalıdır. Bu iktidarın gidişi iyi gidiş değildir. Türkiye içinde iyi değildir kendisi içinde iyi değildir. bu iktidar Türkiye`nin başına çok iş açtı. Eğer kendisine millet aynı desteği, daha fazla desteği verecek olursa hiç kuşku yok çok daha büyük işler açacaktır. Çok daha büyük işler açacaktır. Milletin bu konuda büyük bir görevi vardır. Türkiye`yi bunların elinde oyuncak olmaktan çıkarmak zorundayız. Türkiye kurumlarıyla, toplumun çeşitli kesimleriyle, birbiriyle sürtüşen gerilim içinde bir toplum, gerilim içinde bir ülke haline dönüştürülüyor. Buna mutlaka dur demek zorundayız. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Bunları bundan sonraki seçimlerde bir frenle eteğinden çekmeye ihtiyaç vardır.


Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki günler bu seçimler tarafından büyük ölçüde etkilenecektir. Bu seçimler Türkiye`ye yeni bir rota verirse, yeni bir doğrultu çizerse Türkiye toparlanır. Yoksa ekonomik krizi de, siyasi gerginlikleri de, yolsuzlukları da alır başını gider. Bunun acısını, ızdırabını da bütün milletimiz çeker. Bunu yıllardır söylüyoruz. Şimdi bir kez daha hepinizin dikkatini bu noktaya çekmeye çalışıyorum.


Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak devletimizin temellerinin doğru atıldığına inanıyoruz. Bizim rejimimizin özünün doğru olduğuna inanıyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye`yi bölme, parçalama, birbirine düşürme peşinde değiliz. Böyle olanları görüyoruz. Böyle olanlara cesaret verenleri görüyoruz. Böyle olanların sırtını sıvazlayanları görüyoruz. Ve onlara karşı biz Türkiye`nin bütünlüğüne sahip çıkma kararlılığı içinde mücadelemizi götürüyoruz.


Şimdi bakın, önümüzdeki dönemde bu iktidara destek olunursa bu konuda ciddi sıkıntıların artarak ortaya çıkacağına inanıyorum. Buna dikkatinizi çekiyorum. Bizim devletimizi kurarken nur içinde yatsın, Allah rahmet eylesin Mustafa Kemal Atatürk kimseyi, kimseden ayırmamıştır. Bu vatan içinde yaşayan herkesi, bu vatan içindeki her insanı etnik kökü, kökeni ne olursa olsun, inancı, mezhebi ne olursa olsun ayırmayı kesinlikle reddetmiştir. Demiştir ki, hepimiz eşitiz, hepimiz kardeşiz, hepimiz Türk milletinin parçasıyız.


Değerli arkadaşlarım, bu temeli bozmamak lazımdır. Bozmak isteyenlere fırsat vermemek lazımdır. Canım bozmak isteyenler mi var. Evet var, var. Hala göremedin mi var. Aman izin vermeyin.


Bakın, bu Türkiye`nin temeli. Hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız. Hiçbir ayrım yok. Ne olursak olalım, kökümüz, kökenimiz ne olursa olsun hepimiz Türk milletinin parçasıyız. İki; bizim devletimizin temelinde insanların inancına, dinine, mezhebine saygı duyma anlayışı vardır. Bizim vatandaşlarımızın din, inanç ve ibadet özgürlükleri vardır. Herkes inancını özgürce yaşar. Devletin insanların inancına karşı herhangi bir şey yapmaya yetkisi, hakkı yoktur. İnanç insana aittir. Bizim siyasetimizin temeli insana dayanır insana. Canım herkesin siyasetinin temeli insana dayanır diye düşünüyorsanız yok öyle değil. Bizim inancımız insana dayanır. Bizim siyasetimizin temelinde insan vardır. Ama bazılarının siyasetinin temelinde rant vardır, rant. Avanta vardır, avanta. Avantayı nerede görürse oraya gider. Bizimkinde insan vardır. Ve insan inanç özgürlüğüne sahiptir. Kimse buna müdahale edemez. Ama bizim devletimizin de bir vasfı vardır. Bir niteliği vardır, bir özelliği vardır. Nedir? Bizim devletimiz laik bir cumhuriyettir, laik bir cumhuriyet. Yani bizim devletimiz kendisini bir dinle, bir mezheple, bir imanla tarif etmez. Eğer devlet sadece belli bir dinin, sadece belli bir mezhebin devleti olsaydı o zaman farklı mezhepteki insanların, farklı inançtaki insanların bu devletin vatandaşı olması mümkün olmazdı. Ne yapacaktık o zaman? İnsanların inancına baskı yapmak durumunda kalacaktık. Bizde baskı yok, inanca baskı yok. İnanç özgürce yaşayacak. Devlette inançlarla ilgilenmeyecek, hizmetle ilgilenecek hizmetle. Buda çok temel bir noktadır. Bunu da koruyacağız. Bizim devletimizin laik olması insanlarımızın inançlarına engel değil. Müslüman olmasına engel değil, mezhebine engel değil. Dinini yaşamasına engel değil. Tam tersine herkes özgürce dinini yaşayacak. Bizde bunu saygıyla karşılayacağız, anlayışla karşılayacağız. Biz insanların gerçek sorunlarının çözümüne hizmet edeceğiz. Bu hassas dengeyi de korumak lazımdır değerli arkadaşlarım. Türkiye`de bu da tehlikede. Bunu da tehlikeye atmaya çalışıyorlar. Ona karşıda direniyoruz.


