| |
Genel Başkan Deniz
Baykal Kayseri'de CHP belediye başkan adaylarını tanıttı
Şimdi buradaki belediye
seçimlerinde aday olan değerli arkadaşlarımı sizlere tanıştırmak
istiyorum.
Önce Aksaray belediye başkan adayımız İbrahim Çamkerten. Aksaray
belediye başkan adayımız çok değerli bir insan. Pek çok niteliği
var. Eğitimci, kültür elçisi, turizmci, şehircilik uzmanı. Çok yönlü
gerçek bir belediye başkanının olması gereken özellikleri taşıyan
bir insan. Kendisine başarılar diliyorum ve yürekten kutluyorum.
Şimdi Kırşehir belediye başkan adayımız Doktor Deniz Akpınar. Deniz
Akpınar Kırşehir belediye başkan adayımız. Kendisi hekim, doktor ve
önümüzdeki seçimlerden sonra belediye başkanı. Çok değerli,
yetenekli, birikimli bir genç kardeşimiz. Kırşehir`de Türkiye`mizin,
İç Anadolu`muzun çok önemli bir ili. Kırşehir`e bir Cumhuriyet Halk
Partili genç, dinamik belediye başkanı çok yakışacak. Ve benim
sevgili adaşım Deniz Akpınar`ın da bu görevi en iyi şekilde
yapacağına inanıyorum.
Şimdi Nevşehir belediye başkan adayımız Sayın Süleyman Kurt. Sayın
Süleyman Kurt`ta hekim ve yönetici. Kan merkezi baştabibi olarak
görev yaptı Kızılay`da ve sosyal sorumluluklar üstlendi. Şimdide
kendi hastanesinin başında Nevşehirlilere hizmet ediyor. Bir sağlık
mensubu, bir yönetici olarak da inanıyorum hemşehrilerinin bu
sorunlarına en doğru, en güzel cevabı bulup gerçekleştirecektir.
Sivas belediye başkan adayımız Halit Mete Oluklu. Halit Mete
Oluklu`da jeoloji yüksek mühendisi ve çok değerli birikimi olan bir
arkadaşımız. Mühendis odalarında hizmetler verdi. Sosyal demokrat
hareketin içinde sorumluluklar üstlendi ve şimdi de belediye başkan
adayımız olarak Sivas`ta göreve talip. Kendisini yürekten kutluyorum,
başarılar diliyorum.
Niğde il belediye başkan adayımız Sayın Nadi Özdamar. Sayın Nadi
Özdamar da hekim, doktor. Yurtiçinde, yurtdışında görevler yaptı. Ve
Kayseri İl Başkan Adayımız Ali Genç. Hepsi çok değerle, genç, iyi
yetişmiş, hizmet aşkıyla dolu adaylarımız hepsine başarılar diliyor,
bu güzel toplantı için de sizlere teşekkür ediyorum.
-`Cumhuriyet tarihinin en büyük
yolsuzluklarının yapıldığı dönem bu iktidar dönemidir. Başbakanın,
bakanların çocukları maaşallah almış, vermişler, peki 70 milyonun
çocuğu ne olacak?`
-`Türkiye`nin borcu AKP işbaşında olduğu dönemde 2`ye katlandı.
Eldekini, avuçtakini sattığımız halde 2 kat arttı. Nerede o
Etibanklar, Sümerbanklar, Tüpraş`lar. Onlar, yerli yabancı, ucuz
pahalı demeden satıldı. Atatürk`ün, İnönü`nün, Bayar`ın, Menderes`in,
Demirel`in eserleri satıldı. Satıldı da ne oldu? Türkiye rahatladı
mı?`
-Türkiye`nin her yerinde fabrikalar kapanıyor, işyerleri kapanıyor.
Çiftçimizin, esnafımızın boynu bükük. 1,5 milyon insan kredi
kartlarından kaynaklanan ızdırap yaşıyor, borçlarını ödeyemiyor.Bu
soruna mutlaka bir çözüm bulunmalıdır. Derhal kredi borçlularının
borçları dondurulmalı, yıllık % 17 faizle 24 ay
taksitlendirilmelidir`
-` Türkiye yeni bir seçime giderken bu iktidara bir fren
yaptırmalıdır. Bu iktidarın gidişi iyi gidiş değildir. Türkiye
içinde, kendisi içinde iyi değildir. bu iktidar Türkiye`nin başına
çok iş açtı.Türkiye`yi bunların elinde oyuncak olmaktan çıkarmak
zorundayız`
-`Bizim devletimizin laik olması insanlarımızın inançlarına,
müslüman olmasına, mezhebine, dinini yaşamasına engel değil. Tam
tersine herkes özgürce dinini yaşayacak. Bizde bunu saygıyla
karşılayacağız`
-`Biz bir siyasi partiyiz. Bir siyasi parti olarak insanlarımız
arasında hiçbir ayrım yapamayız. Bütün insanları inançları,
mezhepleri, kılık kıyafetleri ne olursa olsun saygıyla karşılamak
bizim boynumuzun borcudur. İnsanları dışlamayız, insanları
suçlamayız. Kimsenin kılığından, kıyafetinden dolayı onun siyasetine
yönelik hüküm vermeyiz. Herkes özgürce inancını ortaya koyar`
-`Millete destek olmak iktidarların görevidir. Ama buzdolabı
dağıtarak, çamaşır makinesi dağıtarak değil. İş vererek iş! Her
aileden bir gence iş ver! Her aileye bir maaş girsin. Bir emeklilik
sigortası şansı her aileye geliversin en azından`
Genel Başkan deniz Baykal Kayseri`de belediye başkan adaylarını
tanıttı ve güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Bu güzel, bu muhteşem buluşma için size, bütün Kayserililere,
Kayseri`ye destek veren sevgili kardeşlerime, hepinize içten
şükranlarımı sunuyorum.
Böyle bir muhteşem toplantıda Kayseri`de sizlerle beraber olmak
gerçekten benim için çok büyük bir mutluluk. Sizleri çok özlemiştim.
Uzun süredir bir araya gelememiştir. Ama değdi. Böyle güzel bir
beraberliği eksik olmayın bize sundunuz. Bu toplantıya katılan bütün
kardeşlerime, bütün Kayserililere içten şükranlarımı sunuyorum.
Nasılsınız Sevgili Kayserililer iyi misiniz? Keyfiniz yolundamı,
işleriniz yolundamı? Aldığınız sattığınız birbirini tutuyor mu?
