TSK, BOP ve Türban
İlker Başbuğ'un 24 Eylül 2007'de yaptığı açıklamada
iki mesaj
var:
- "ABD Irak'ta Türkiye'yi oyalıyor;
bu arada, Kürdistan projesini yürütüyor; TSK (ve Türkiye) bunu kabul
edemez". Bugüne kadar yapılan en sert uyarı.
- "AKP yeni anayasa çalışmaları ile, İslamcı bir düzen ve devlet
yapısı getirmeye çalışıyor; TSK, buna da karşı koyacaktır."
Kısacası, "TSK, ABD'nin Kürdistan ve ılımlı İslam projelerine karşı
duracaktır" diyor.
Aslında her iki proje de ABD açısından bir bütünün parçaları:
1) Ilımlı İslam adı altında, "İşbirlikçi şeriatçıların egemen olduğu"
bir oligarşiyi ABD desteği ile iktidarda tutmak.
2) Bu iktidarı bir maşa gibi kullanarak Kürdistan projesini
geliştirmek. Bu proje ile Irak, İran, Türkiye ve Suriye'nin
sınırlarını değiştirerek BOP için ilerleme sağlamak.
TSK 12 Nisan 2007'den itibaren emperyalizm (ve ABD) ile yüzleşmeye
başladı. Türkiye, parçalanmaya doğru götürülüyordu: AKP hükümeti,
ortaya "Siyasi irade koyamıyordu". ABD'ye hayır diyemeyecek
konumdaki hükümet yerine söylenmesi ve yapılması gerekenleri TSK
ortaya koyuyor. İçimizdeki oligarşi bu uyarıyı duymuyor, görmüyor.
Türkiye'deki bütün demokratik kuruluşların ve kamu kurumlarının
TSK'nin bu duruşuna destek vermeleri gerekir. Hem gerçek
demokrasinin sağlanması için; hem de emperyalizmin "Türkiye'yi bir
İslam devletine dönüştürüp parçalamasını engellemek için", bu destek
gereklidir.
ABD'nin kullandığı kozlar
ABD, AB ve İsrail için Kürdistan, BOP'nin koçbaşı niteliğinde. İran,
Türkiye, Irak ve Suriye'ye karşı kullanılan bir koçbaşı, ileride
Azerbaycan'da da bir köprübaşı kurmak isteyecekler.
Bölgedeki Arap ülkeleri, Türk dünyası ve İran; Kürdistan maşası ile
emperyalizm tarafından parçalanmak isteniyor.
ABD Türkiye'ye karşı şu kozları kullanıyor:
- PKK ve Barzani Türkiye'yi silahlı olarak ve askeri alanda "taciz"
ediyorlar. Silah, para, eğitim ve siyasi destekler ABD, AB ve
İsrail'den geliyor.
- Ankara'ya, "BOP'de emrime girmezsen PKK ve Barzani'yi üstüne
salarım" diyor.
- "Kerkük Türklerini, Barzani ile karşı karşıya bırakır, yok ederim"
diye şantaj yapıyor.
- Bir yandan da Türkiye'de "Ilımlı İslam" adı altında, işbirlikçi
bir şeriat düzeninin hazırlıklarını sürdürüyor. Ortadoğu'da Sünni
yeşil kuşağı tamamlıyor.
Türkiye ikiye ayrılmış
ABD'nin talepleri doğrultusunda "İran'a saldırma çılgınlığına", evet
diyenler bile var. Dikkat ederseniz, bunlar İran'ı sürekli
kötülerler.
Bölücüler, işbirlikçi şeriatçılar ve yeni liberaller bu cephede yer
alıyor. Büyük sermayenin önemli bir kısmı, "Washington istediği için,
aklı yatmasa bile'evet" diyor".
İş bu noktaya gelince, Amerikancı liderlerin bazıları telaşlandı;
- Amerika'ya ve onun emperyalizmine bir itirazımız yok...
- Türkiye'nin Batı kapitalizmi tarafından işgaline de hayır demeyiz.
- Ama şeriatçılar sisteme hâkim olursa bizim de rahatımız kaçar. "Sarıklılar
Amerika için çalışsın; ama onlarla aynı yatağa giremeyiz" diyerek
softalardan korkmaya başladılar!..
Türban ve mahallenin namusu
Şeriatçılar sorunu, "cambaza bak" diyerek türbana dayandırdı. Türban
meselesi gerçekte türbanla ilgili değil.
İşbirlikçi şeriatçıların ABD ile işbirliği adına yaptığı bir
alışveriş. Türban, Türkiye'nin haritasının ve kimliğinin
değiştirilmesini saklamak için kullanılan bir araç, bir simge.
Türban bir (şifre)dir; herkes onu kafaya takılan bir giysi sanıyor;
o aslında yeni emperyalizmin Türkiye'deki kod adıdır.
- Türkiye'de aklı başında insanların laikliği (ve türbanı) iyi
anlamaları gerekir. Türban yalnız şeriatın değil aynı zamanda
emperyalizmin de bir simgesidir.
"Ben emperyalizme karşıyım" diyemeyen bir insanın, "Ben türbana
karşıyım" demeye hakkı yoktur. Türban hem şeriat düzeninin hem de
Batı emperyalizminin ortak simgesidir.
Graham Fuller, Morton Abramowitz, Richard Holbrooke gibi siyasiler
ve senaryo yazarları, emperyalizmin Türkiye'deki egemenliğini ve
şeriatçı düzeni hep birlikte andılar. Türban ikisini birleştiren bir
simge...
"Versace" markasını taşıyan bir türbanlı, bunun en açık kanıtı değil
mi... Ya da Yaşar Nuri Öztürk'ün dediği gibi, ithal malı bir "rahibe"
kıyafeti...
Erol MANİSALI
|