Türk Liberalleri:
Korkmazcanlar
'14 Nisan mitingine katılanlar faşist ve ırkçı'. 'Kendi kendilerine
korkular icat ediyorlar, tehdit ve tehlike altında olmayan
Cumhuriyet'i korumaya kalkışıyorlar.' 'Korkular paranoya boyutuna
ulaşınca da, Malatya'dakiler elden gitmekte olan vatanı kurtarmak
için Hıristiyanları boğazlıyor' vb.
Kendilerine liberal aydın diyen zatların bu analizine göre,
Cumhuriyet'i ve kurucu ilkelerini savunmak faşizm. Aslında
Genelkurmay Başkanı'na, Cumhurbaşkanı'na da 'faşist' diyecekler, ama
korkuyorlar. Aynı görüşleri paylaşanları faşizmle suçlayarak dolaylı
yoldan itham yolunu seçiyorlar.
Bu liberaller, aynı zamanda, milliyetçi olmadıklarını iftiharla
söylüyorlar. Zira çağı geçmiş milliyetçilik iç ve dış düşman
yaratıyor ve toplumu içine kapatıyor. Dolayısıyla onlar için,
milliyetçiliğin temel unsurları olan milli kimlik, milli çıkar ve
milli onur da geçersiz. Yani korkusuzluklarının temelinde
kaybedilecek şeylerin onlar açısından değersiz olması vakıası
yatıyor.
Cumhuriyet'in laiklik ve tekillik ilkesinin tahrip edilmesi onları
korkutmuyor. Zaten bu ilkeler mütedeyyin kesimlerin sistemle
bütünleşmesini ve 'Kürt' sorununun demokrasi içinde çözümlenmesini
engelliyor. Çokkültürlü liberal demokrasiye göre, dini ve etnik
cemaatlerin siyasal örgütlenmesinden ve bir tür Kürt-Türk
federasyonundan yanalar.
Bu nedenle 2. cumhuriyetçi olmamışlar mıydı?
Türkiye, AB'nin dış dinamikleri olmazsa iç dinamikleriyle, bırakın
gelişmeyi, ayakta bile duramaz. Bu nedenle AB'nin 'tüm' isteklerini
kabul etmekten korkulmasına bir anlam veremiyorlar. Onlar için
Türkiye'nin üyeliğine karşı AB'de ırkçı önyargılar, çifte
standartlar ve bunlardan kaynaklanan aşırı talepler yok.
Bu liberaller Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devletinden korkmuyorlar.
Onlara göre, Amerika'nın isteği doğrultusunda Türkiye Kuzey Irak'a
müdahale etmemeli; Kürdistan gerçeğini tanıyıp, yöneticileriyle
yüksek düzeyde diyalog kurmalı; PKK teröristleri için kapsamlı bir
af çıkarmalı ve Güneydoğu'ya Kuzey Irak benzeri bölgesel haklar
vermeliyiz.
Onlar için Kıbrıs'ın hiçbir stratejik önemi yok. Adada çözümsüzlüğün
tüm sorumluluğu zaten 'bize' ait. Annan Planı'nı tek yanlı kabulün
bize zemin kaybettirmesinden korkmuyorlar. Cesaretleri, dış
politikada kazançlar gibi kayıpların da çok uzun bir süreçte son
derece tedrici (incremental) gelişmeler sonucunda gerçekleştiğini
bilmemelerinden geliyor.
Haksız Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmekten de korkmamamız
gerektiğini; tarihimizle yüzleşmemizin demokrasimizi geliştireceğini
savunuyorlar.
Kore ve Çin gibi Uzakdoğu ülkelerinin küreselleşmeyi kendi
çıkarlarına nasıl yönettiklerini göz ardı edip, 'Dünya ekonomisiyle
bütünleşme' adına ekonomimizi olumlu olumsuz tüm dış etkilere 'korkusuzca'
açmaktan yanalar. Sonuçlar nasılsa onların hayatını etkilemiyor.
Ne yazık ki onların korkmadıkları her şey toplumun geriye kalanı
için haklı ve meşru korku kaynaklarını oluşturuyor. Ama toplumu
olumsuz etkileyen asıl neden liberallerin nelerden korkmadıkları
değil, nelerden korktukları.
Bu liberaller, öylesine AKP'nin yörüngesindeler ki,
dokunulmazlıkları kalkmış, finansmanı denetlenen, milletvekilleri
başkan değil halk tarafından seçilen gerçek demokrasiden bile
korkuyorlar.
Ama asıl Türk milletinin kendi gücüyle ayakları üzerinde durmasından,
kendi sorunlarını çözme iradesi göstermesinden, günün şartlarına
uygun bir bağımsızlık ideali gütmesinden korkuyorlar. Kısaca
korkularının merkezinde Türkiye'nin ve Türklerin güçlü bir milli
kimliğe sahip olması ihtimali yatıyor.
Başkalarının farklılığını hemen kabul ediyorlar. Türklüğün etnisite
ötesi bir üst kimlik olmasına bile karşılar. Anayasal vatandaşlığı
kimlik diye yutturmaya çalışıyorlar.
Ulusal kimlikten yoksun olanlar karşılarındakini 'faşist'
sanabilirler. O zaman, kimlik sahibi olanların da onları 'vatan
haini' sayması ihtimali var.
Türkiye'nin büyük bir hesaplaşmaya gitmesini önlemek için herkes
kullandığı dili doğru seçmeli.
Gündüz Aktan
|