Borçlar ödeniyor mu? Alacaklar tahsil ediliyor mu? Hizmetler,
yatırımlar akıyor mu, geliyor mu? Gençler, çocuklarımız iş
bulabiliyorlar mı? Düğünler, dernekler, şenlikler neşeyle
yaşanabiliyor mu? Çiftçi kardeşlerim mazotun fiyatından memnun
musunuz? Gübreden memnun musunuz? Tohumun fiyatından memnun musunuz?
Sattığınızla aldığınız paradan memnun musunuz? Aldığınız parayla
masrafınız karşılanıyor, borçlar ödeniyor, çoluğun çocuğun ihtiyacı
karşılanıyor, düğüne derneğe bir miktar para ayrılabiliyor mu?
Keyfiniz yerinde mi? Ne oldu size böyle, ne oldu? Ne çarptı size, ne
çarptı? Niye böyle oldu? Sizler Anadolu`muzun tam ortasında,
ülkemizin en çalışkan insanları, en becerikli insanları, tuttuğunu
koparan insanları, en akıllı, en zeki, en bilgili, en yaratıcı
insanlarısınız. Topraklarınız bereketli. Sizler bu memleketin en
esaslı sanatkarlarısınız, esnaflarısınız, işadamlarısınız. Çiftçi
boynu bükük. Esnafın keyfi nasıl? İyimi? Dükkanlar sabah besmeleyle
açılıyor, akşam şükürle kapanıyor. Nasıl oluyor işler bu arada?
Alışveriş var mı, kar var mı? Sattığınızın yerine yenisini
alabiliyor musunuz? Yanınızda çalışan çocuğun primini, stopajını
ödeyebiliyor musunuz? Vergiye yetişebiliyor musunuz? Evde, ailede
çoluğun, çocuğun, oğlanın, kızın ihtiyaçlarını karşılayabiliyor
musunuz? İşyerinizin yanına bir yenisini daha açıyım, ikinci bir
dükkan açıyım diyebiliyor musunuz? Kayseri`de işi büyüteyim, buradan
İstanbul`a gideyim diyebiliyor musunuz? Eskiden derdiniz. Eskiden
öyleydi. Burada işlerinizi bir noktaya getirirdiniz, Kayseri dar
gelirdi size, koşardınız İzmir`e giderdiniz, İstanbul`a giderdiniz,
orada kendinizi gösterirdiniz. Oluyor mu şimdi? Ne oldu, niye
olmuyor? Kayserili aynı Kayserili, aynı akıllı insan, aynı dürüst
insan, aynı çalışkan insan. Kayseri`nin toprağı aynı Kayseri.
Erciyes aynı Erciyes olmaya devam ediyor. Ne değişti?
Değerli arkadaşlarım, bakınız bugün geldiğimiz bu sıkıntılı noktanın
arkasında uzun süreden beri yaşanan yanlışlıklar yatıyor. Bu
yanlışlıkları hep konuştuk, hep söyledik. Bugün artık onlar
saklanamaz geldi, örtbas edilemez hale geldi. Gerçekler kendisini
gösteriyor. Türkiye`de sadece Kayserimizde değil, Türkiye`nin her
yerinde fabrikalar kapanıyor, işyerleri kapanıyor. Türkiye`nin her
yerinde çiftçimizin boynu bükük, esnafımızın boynu bükük. İşler
sıkıntıya girdi birden bire bir süreden beri. Bunun altında uzun bir
süreden beri izlenen, uygulanan yanlış politikalar yatıyor. Göz
boyamaya yönelik, reklama yönelik, makyaja yönelik, temeli olmayan,
sorunun esasını çözmeden görüntüsüyle memnuniyet yaratmaya yönelik
uygulamalar ve politikalar yatıyor. Türkiye`nin dertleri var, o
dertler çözülmedi. Türkiye`nin borçları vardı bunlar geldi. Borçlar
ödendi mi değerli arkadaşlarım? Türkiye`de ekonomi kalkınıyor
diyorlar bunlar. 5 yıl, 6 yıl kalkındı dediler değil mi? Türkiye`de
eğer ekonomi kalkınıyorsa yapmamız gereken ilk iş nedir? Memleketin
borcunu ödemek, elimizi yıkamak rahatlamak değil mi? Siz öyle yapmaz
mısınız ailenizde? Ailenin borcu varsa bir yerden bir kısmet
gelmişse, bir imkan gelmişse, bir zenginlik gelmişse ne yapacaksınız?
Hemen borcu ödeyeceksiniz. Oh diyeceksiniz, sonra elinizdekini iyi
değerlendireceksiniz, kalkınacaksınız değil mi? Bunu yaptık mı
Türkiye olarak? Bunu yapmış olsak borç azalacak değil mi? Bakın
bunlar geldiği zaman Türkiye`nin borcu 220 milyar dolardı. 220
milyar dolar. Şimdi Türkiye`nin borcu 500 milyar dolar.
Değerli arkadaşlarım, yani ekonomi iyimi değil mi? Bunu sen kendi
ailenden de biliyorsun. Ama asıl memleketin borçluluğundan
biliyorsun, bileceksin. Türkiye`nin borcu bunların işbaşında olduğu
dönemde 2 kat artmıştır. Neye rağmen arttı? Eldeki, avuçtakini
sattığımız halde arttı. Yani borç arttı da, e eldeki varlıklar
çoğaldı mı? Nerede duruyor o Etibanklar, Sümerbanklar, nerede o
Tüpraş`lar, nerede o petrokimya tesisleri, nerede onlar? Nereye
gitti onlar? Onların hepsi satıldı. Yerli yabancı demeden, ucuz
pahalı demeden, eş dost ayırmadan verildi, satıldı öyle değil mi?
Satılmadı mı arkadaşlar? 70 yıllık cumhuriyetin ekonomik abideleri,
eserleri satılmadı mı? Atatürk`ün eserleri, İnönü`nün eserleri,
Celal Bayar`ın eserleri, Adnan Menderes`in eserleri, Süleyman
Demirel`in eserleri satılmadı mı arkadaşlar? Satıldı ne oldu?
Türkiye rahatladı mı? Sen rahatladın mı? Elde avuçtakiler gitti.
Borçlar katlandı. Ne içindi bunlar? Türkiye kalkınsın diye. Şimdi ne
oluyor? Vatandaşın elindekiler yavaş yavaş kapanma tehlikesine maruz
kalıyor. Vatandaşın elindekiler.