Cumhuriyet Halk Partisi son zamanlarda birdenbire bu konulardaki tartışmaların merkezine çekilmek istendi. Cumhuriyet Halk Partisi bu konularda suçlanmak isteniyor. Bir kez daha hepinizin önünde açıklıkla ifade etmek istiyorum. Biz bir siyasi partiyiz. Biz bir siyasi parti olarak insanlarımız arasında hiçbir ayrımı hiçbir şekilde yapamayız. Bütün insanları inançları, mezhepleri, kılık kıyafetleri ne olursa olsun saygıyla karşılamak bizim boynumuzun borcudur. İnsanları dışlamayız, insanları suçlamayız. Kimsenin kılığından, kıyafetinden dolayı onun siyasetine yönelik hüküm vermeyiz. Herkes özgürce inancını ortaya koyar.


Bakınız, bugün burada Kayseri`de başı açık var, örtülü var hiçbirimiz diğerinden daha farklı ayrılmış değiliz. Kimsede bizi ayıramayacaktır. Hep birlikte, başı açık olanı, başı örtülü olanı hep birlikte Türkiye Cumhuriyetine, Türkiye`nin ulusal bütünlüğüne, milli bütünlüğüne ve Türkiye`nin Mustafa Kemal Atatürk anlayışına hep beraber sahip çıkacağız. İstiyorlar ki, bizde o ayrımları yapalım. Cumhuriyet Halk Partisinin bunları yapmayacağı ortaya çıkınca birileri rahatsız oldu. Kimse rahatsız olmasın. Cumhuriyet Halk Partisi sonuna kadar laik Atatürk cumhuriyetine sahip çıkacaktır. Sonuna kadar insanlarımızın özgürlüğüne de sahip çıkacaktır.


Değerli arkadaşlarım, bakınız bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz. Türkiye`de 1,5 milyon insan kredi kartlarından kaynaklanan ızdırap yaşıyor, borçlarını ödeyemiyor. 1,5 milyon insan. Diğer borçlarla birlikte düşünüldüğü zaman bu 2 milyonun çok üzerine çıkıyor. Türkiye bu soruna mutlaka bir çözüm bulmalıdır. Hükümet aylardır bu konularda tamamen ilgisiz duruyor. Meşgul değil bu işlerle. Derhal bu konularla ilgilenmek durumundadır hükümet. Bakın geçenlerde bizim bir milletvekilimiz kredi kartı borçlarıyla ilgili bir kanun teklifi verdi. Buna biran önce hükümet destek vermelidir. Bakın biz diyoruz ki, şimdi insanlarımız ne yapıyor? Bir süre kredi kartı alıyor, bir bankadaki kredi kartı borcunu öbür bankadaki kredi kartıyla geçiştirmeye çalışıyor. Bir gün, üç gün, beş gün, bir ay, iki ay, beş ay bunu böyle götürüyorsun. Ama bir yerde sınır geliyor ve sürdürülemez oluyor.


Şimdi bizim teklifimiz şu bu konuda. Derhal kredi borçlularının borçları dondurulmalıdır. Çünkü o borçlara temerrüde girdin diye temerrüt faizi işletiliyor. Temerrüt faizi mesela Almanya`da 0.85. aylık 0.85. 1`in altında. Türkiye`de 5`in üstünde ortalaması. 4`üde var, 7`side var, ortalama 5.


