Artık Türkiyenin, kent rantlarını ona
buna peşkeş çekmeyen, kentlileri ve sivil toplumu kararların oluşumuna
katacak yerel yönetim anlayışına ihtiyacı var...
Yerel yönetimler, Avrupada
feodalizmin tasfiye edildiği dönemlerde ortaya çıkan kurumlardır. Batı
toplumlarındaki sanayileşme ve kentleşmenin gelişmesine paralel olarak
yerel yönetimlerin demokratik niteliği sürekli olarak gelişmiştir.
Yerel yönetimler yurttaşlara en yakın
yönetim birimleridir. Yurttaşlar bu birimlerde kendi yaşam koşullarını
ilgilendiren kararlara etkin bir biçimde katılma olanağına sahip olurlar.
Böylece kamu politikaları yerelde daha sağlıklı ve demokratik hale gelir.
Belli alanlarda karar alma sorumluluğunun yerel yönetimlere bırakılması
merkezdeki tıkanmayı ve bürokrasiyi de azaltır, yönetimin işleyişini
hızlandırır ve hizmetleri yaygınlaştırır.
Yerel
yönetimler birer demokrasi okuludur
Sosyal demokraside yerel yönetimler
Ülkemizde yerel yönetimler
CHPnin yerel yönetim anlayışı
Önümüzdeki yerel seçimlerde sol
Sosyal demokratlar için yerel
yönetimlerin görevi yalnızca bina, imar vb. fiziki yapı projelerinden
ibaret değildir. Kültürel ve sosyal politikaların geliştirilmesi de
yerel yönetimlerin görevleri arasındadır. Sosyal demokratlar bu
anlayışla yerinden yönetimin geliştirilmesini savunmaktadırlar. Yerinden
yönetimin güçlendirilmesini, aynı zamanda temsili demokrasinin
katılımcılığının artırılması ve doğrudan demokrasiye doğru
geliştirilmesi olarak görmektedirler.
Gerçekten de demokrasinin yaşam biçimine
dönüşmesinde yerel yönetimlerin rolü son derece önemlidir. Çünkü
demokrasi kültürünün ve geleneklerinin yerleşmesi en küçük yerleşim
biriminden başlayarak her aşamada katılımın sağlanmasıyla olanaklıdır.
Bu anlamda sosyal demokratlar, yerel yönetimleri demokrasi okulu ya da
demokrasinin beşiği olarak görmektedirler.
Ülkemizde ilk yerel yönetimler, Batıdaki
örneklerine bakılarak Osmanlı döneminde kurulmaya başlandı. Ancak o
dönemdeki Osmanlı yönetim anlayışından dolayı fazla gelişemedi.
Cumhuriyet döneminin başlangıcında yerel yönetimler yeniden düzenlendi.
Köklü reformlar yapıldı. 1934 yılında 1580 sayılı yerel yönetimler
yasası çıkarıldı. Ancak reform çalışmaları sürekli kılınamadı. Özal
döneminde yapılan kimi değişiklikler de sınırlı kaldı. Merkeziyetçi
bürokratik devlet yapısı, yerinden yönetimin ve yerel demokrasinin
güçlenmesine olanak tanımadı.
SHP/CHP DYP koalisyon hükümetlerinin
protokol ve programlarında da yerel yönetimlerde köklü değişikliklere
gidileceği, merkezi yönetimin sağlık, eğitim, bayındırlık, spor, kültür,
vb. alanlardaki yetkilerinin, kaynakları ile birlikte, yerel yönetimlere
devredileceği gibi vaatler de yerine getirilemedi.
AKP hükümeti döneminde de yerel
yönetimlere ilişkin olarak bazı yasal düzenlemeler yapıldı. Ancak bu
düzenlemeler, yerel yönetimlerin saydam, demokratik ve kentlerde
yaşayanların katılımına açık hale getirilmesini sağlamaktan uzak
düzenlemelerdir.
Nitekim ana muhalefet partisi CHP bu
düzenlemeleri yeterli görmemekte ve yeni program taslağında, (21 Aralık
2008de Program ve Tüzük Kurultayına sunulacak taslak) ağırlaşan kent
sorunlarının ancak yerelleşme ve katılımcı, etkin, dürüst yönetim
anlayışı ile aşılabileceğine vurgu yapmaktadır. CHP, bu çerçevede,
demokratikleşmeyi, modernleşmeyi, çağı paylaşmayı, insan onuruna
saygıyı, eşitliği temel alan çağdaş yerel yönetim reformu vaat
etmektedir.
29 Mart 2009da yapılacak yerel yönetim
seçimleri CHPnin demokratik, katılımcı, dürüst yönetim anlayışını
yaşama geçirmek için önemli bir fırsat doğuruyor. Yapılan kamuoyu
araştırmaları yurttaşların önemli bir kesiminin, AKP iktidarının genelde
olduğu gibi yerelde de yolsuzluklarından ve kayırmacı politikalarından
son derece rahatsız olduğunu gösteriyor.
AKPnin belediyelerdeki rant paylaşımına
dayalı, sorumsuz politikalarından kurtulmak isteyen seçmenler yüzlerini
yine sola, sosyal demokrasiye dönüyor. Son günlerde CHPye katılanların
artması bunu gösteriyor. Bu bağlamda, CHPnin Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı için SHP Genel Başkanı Murat Karayalçını aday göstermesi de,
Ankaralı seçmenler tarafından sevinçle karşılandı. Seçmenler, önceki
seçimlerde soldaki partilerin ortak aday çıkaramaması nedeniyle
kaybedilen Ankara seçimlerine bu kez tek adayla gidilecek olmasını
destekliyorlar.
Seçmenler, elbette aynı şeyin diğer
illerde de gerçekleşmesini istiyorlar. O nedenle, CHPnin bu konudaki
açılımlarını destekliyorlar. Hiç kuşku yok ki bu yerel seçimlerde yarış,
AKP ile CHP arasında yaşanacaktır. Beklenen, soldaki tüm partilerin bu
gerçeğe göre hareket etmeleridir.
Çağdaş ve adaletli bir Türkiyeden yana
olan milyonlarca seçmen, yerel yönetimlerin AKPden alınarak, rant
paylaşımına, kayırmacılığa, çirkin yapılaşmaya, kentliyi kararların
alınmasından uzak tutan belediyecilik anlayışına son verilmesini
istemektedir.
Bu durum CHP için, sol için büyük bir
fırsat yaratıyor.
O nedenle halkın, seçmenin değişim isteği
iyi değerlendirilmelidir. Her şeyden önce adayların dürüst, deneyimli ve
yerel düzeyde de halkın ve örgütlü toplum kesimlerinin yabancısı olmayan
kişiler olması son derece önem taşımaktadır. Çünkü halk yolsuzluklardan,
kayırmacılıktan ve bunlara göz yuman yerel yöneticilerden bıkmış
durumdadır. Temiz siyaset, temiz ve saydam yerel yönetim istemektedir.
Artık Türkiyenin, kent rantlarını ona
buna peşkeş çekmeyen, hizmete dönüştüren, kentlerin kültürel mirasını
koruyan, çirkin yapılaşmaya geçit vermeyen, planlı ve çevre ile uyumlu
kentleşmeyi savunan, kentlerdeki işsizlik, eğitimsizlik ve yoksullukla
etkin olarak mücadele eden, kentlileri ve sivil toplumu kararların
oluşumuna katacak olan yerel yöneticilere ihtiyacı var.
Bu nitelikteki yerel yöneticiler,
geçmişte olduğu gibi, bu seçimlerde de yine soldan çıkacaktır.
Ercan Karakaş
|