Bakın Kayseri`de icra dairelerindeki esas numarası, icra sayısı 20
binler civarındaydı. Şimdi arta arta 2008`de 75 bine geldi. Ocak
ayında sadece 15 bin oldu. Sadece 2009`un Ocak ayında. 100 bine
gidiyor bir yılda, 2009`da. Bu neyi gösteriyor değerli arkadaşlarım?
Bu kalkınmayı mı gösteriyor? Kayserilinin ahlakımı bozuldu? Borcuna
olan sadakatini mi unuttu? Olur mu böyle bir şey? Ekonomi dönmüyor,
çekler senetler dönmüyor. İyi niyetle borcum borç diyorsun, imzanı
atıyorsun ama karşılığı gelmiyor. Karşılığı senden gelmeyince ona
bel bağlayan öbür Kayserilinin işi de çıkmaza giriyor. O da borcunu
ödeyemez hale geliyor. Kendi günahı yok. Alacağını beklemiş alamamış.
İki taraflı vuruluyor.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan geçenlerde Cumhurbaşkanıyla birlikte
geldi Kayseri`de 101 tane fabrikanın temelini attı değil mi? Şimdi
101 tane fabrikanın temeli atıldı. Ne oldu? Bunların kaçı açıldı.
Bir kısmı açıldı. Açılanların kaçı şimdi ayakta?
Değerli arkadaşlarım, ne oldu? Milleti ayağa kaldırdın,
Kayserililiye hadi Kayserili dedin ananın çıkınındakini de getir,
bankadakini de getir, arsanı da döndür, neyin varsa getir yatırım
yap dedin yatırım yaptırdın. İşte yer dedin, arsa dedin, organize
sanayi dedin. Gel iyi olacak dedin. Ne oldu o sonra? Ne oldu? Bugün
o temeli attıranlar, o batan fabrikanın sahiplerinin ailelerine
ellerini uzatıyorlar mı, sahip çıkıyorlar mı, halin nedir diye
soruyorlar mı onlara?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye`nin hali bu, manzarası bu. Ekonomi bu
yanlış politikalar sonucunda tıkanmıştır. Borçları ödemek lazımdı,
temel sorunları çözmek lazımdı. Türkiye`yi ayakları üzerinde tutmak
lazımdı. Bugün ne yazık ki Türkiye dünyada en çok sıkıntı çeken
ülkelerin başına geçti. Diğer bütün ülkelerden daha büyük sıkıntıyı
Türkiye`de biz yaşıyoruz.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bakınız Türkiye`de elde avuçta var olan
satılmış. Millet elindekini avucundakini döndüremez hale gelmiş,
işyerleri kapanmaya başlamış. Peki bu arada bu büyük sıkıntıyı
millet çekerken işbaşındakilerin yakınları, aileleri, çoluk
çocukları onlarda milletle beraber bu sıkıntıyı paylaşıyorlar mı?
Yani milletin bu sıkıntısına iktidardakilerin de ortak olduğunu,
milletin başına ne gelmişse hepimiz o acıyı yaşarız diyerek milletle
birlikte bu sıkıntıyı paylaştıklarını söylemek mümkün mü? Var mı
böyle bir durum? Onların yakınları ne durumda? Ortada.
Sevgili Kayserililer bakın size şunu söylüyorum. Cumhuriyet
tarihinin en büyük yolsuzluklarının yapıldığı dönem bu iktidar
dönemidir. Hiçbir iktidar döneminde bu kadar yolsuzluk olmamıştır.
Hiçbir iktidar döneminde. En büyük yolsuzluklar bu dönemde. Bakınız
artık unuttuk. Bunlar için kitap çıkarmak lazım, ansiklopedi
çıkarmak lazım ortaya çıkan yolsuzlukları. Bakın Deniz Feneri diye
bir olay var. Deniz Feneri aslında güzel bir şey. Deniz Feneri çok
güzel bir şey. Deniz Feneri ne demek? Yolunu bulamayanlara yol
gösterecek demek. Doğruyu yolu gösterecek demek. İstikameti verecek
demek, tehlikeyi, tuzağı, yerin altındaki kayayı, burunu, sığ denizi
haber verecek demek. Deniz Feneri can kurtaran, ufuk açan, yol
gösteren, yardımcı olan bir güzellik. Ne olmuş? Bunlar Deniz Feneri
demişler, gene güzel bir fikir. Demişler ki, yoksula yardımcı
olacağız. Muhtaca yardımcı olacağız. Acısı olan insanın acısını
paylaşacağız. Onun için yardımcı olun demişler. Vatandaşlarımızda
yardım toplamışlar. Yani sırf yardımcı olmak için yardım edenlerden
paraları almışlar. Bazıları fitresini, zekatını onlara vermiş. En
güzel fitreyi, zekatı harcama yolu muhtaç olan insana bunu
ulaştırmaktır demiş. Bak adı Deniz Feneri demiş. Demek ki,
karanlıkta istikameti bu verecek. Muhtaç olana bu yardımcı olacak,
acısını o paylaşacak. Helal olsun demiş fitresini, zekatını bunlara
vermiş. Tamam mı, bir tereddüt var mı? Yok. Ne olmuş sonra? Sonra
Deniz Feneri`ne toplanan paralar kuryeler aracılığıyla Ankara`ya,
İstanbul`a taşınmış. Burada şirketler kurulmuş, harcamalar yapılmış,
millet bunalmış borcunu ödeyemezken, 30 yıllık evini satıp kredi
kartı borcunu ödemeye mecbur bırakılırken milletin fitresini,
zekatını almışlar kendi reklamlarını yaptırmak için televizyon
kurmuşlar. Bunu ne adına yapmışlar? Din, iman adına yapmışlar. Din
demişler, Müslümanlık demişler. Ağızlarından bal akıyor bal.
Bilmeyen diyor ki, bunlara bu para emanet edilir. Etmiş. Sonra ne
olmuş? İşte bu olmuş. Şimdi bunlar bunu yaparken kimsenin ruhu
duymamış mı Türkiye`de? İktidarın haberi olmamış mı? İktidar bunlar
konusunda ne yapmış? Bunu yapan adamları tanıyor muymuş, tanımıyor
muymuş Başbakan? Başbakan bunu yapanları tanıyor mu, tanımıyor mu?