Şimdi değerli arkadaşlarım, %1`in altında Almanya`da, %5 Türkiye`de. Temerrüde girdiğin anda, yani bir bankanın kredi kartıyla öbürününkini kapatamaz hale geldiğin zaman iş işten geçiyor. Şimdi derhal bunları dondurmak lazım. Bir çığ gibi artışını o borçların temerrüt faiziyle artışını durdurmak lazım. Biz bunu öneriyoruz ve diyoruz ki, 24 ay süre. Kime? Borçluya. Eşit faizlerle 24 ayda taksit taksit bunu öde. Buna da sabit bir faiz gene işletelim. Ama faiz %5 olmasın. %5 olduğu zaman 60`ın üstüne çıkıyor yıllık. %17 olsun diyoruz. İyi niyetle ortaya atılmış bir öneridir. Bunun biran önce değerlendirilmesi lazımdır. Yoksa Türkiye çok kötü tablolara sürüklenecektir. Akşamları televizyonlarda muhtemelen izliyorsunuz. Memleketin dürüst, namuslu insanları, iyi aile babaları, iyi eşler, çoluk çoğunu topluyor hep beraber intihar etmeye teşebbüs ediyor. Türkiye buraya geliyor. Buna biran önce son vermek lazım. Artık sorun Türkiye`de bir ekonomik kriz olmaktan çıkmış, bir kültürel, sosyal kriz haline gelmiştir. Aile faciaları yaşanıyor Türkiye`de aile faciaları. Kayseri`de de aynı tabloya tanık oluyoruz. Kayseri Türkiye`de sanayiinin merkezi. Mobilyacılığın başkenti Kayseri Türkiye`de. Tekstilin başkenti Türkiye`de. Beyaz eşyanın, ısıtıcı üretiminin başkenti Kayseri Türkiye`de. Ama ne oldu? Mobilyanın %70`i Kayseri`de yapılıyordu. Hepsi çekildi gitti bir avuç firma kaldı. Tekstilde aynı şekilde.


Değerli arkadaşlarım, yazıktır, günahtır. Bunları sadece bir rakam diye görmek sözkonusu değil. Bunların arkasında insan faciaları var, aile faciaları var, ızdırap var. Biran önce buna bir çare bulmak hepimizin görevidir. Ama özellikle iktidarın görevidir. İktidar bu işlerle meşgul değil. O başka işlerle uğraşıyor. Bu durum karşısında da bu seçimlerde Kayserililerin bir tavır takınmasına ihtiyaç olduğuna inanıyorum.


Sevgili Kayserililer, şimdi böyle bir ortamda yapacağımız seçimde... Yani vatandaşa yardımcı olmayı anlıyorum da ben yardımcı olmak Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyunuz fakire, fukaraya yardımcı olmak istemeyi ben büyük memnuniyetle karşılıyorum. Ama insaf ediniz fakire fukaraya yardımcı olmak Tunceli`ye bu seçimin hemen öncesinde, kış mevsiminde buzdolabı dağıtarak mı yapılır? Çamaşır makinesi dağıtarak mı yapılır Allah aşkına? Yani ne o insanlar bunu talep ediyor, ne bunu dağıtarak o sorunu çözebiliyorsun. O dağıttın eşyaları orada çalıştıracak düzende yok. Akarsu yok, tazyikli su yok. Şimdi bunun iyi niyetli bir yardımseverlik duygusundan kaynaklandığına inanmak mümkün mü? E ne o zaman? O harcadığın o kadar parayı daha derli toplu harcayarak o insanların gerçek ihtiyacına çare olmak, o insanlara, o ailelerin her birisinden bir kişiye, iki kişiye iş verebilmek, onların kendi maaşlarını kendilerinin almasına fırsat vermek daha doğru değil mi? Yapılması gereken bu değil mi? Peki niye yapılıyor bu? Birden bire yardımseverlik aşkı ortaya çıkmış, seçime kısa bir süre kala Tunceli`yi seçmişler. Niye Tunceli? Kemal Kılıçdaroğlu Tuncelili, Kamer Genç Tuncelili. Bunlar yakışmıyor değerli arkadaşlarım. Bunlar yakışmıyor. Millete destek olmak iktidarların görevidir. Ama buzdolabı dağıtarak değil, çamaşır makinesi dağıtarak değil. İş vererek iş! Her aileden bir gence iş ver! Her aileye bir maaş girsin. Bir emeklilik sigortası şansı her aileye bir geliversin en azından. İş bu. İktidarın yapması gereken bu. Bunu da seçimden 1,5 ay önce değil, çok daha önceden yapacaksın. Gerçekten seviyorsan halkını, gerçekten milletini seviyorsan, gerçekten onun dertlerini çözmek istiyorsan derhal harekete geçeceksin derhal!