Soru o. Tanıyor. Tanıdığı, bildiği insanlar bunu yapanlar. Zaten
Başbakanın siyasetine destek olmak için yapıyorlar. Onun için
televizyon kanalı kuruyorlar. Başbakan ne yapıyor bunlara? Daha
kolay bu işi yapsınlar diye siz diyor kamuya, topluma, cemiyete,
halka yararlı derneksiniz diye onlara bakanlar kurulu kararıyla bir
statü veriyor. Böyle olunca kolaylıklar var, avantajlar var. Sonra
bunlara sizin vergi ödemenize gerek yok diyor vergi bağışıklığı
getiriyor. Mehmetçik Vakfına tanımadığı vergi imtiyazını bu Deniz
Fenerine bu Başbakan tanıyor sevgili Kayserililer.
Yani bu vatan için, bu millet için cephede teröre karşı mücadele
ederek canını vermiş şehitlere yardımcı olmak için kurulmuş
Mehmetçik Vakfına verilmeyen imtiyaz bunlara veriliyor. Tesadüf mü
bu? Tesadüf mü?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye`de ekonomik sıkıntı, bunlarda
yolsuzluk. Deniz Feneri sadece bir tanesi. Galiba bu Deniz Fenerine
sizde pek yabancı sayılmıyorsunuz değil mi? Noterden dolayı bir
yakınlık belki. Noter aracılığıyla bir Kayseri bağlantısı da var
galiba değil mi? Noterler ne? Doğruya doğru diyecek değil mi? Hakkın,
adaletin ortaya çıkmasında ona güveneceğiz. Noter dedin mi akan
sular duracak değil mi? E ne oluyor? Nereye gidiyoruz. Yani din,
iman diyeceksin noterin dahi güvenilirliğini ortadan kaldıracaksın.
Çok acı olaylar Kayserililer. Bunun gereğini yapın Kayserililer.
Teslim olmayın bunlara.
Sevgili kardeşlerim, yani bu yolsuzluklar öyle bir umman ki, bu
Deniz Feneriyle falan bunu geçiştirmek mümkün değil. Bir Sabah ATV
satışı var biliyorsunuz değil mi? Türkiye`nin ikinci büyük yayın
kuruluşu. Sabah gazetesi ve ona bağlı yayın organları, birde ATV.
Bunu TMSF, devlet el koydu bunlara borçlarını ödemedi diye. Bunu
satacağım dediler. Bunu almaya talip bir sürü kuruluş çıktı ben
alacağım, ben alacağım diye. Yabancılarda girdi. Ama bir baktık bunu
almak isteyen kuruluşlar teker teker çekiliyorlar, ben yokum, ben
yokum diye. Niye yoksun, bunun için hazırlık yaptın, buna gireceksin.
Yok ben yokum. Bir kurcalıyoruz yok diyen birisi yok demeden bir gün
önce Başbakanla gece buluşuyor havaalanında. Oraya giderken ihaleye
gireceğim diye giriyor. Çıktığında ihaleye artık girmeyeceğim diyor.
Bunların hepsi belgeli. Meclisteki görüşmelerde ben Başbakanın
yüzüne söyledim. Orada mıydın, değil miydin dedim. Cevap yok. Ve bir
bakılıyor ki bu Sabah ATV`ye dünyada ve Türkiye`de talip kalmamış,
bir tek talip kalmış. O talipte tesadüfe bakın Başbakanın damadının
başında bulunduğu şirketmiş. Bak sen şu tesadüfe. Bütün hepsi gitmiş
teker teker. Hiçbirisi talip değil. Dünyada ve Türkiye`de bir talip
çıkmış oraya. Kim? Başbakanın damadının başında bulunduğu şirket. E
peki bunlar, o alacaklarda bunun bir bedeli var. O bedeli nasıl
ödeyecekler, kim ödeyecek? Alan şirketten söz açarken Başbakan bizim
Çalık diye söz ediyor. Bizim Çalık. Başbakanın Çalık`ı yani. Yani bu
ne biçim iş? Türkiye`de binlerce şirket var. O şirketlerin tümüde
Başbakanla aynı mesafede olacak. Başbakan bütün şirketlere aynı
şekilde sahip çıkacak, destek olacak, gerekeni yapacak. Bir tanesine
değil. Böyle bir Başbakanlık anlayışı Türkiye`de iktidara gelmeden
kurtuluş yok sevgili Kayserililer.
Bakın, Başbakanın çocukları maşallah almış vermişler. E peki başka
çocuklar ne olacak? Bu memlekette 70 milyonun çocukları var. O
çocuklar ne olacak? Çocuk denildiği zaman benim aklıma 70 milyonun
adını bilmediğim, yüzünü görmediğim çocukları geliyor. Başbakanın
aklına kendi ailesinin çocukları geliyor. Türkiye`nin bütün
evlatları benim çocuğum benim. Ben öyle duyarım, öyle hissederim.
Türkiye öyle yönetilmelidir. 750 milyon dolar ödeyecekler bu
alışverişe karşılık. Nereden ödüyorlar? Türkiye`deki özel bankaların
bir tanesi vermiyor. Çünkü iş çürük, o işe para yatırılmaz.
Dünyadaki herhangi bir banka tek kuruş vermiyor. Bir bakıyoruz
Türkiye`de 2 kamu bankası, devlet bankası Ziraat Bankasıyla, Halk
Bankası onlar 750 milyon dolar krediyi çıkarıp veriyorlar. Tamam mı?
Bu olaydan bir iki ay sonra ekonomi çökmeye başlıyor Türkiye`de.
Halk Bankası esnafa kredi verecek, Ziraat Bankası çiftçiye kredi
verecek. Hadi bakalım vazgeçtim o 750 milyon dolardan 20 milyon
dolar ver de bir önemli gurubu kurtarıver bakıyım. Mümkün mü? Tek
kuruş yok. Niye? Tümünü buraya verdik. Kime verdik? Bizim Çalık`a,
damadın şirketine verdik.
Yani Deniz Feneri, Sabah ATV satışı, İstanbul`daki olaylar, çoluk
çocuğa açılan işyerleri, iş sahaları. Bakın İstanbul`da iki gündür
bir olay konuşuluyor. İki gündür. İstanbul Eyüp`te E 5 karayoluna
cepheli, büyük kıymetli bir arsa, pırlanta gibi bir arsa. Bu arsa
görüyoruz ki son dönemde birbiri ardından alınan kararlarla 3
kişinin eline geçiyor. Nasıl eline geçiyor? Önce bir küçük kısmını
bunlar alıyorlar. Sonra yandaki arsaların satışını sağlamak için
belediye karar alıyor diyor ki, burası yeşil saha. Burası yeşil saha
diyor. Yeşil saha olunca vatandaşın boynu bükülüyor. Paraya ihtiyacı
olan ucuz pahalı demeden satıyor. Bir kısmı dava açıyor ama iş
elinden çıkmaya başlıyor. Yeşil saha diyerek bunları alıyorlar.
Aldıktan sonra yeniden bir imar değişikliği yapıyorlar. Diyorlar ki,
biz buraya AKP`nin İstanbul il binasını yapacağız. Yani AKP`nin
İstanbul il binası olunca belediye meclis üyeleri ya bir memleketin
partisidir, elbette üstünde durmayalım, bir halk hizmetidir, millet
hizmetidir diye göz yumacak o nedenle söylüyorlar. Ve ona göre
değişiklik yapılıyor. Bir süre sonra diyorlar ki biz bunu AKP il
merkezi yapmayacağız ticaret alanı olarak kullanacağız. Trilyonlar
sözkonusu, muazzam bir olay. Bu konuyu bir baktık bizim İstanbul
adayımız Kemal Kılıçdaroğlu gündeme getiriverdi. Nasıl gündeme
getirdi hatırlatayım size. Durduk yerden Kemal bey dedi ki, bir soru
soracağım Başbakan Ekrem Tosun ismini biliyor mu dedi. Başbakan
bilmiyorum falan diyecek gibi oldu. Hemen önüne konuldu ki, Ekrem
Tosun oğlunun vekilidir. Oğlunun vekilidir. Niye oğlunun vekile
ihtiyacı var. Bir şirket kurmuş, o şirkette adını saklayacak bunun
adıyla. Şirketi kiminle kurmuş? Son yılların en hızla zenginleşen
bir kuyumcusunun çocuklarıyla kurmuş. Başbakanında yakını. Gece
gündüz beraber olduğu bir aile bu. Onunla bulmuşlar. Ne olmuş orada
kurulmuş şirket? İki aile birlikte çocuklarına böyle bir iş
bulmuşlar. Hayırlı olsun, darısı sizin çocuklarınızın başına.
Kayserilinin, Develinin, Talas`ın çocuklarının başına. Çiftçi
çocuklarının, esnaf çocuklarının başına.
Şimdi bu ortaya çıktıktan sonra Başbakan bunu kabul etmek zorunda
kaldı. Ama dikkat edin bu kadar kendisiyle ilgili konu konuşuluyor.
Şimdi meydanlarda dolaşıyor Başbakan. Bu konularda bir cevap
verdiğini gördünüz mü? Ağzını açıp tek kelimeyle bunlar doğru
değildir dediğini duydunuz mu? Bunları yanıtladığını gördünüz mü? Ne
anlatıyor? İsmet Paşa döneminde nüfus cüzdanına bilmem mühür
vurulurmuş da, tahsis yapılırmış da bunları anlatıyor değil mi? Sen
gel cumhuriyetten gel, gel günümüze gel. Gel Kayseri`ye gel,
İstanbul`a gel, Eyüp`e gel Eyüp`e!
Şimdi bu tablo üstüne baktı Ekrem Tosun`u tanıyor Başbakan. Bunu
gösterdi. Sonra dedi ki, peki Başbakan Ekrem Tosun`u tanıyor da
acaba İstanbul il başkanı tanımıyor mu dedi. Birdenbire kıyamet
koptu. Dediler ki eyvah bunu da yakalamış. Bunu da yakalamış dediler.
Ve hemen akşama saat 7.30`da açıklama yapıldı. O arsayı biz futbol
federasyonuna bağışlayacağız dediler.
Şimdi değerli arkadaşlarım, arsa ateş topu gibi oldu, ateş topu.
Elinde tutanı yakıyor, yakıyor. Topu yapmışlar, arsayı ayarlamışlar
ellerinde, kucaklarında. Hemen atacağız dediler saat 7.30`da akşam
biz bunu futbol federasyonuna bağışlıyoruz dediler. Gazeteci
arkadaşlar hemen gitti futbol federasyonu yetkililere sordular.
Haberiniz var mı bu bağıştan? Hayır dediler hiç haberimiz yok.
Kimsenin bildiği bir şey yok.
Şimdi değerli arkadaşlarım, Kemal Kılıçdaroğlu daha İstanbul il
belediye başkanı olmadı. Ama daha belediye başkanı olmadan
İstanbul`a da, Türkiye`ye de çok büyük hizmet etmeye başladı.
Yolsuzlukla, kapıp kaçırılmak istenen bir büyük arsa rantını onların
elinden aldı, suçüstü yaptı ve millete intikal ettirdi.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bunların olduğu bir ülkeyiz değil mi?
Ama siz Kayserililer diyorsunuz ki, ya biz bu iktidara bu kadar
destek verdik. Türkiye çapında en büyük desteği verdik. Ama
iktidardan hak ettiğimiz hizmeti almadık diyorsunuz. Yani dinliyorum
arkadaşlarımı diyorlar ki, daha bizim yeni adliye sarayımız
yapılmadı. Yeni araştırma hastanesi yapılacak dediler yapılmadı.
Kahramanmaraş`a, Malatya`ya, Sivas`a duble yol bağlantısı yapılacak
denildi yapılmadı. Bize verilen sözlerin hemen hemen hiçbirisi
tutulmadı diyorlar. Biz oyumuzu veriyoruz ama hizmet alamıyoruz
diyorlar. Şimdi bende Kayseriliye diyorum ki, sen hizmet alamıyorsun
ama bu iktidardan nemalananlar da var. İşte bak onlarda böyle.
Bunları da bilerek bakın sevgili Kayserililer. Bakın bu seçim
dönemine girerken hükümet karar almış 19 tane ili Türkiye`nin 81 ili
içinden 19 tanesini seçip bunlar Türkiye`nin marka kentleridir. Ben
bu marka kentlere daha fazla yatırım yapacağım. 750 trilyonluk bir
yatırım yapacağım. Önümüzdeki 2023`e kadar olan sürede ve bunların
marka kimliğini Türkiye için kazanç haline getireceğim demiş.
Bakıyoruz bu marka kentlerin arasında Kayseri var mı? Kayseri yok.