Sevgili Kayserililer, buraya biz aday tanıtmaya geldik ama ben adayı madayı unuttum. Aklım fikrim Kayserilide, Kayseri`de, sizlerde. Sizlerle hasret gidermeyi tercih ettim. Kusura bakmayın zamanınızı aldım. Ama sizleri çok özlemiştim. Bende doluyum. Bakıyorum sizde dolusunuz. Siz konuşana değil, konuşturana bakın. Siz konuşturuyorsunuz. O nedenle biraz uzattık.


Şimdi buradaki belediye seçimlerinde aday olan değerli arkadaşlarımı sizlere tanıştırmak istiyorum. Önce Aksaray belediye başkan adayımız İbrahim Çamkerten. Aksaray belediye başkan adayımız çok değerli bir insan. Pek çok niteliği var. Eğitimci, kültür elçisi, turizmci, şehircilik uzmanı. Çok yönlü gerçek bir belediye başkanının olması gereken özellikleri taşıyan bir insan. Kendisine başarılar diliyorum ve yürekten kutluyorum.


Şimdi Kırşehir belediye başkan adayımız Doktor Deniz Akpınar. Deniz Akpınar Kırşehir belediye başkan adayımız. Kendisi hekim, doktor ve önümüzdeki seçimlerden sonra belediye başkanı. Çok değerli, yetenekli, birikimli bir genç kardeşimiz. Kırşehir`de Türkiye`mizin, İç Anadolu`muzun çok önemli bir ili. Kırşehir`e bir Cumhuriyet Halk Partili genç, dinamik belediye başkanı çok yakışacak. Ve benim sevgili adaşım Deniz Akpınar`ın da bu görevi en iyi şekilde yapacağına inanıyorum.


Şimdi Nevşehir belediye başkan adayımız Sayın Süleyman Kurt. Sayın Süleyman Kurt`ta hekim ve yönetici. Kan merkezi baştabibi olarak görev yaptı Kızılay`da ve sosyal sorumluluklar üstlendi. Şimdide kendi hastanesinin başında Nevşehirlilere hizmet ediyor. Bir sağlık mensubu, bir yönetici olarak da inanıyorum hemşehrilerinin bu sorunlarına en doğru, en güzel cevabı bulup gerçekleştirecektir.


Sivas belediye başkan adayımız Halit Mete Oluklu. Halit Mete Oluklu`da jeoloji yüksek mühendisi ve çok değerli birikimi olan bir arkadaşımız. Mühendis odalarında hizmetler verdi. Sosyal demokrat hareketin içinde sorumluluklar üstlendi ve şimdi de belediye başkan adayımız olarak Sivas`ta göreve talip. Kendisini yürekten kutluyorum, başarılar diliyorum.


Niğde il belediye başkan adayımız Sayın Nadi Özdamar. Sayın Nadi Özdamar da hekim, doktor. Yurtiçinde, yurtdışında görevler yaptı. Ve Kayseri İl Başkan Adayımız Ali Genç. Hepsi çok değerle, genç, iyi yetişmiş, hizmet aşkıyla dolu adaylarımız hepsine başarılar diliyor, bu güzel toplantı için de sizlere teşekkür ediyorum.


İletişim Koordinatörlüğü (Ankara), Tümgazeteler.com
 
   
             

 

 

Türkiye, Türkiye Gerçekleri, Avrupa Gerçekleri, ABD Gerçekleri, Kafkasya Gerçekleri, Ortadoğu Gerçekleri

 

 

Home ] Çamkerten ] Bağımsızlık ] Manifesto ] Atatürk ] Resimler ] Başkan ] Aksaray ] İletişim ] İçerik ] Ara ]

 

İbrahim Çamkerten: Aksaray Belediye Başkan Adayı, CHP, Cumhuriyet Halk Partisi; Camkerten Anadolu'nun Kalbi Aksaray'ın Belediye Başkan Adayı;2009’da Yönetimi, Ekonomiyi, Siyaseti, Turizmi, Kültürü, Dış İlişkileri, Diplomasiyi, Bilimi, Teknolojiyi, Türkiye'yi, Dünya'yı, Yabancı Dilleri Bilen; Basiretli, Şehircilik Uzmanı, Yurtsever ve Toplumcu Bir Belediye Başkanınız Olacak!