AKP Kayseri`yi Türkiye`nin bir marka kent zenginliği olarak henüz
görmeye başlamamış. Halbuki şuanda Türkiye`nin 81 iline baksanız
içinde kendi marka kimliğini sadece Türkiye`ye değil, dünyaya
kanıtlamış illerin başında hiç kuşku yok Kayseri`de gelir. Kayseri
eşsiz tarihiyle, kültürüyle, insan malzemesiyle, Erciyes`iyle,
doğasıyla, her yönüyle bir marka zaten. Sadece Kayseri
Kayserililerin değil, Anadolu`nun mührü, Türkiye`nin damgası. Yani
Kayseri`yi bu noktadan alıp da dünyanın önüne işte Kayseri diye
koymak varken Selçuklu de Kayseri, Osmanlı de Kayseri, Cumhuriyet de
Kayseri, ondan önceki antik tarih de Kayseri. Yani anlamak mümkün
değil. Yani bu muamele Kayseri`ye yapılıyor, Kayserilide götürüyor
oylarını AKP`ye veriyor. Bundan sonra inşallah olmayacak. Ona göre.
Buna artık bir son vermenin zamanı kesinlikle gelmiştir.
Bakınız; burada çiftçimizi ilgilendiren sulama projeleri var. Yamula
barajı duruyor, bahçecik barajı duruyor. Develi ikinci merhale
geçidi duruyor. Gıcık tüneli duruyor. Sarıoğlan barajı duruyor. 200
bin hektar sulama potansiyeli olan projeler bunlar. Bunların ayağa
kaldırılması halinde Kayseri tarımı çiftçisi çok daha ucuza, çok
daha fazla ürün elde edecek. Çiftçinin yüzü gülecek, esnafın yüzü
gülecek, işadamının yüzü gülecek, Türkiye`nin yüzü gülecek. En temel
işlerden biri. Bununla kimse meşgul değil. Allah rahmet eylesin
yetiştirdiğiniz çok değerli bir insan Kadir Has. Büyük hayırsever,
büyük bağışlar yaptı, hayırlar yaptı, üniversite kurdu. Saygıyla
anıyorum. Benimde saydığım, değer verdiğim bir insandı. Onun bir
kültür merkezi projesi hala tamamlanmadı. Yeni stadyum tamamlandı mı
Kayseri`de? Yeni stat da ne oldu bir heyecan gördüm. Neyse onu siz
bizden daha iyi biliyorsunuz o konuyu. Bütün bunlar bir tarafta
durdu. Ama demin konuştuğumuz yanlışlıklar aldı başını götürdü.
Şimdi böyle bir tablo içinde Türkiye yeni bir seçime giderken bu
iktidara bir fren yapmalıdır. Bu iktidarın gidişi iyi gidiş değildir.
Türkiye içinde iyi değildir kendisi içinde iyi değildir. bu iktidar
Türkiye`nin başına çok iş açtı. Eğer kendisine millet aynı desteği,
daha fazla desteği verecek olursa hiç kuşku yok çok daha büyük işler
açacaktır. Çok daha büyük işler açacaktır. Milletin bu konuda büyük
bir görevi vardır. Türkiye`yi bunların elinde oyuncak olmaktan
çıkarmak zorundayız. Türkiye kurumlarıyla, toplumun çeşitli
kesimleriyle, birbiriyle sürtüşen gerilim içinde bir toplum, gerilim
içinde bir ülke haline dönüştürülüyor. Buna mutlaka dur demek
zorundayız. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Bunları bundan sonraki
seçimlerde bir frenle eteğinden çekmeye ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki günler bu seçimler tarafından büyük
ölçüde etkilenecektir. Bu seçimler Türkiye`ye yeni bir rota verirse,
yeni bir doğrultu çizerse Türkiye toparlanır. Yoksa ekonomik krizi
de, siyasi gerginlikleri de, yolsuzlukları da alır başını gider.
Bunun acısını, ızdırabını da bütün milletimiz çeker. Bunu yıllardır
söylüyoruz. Şimdi bir kez daha hepinizin dikkatini bu noktaya
çekmeye çalışıyorum.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak devletimizin temellerinin doğru
atıldığına inanıyoruz. Bizim rejimimizin özünün doğru olduğuna
inanıyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye`yi bölme,
parçalama, birbirine düşürme peşinde değiliz. Böyle olanları
görüyoruz. Böyle olanlara cesaret verenleri görüyoruz. Böyle
olanların sırtını sıvazlayanları görüyoruz. Ve onlara karşı biz
Türkiye`nin bütünlüğüne sahip çıkma kararlılığı içinde mücadelemizi
götürüyoruz.
Şimdi bakın, önümüzdeki dönemde bu iktidara destek olunursa bu
konuda ciddi sıkıntıların artarak ortaya çıkacağına inanıyorum. Buna
dikkatinizi çekiyorum. Bizim devletimizi kurarken nur içinde yatsın,
Allah rahmet eylesin Mustafa Kemal Atatürk kimseyi, kimseden
ayırmamıştır. Bu vatan içinde yaşayan herkesi, bu vatan içindeki her
insanı etnik kökü, kökeni ne olursa olsun, inancı, mezhebi ne olursa
olsun ayırmayı kesinlikle reddetmiştir. Demiştir ki, hepimiz eşitiz,
hepimiz kardeşiz, hepimiz Türk milletinin parçasıyız.
Değerli arkadaşlarım, bu temeli bozmamak lazımdır. Bozmak
isteyenlere fırsat vermemek lazımdır. Canım bozmak isteyenler mi
var. Evet var, var. Hala göremedin mi var. Aman izin vermeyin.
Bakın, bu Türkiye`nin temeli. Hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız.
Hiçbir ayrım yok. Ne olursak olalım, kökümüz, kökenimiz ne olursa
olsun hepimiz Türk milletinin parçasıyız. İki; bizim devletimizin
temelinde insanların inancına, dinine, mezhebine saygı duyma
anlayışı vardır. Bizim vatandaşlarımızın din, inanç ve ibadet
özgürlükleri vardır. Herkes inancını özgürce yaşar. Devletin
insanların inancına karşı herhangi bir şey yapmaya yetkisi, hakkı
yoktur. İnanç insana aittir. Bizim siyasetimizin temeli insana
dayanır insana. Canım herkesin siyasetinin temeli insana dayanır
diye düşünüyorsanız yok öyle değil. Bizim inancımız insana dayanır.
Bizim siyasetimizin temelinde insan vardır. Ama bazılarının
siyasetinin temelinde rant vardır, rant. Avanta vardır, avanta.
Avantayı nerede görürse oraya gider. Bizimkinde insan vardır. Ve
insan inanç özgürlüğüne sahiptir. Kimse buna müdahale edemez. Ama
bizim devletimizin de bir vasfı vardır. Bir niteliği vardır, bir
özelliği vardır. Nedir? Bizim devletimiz laik bir cumhuriyettir,
laik bir cumhuriyet. Yani bizim devletimiz kendisini bir dinle, bir
mezheple, bir imanla tarif etmez. Eğer devlet sadece belli bir dinin,
sadece belli bir mezhebin devleti olsaydı o zaman farklı mezhepteki
insanların, farklı inançtaki insanların bu devletin vatandaşı olması
mümkün olmazdı. Ne yapacaktık o zaman? İnsanların inancına baskı
yapmak durumunda kalacaktık. Bizde baskı yok, inanca baskı yok.
İnanç özgürce yaşayacak. Devlette inançlarla ilgilenmeyecek,
hizmetle ilgilenecek hizmetle. Buda çok temel bir noktadır. Bunu da
koruyacağız. Bizim devletimizin laik olması insanlarımızın
inançlarına engel değil. Müslüman olmasına engel değil, mezhebine
engel değil. Dinini yaşamasına engel değil. Tam tersine herkes
özgürce dinini yaşayacak. Bizde bunu saygıyla karşılayacağız,
anlayışla karşılayacağız. Biz insanların gerçek sorunlarının
çözümüne hizmet edeceğiz. Bu hassas dengeyi de korumak lazımdır
değerli arkadaşlarım. Türkiye`de bu da tehlikede. Bunu da tehlikeye
atmaya çalışıyorlar. Ona karşıda direniyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi son zamanlarda birdenbire bu konulardaki
tartışmaların merkezine çekilmek istendi. Cumhuriyet Halk Partisi bu
konularda suçlanmak isteniyor. Bir kez daha hepinizin önünde
açıklıkla ifade etmek istiyorum. Biz bir siyasi partiyiz. Biz bir
siyasi parti olarak insanlarımız arasında hiçbir ayrımı hiçbir
şekilde yapamayız. Bütün insanları inançları, mezhepleri, kılık
kıyafetleri ne olursa olsun saygıyla karşılamak bizim boynumuzun
borcudur. İnsanları dışlamayız, insanları suçlamayız. Kimsenin
kılığından, kıyafetinden dolayı onun siyasetine yönelik hüküm
vermeyiz. Herkes özgürce inancını ortaya koyar.
Bakınız, bugün burada Kayseri`de başı açık var, örtülü var
hiçbirimiz diğerinden daha farklı ayrılmış değiliz. Kimsede bizi
ayıramayacaktır. Hep birlikte, başı açık olanı, başı örtülü olanı
hep birlikte Türkiye Cumhuriyetine, Türkiye`nin ulusal bütünlüğüne,
milli bütünlüğüne ve Türkiye`nin Mustafa Kemal Atatürk anlayışına
hep beraber sahip çıkacağız. İstiyorlar ki, bizde o ayrımları
yapalım. Cumhuriyet Halk Partisinin bunları yapmayacağı ortaya
çıkınca birileri rahatsız oldu. Kimse rahatsız olmasın. Cumhuriyet
Halk Partisi sonuna kadar laik Atatürk cumhuriyetine sahip
çıkacaktır. Sonuna kadar insanlarımızın özgürlüğüne de sahip
çıkacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bakınız bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz.
Türkiye`de 1,5 milyon insan kredi kartlarından kaynaklanan ızdırap
yaşıyor, borçlarını ödeyemiyor. 1,5 milyon insan. Diğer borçlarla
birlikte düşünüldüğü zaman bu 2 milyonun çok üzerine çıkıyor.
Türkiye bu soruna mutlaka bir çözüm bulmalıdır. Hükümet aylardır bu
konularda tamamen ilgisiz duruyor. Meşgul değil bu işlerle. Derhal
bu konularla ilgilenmek durumundadır hükümet. Bakın geçenlerde bizim
bir milletvekilimiz kredi kartı borçlarıyla ilgili bir kanun teklifi
verdi. Buna biran önce hükümet destek vermelidir. Bakın biz diyoruz
ki, şimdi insanlarımız ne yapıyor? Bir süre kredi kartı alıyor, bir
bankadaki kredi kartı borcunu öbür bankadaki kredi kartıyla
geçiştirmeye çalışıyor. Bir gün, üç gün, beş gün, bir ay, iki ay,
beş ay bunu böyle götürüyorsun. Ama bir yerde sınır geliyor ve
sürdürülemez oluyor.
Şimdi bizim teklifimiz şu bu konuda. Derhal kredi borçlularının
borçları dondurulmalıdır. Çünkü o borçlara temerrüde girdin diye
temerrüt faizi işletiliyor. Temerrüt faizi mesela Almanya`da 0.85.
aylık 0.85. 1`in altında. Türkiye`de 5`in üstünde ortalaması. 4`üde
var, 7`side var, ortalama 5.
Şimdi değerli arkadaşlarım, %1`in altında Almanya`da, %5 Türkiye`de.
Temerrüde girdiğin anda, yani bir bankanın kredi kartıyla
öbürününkini kapatamaz hale geldiğin zaman iş işten geçiyor. Şimdi
derhal bunları dondurmak lazım. Bir çığ gibi artışını o borçların
temerrüt faiziyle artışını durdurmak lazım. Biz bunu öneriyoruz ve
diyoruz ki, 24 ay süre. Kime? Borçluya. Eşit faizlerle 24 ayda
taksit taksit bunu öde. Buna da sabit bir faiz gene işletelim. Ama
faiz %5 olmasın. %5 olduğu zaman 60`ın üstüne çıkıyor yıllık. %17
olsun diyoruz. İyi niyetle ortaya atılmış bir öneridir. Bunun biran
önce değerlendirilmesi lazımdır. Yoksa Türkiye çok kötü tablolara
sürüklenecektir. Akşamları televizyonlarda muhtemelen izliyorsunuz.
Memleketin dürüst, namuslu insanları, iyi aile babaları, iyi eşler,
çoluk çoğunu topluyor hep beraber intihar etmeye teşebbüs ediyor.
Türkiye buraya geliyor. Buna biran önce son vermek lazım. Artık
sorun Türkiye`de bir ekonomik kriz olmaktan çıkmış, bir kültürel,
sosyal kriz haline gelmiştir. Aile faciaları yaşanıyor Türkiye`de
aile faciaları. Kayseri`de de aynı tabloya tanık oluyoruz. Kayseri
Türkiye`de sanayiinin merkezi. Mobilyacılığın başkenti Kayseri
Türkiye`de. Tekstilin başkenti Türkiye`de. Beyaz eşyanın, ısıtıcı
üretiminin başkenti Kayseri Türkiye`de. Ama ne oldu? Mobilyanın
%70`i Kayseri`de yapılıyordu. Hepsi çekildi gitti bir avuç firma
kaldı. Tekstilde aynı şekilde.
Değerli arkadaşlarım, yazıktır, günahtır. Bunları sadece bir rakam
diye görmek sözkonusu değil. Bunların arkasında insan faciaları var,
aile faciaları var, ızdırap var. Biran önce buna bir çare bulmak
hepimizin görevidir. Ama özellikle iktidarın görevidir. İktidar bu
işlerle meşgul değil. O başka işlerle uğraşıyor. Bu durum karşısında
da bu seçimlerde Kayserililerin bir tavır takınmasına ihtiyaç
olduğuna inanıyorum.
Sevgili Kayserililer, şimdi böyle bir ortamda yapacağımız seçimde...
Yani vatandaşa yardımcı olmayı anlıyorum da ben yardımcı olmak Allah
aşkına elinizi vicdanınıza koyunuz fakire, fukaraya yardımcı olmak
istemeyi ben büyük memnuniyetle karşılıyorum. Ama insaf ediniz
fakire fukaraya yardımcı olmak Tunceli`ye bu seçimin hemen öncesinde,
kış mevsiminde buzdolabı dağıtarak mı yapılır? Çamaşır makinesi
dağıtarak mı yapılır Allah aşkına? Yani ne o insanlar bunu talep
ediyor, ne bunu dağıtarak o sorunu çözebiliyorsun. O dağıttın
eşyaları orada çalıştıracak düzende yok. Akarsu yok, tazyikli su yok.
Şimdi bunun iyi niyetli bir yardımseverlik duygusundan
kaynaklandığına inanmak mümkün mü? E ne o zaman? O harcadığın o
kadar parayı daha derli toplu harcayarak o insanların gerçek
ihtiyacına çare olmak, o insanlara, o ailelerin her birisinden bir
kişiye, iki kişiye iş verebilmek, onların kendi maaşlarını
kendilerinin almasına fırsat vermek daha doğru değil mi? Yapılması
gereken bu değil mi? Peki niye yapılıyor bu? Birden bire
yardımseverlik aşkı ortaya çıkmış, seçime kısa bir süre kala
Tunceli`yi seçmişler. Niye Tunceli? Kemal Kılıçdaroğlu Tuncelili,
Kamer Genç Tuncelili. Bunlar yakışmıyor değerli arkadaşlarım. Bunlar
yakışmıyor. Millete destek olmak iktidarların görevidir. Ama
buzdolabı dağıtarak değil, çamaşır makinesi dağıtarak değil. İş
vererek iş! Her aileden bir gence iş ver! Her aileye bir maaş girsin.
Bir emeklilik sigortası şansı her aileye bir geliversin en azından.
İş bu. İktidarın yapması gereken bu. Bunu da seçimden 1,5 ay önce
değil, çok daha önceden yapacaksın. Gerçekten seviyorsan halkını,
gerçekten milletini seviyorsan, gerçekten onun dertlerini çözmek
istiyorsan derhal harekete geçeceksin derhal!
Sevgili Kayserililer, buraya biz aday tanıtmaya geldik ama ben adayı
madayı unuttum. Aklım fikrim Kayserilide, Kayseri`de, sizlerde.
Sizlerle hasret gidermeyi tercih ettim. Kusura bakmayın zamanınızı
aldım. Ama sizleri çok özlemiştim. Bende doluyum. Bakıyorum sizde
dolusunuz. Siz konuşana değil, konuşturana bakın. Siz
konuşturuyorsunuz. O nedenle biraz uzattık.
Şimdi buradaki belediye seçimlerinde aday olan değerli arkadaşlarımı
sizlere tanıştırmak istiyorum. Önce Aksaray belediye başkan adayımız
İbrahim Çamkerten. Aksaray belediye başkan adayımız çok değerli bir
insan. Pek çok niteliği var. Eğitimci, kültür elçisi, turizmci,
şehircilik uzmanı. Çok yönlü gerçek bir belediye başkanının olması
gereken özellikleri taşıyan bir insan. Kendisine başarılar diliyorum
ve yürekten kutluyorum.
Şimdi Kırşehir belediye başkan adayımız Doktor Deniz Akpınar. Deniz
Akpınar Kırşehir belediye başkan adayımız. Kendisi hekim, doktor ve
önümüzdeki seçimlerden sonra belediye başkanı. Çok değerli,
yetenekli, birikimli bir genç kardeşimiz. Kırşehir`de Türkiye`mizin,
İç Anadolu`muzun çok önemli bir ili. Kırşehir`e bir Cumhuriyet Halk
Partili genç, dinamik belediye başkanı çok yakışacak. Ve benim
sevgili adaşım Deniz Akpınar`ın da bu görevi en iyi şekilde
yapacağına inanıyorum.
Şimdi Nevşehir belediye başkan adayımız Sayın Süleyman Kurt. Sayın
Süleyman Kurt`ta hekim ve yönetici. Kan merkezi baştabibi olarak
görev yaptı Kızılay`da ve sosyal sorumluluklar üstlendi. Şimdide
kendi hastanesinin başında Nevşehirlilere hizmet ediyor. Bir sağlık
mensubu, bir yönetici olarak da inanıyorum hemşehrilerinin bu
sorunlarına en doğru, en güzel cevabı bulup gerçekleştirecektir.
Sivas belediye başkan adayımız Halit Mete Oluklu. Halit Mete
Oluklu`da jeoloji yüksek mühendisi ve çok değerli birikimi olan bir
arkadaşımız. Mühendis odalarında hizmetler verdi. Sosyal demokrat
hareketin içinde sorumluluklar üstlendi ve şimdi de belediye başkan
adayımız olarak Sivas`ta göreve talip. Kendisini yürekten kutluyorum,
başarılar diliyorum.
Niğde il belediye başkan adayımız Sayın Nadi Özdamar. Sayın Nadi
Özdamar da hekim, doktor. Yurtiçinde, yurtdışında görevler yaptı. Ve
Kayseri İl Başkan Adayımız Ali Genç. Hepsi çok değerle, genç, iyi
yetişmiş, hizmet aşkıyla dolu adaylarımız hepsine başarılar diliyor,
bu güzel toplantı için de sizlere teşekkür ediyorum.
İletişim Koordinatörlüğü (Ankara), Tümgazeteler.com
|
| |
|