Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Görev


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Uyarılar ] Sol Nerede ] Evrilme ] Nerede ] Üçgen ] Tarihci ] 1938 ] Aydın! ] Angut ] Kimlik ] [ Görev ] AKP Projesi ]

 

 

Up

Görev Paylaşımı: İktidarda AKP, Muhalefette Büyük Sermaye mi?

   

ABD ve AB’nin, yeni Türkiye modelinde, “dinci iktidara karşı, sermayeci muhalefet” var.

-Dinci iktidar, “ılımlı (ve uyumlu) İslam hükümeti olarak”, Batı’nın iktisadi ve siyasi taleplerini karşılayacak.

- Buna karşılık “özde de Batıcı kimi büyük sermaye çevreleri”, dinci iktidara karşı muhalefet oyununu oynayacak. Türkiye’nin “modern, hatta biraz da Atatürkçü” öbür yüzü olarak oligarşideki dengeyi sağlayacaklar. İş çevrelerinin tamamı değilse bile, bazı büyük sermaye çevreleri 11 Eylül 2001′den sonra Türkiye’de bu Amerikan projesini kabul ederek, “dinci Amerikancılarla birlikte”, oynamaya başladılar.

Bugün AKP iktidarına karşı göstermelik muhalefeti, bu “kimi büyük sermaye çevreleri başarıyla yürütüyorlar”.

- Ortada AKP iktidarına karşı, “antiemperyalist, ulusalcı ve halkçı” bir muhalefet yok.

- Bütün meseleyi, “göstermelik ve biçimsel laiklik üzerine oturtan” muhalefet odakları ve "Amerikancı milliyetçiliğe yatkın” sağ çevreler var.

- AKP’yi sadece “dinciliği ile suçlayan”, ama dinciliğin altyapısını hazırlayan esas konulara hiç girmeyen bir muhalefetle karşı karşıyayız.

İşbirliği alanları hangileri?

AKP iktidarı ile muhalefeti oynayan “kimi büyük sermaye çevreleri” arasındaki ortak noktalar ne?

- Dinciler de kimi büyük sermaye çevreleri de Washington, Brüksel ve Batı kapitalizmine bağlı durumdalar. Oligarşi içindeki, “iktidar ve muhalefet paylaşımlarını”, ABD ve AB sayesinde yürütüyorlar.

- Dinci iktidar ve muhalefeti oynayan kimi büyük sermaye çevreleri, BOP’un destekçisi ve bir parçası olmuşlar. Arkalarında Amerika ve Avrupa’nın bulunması, bunu zorunlu kılıyor, elIeri mahkûm. Batı’nın Kürdistan, Ermenistan, patrikhane projelerine esnek bakmak zorundalar. Irak’a, İran’a ve Türkiye’ye onların gözü ile yaklaşmak durumundalar.

- Dinci iktidar da kimi büyük sermaye çevrelerinin oluşturduğu göstermelik muhalefet de Türkiye’nin IMF ve AB’ye tek yanlı bağlanmasına destek veriyorlar.

Türkiye’nin, IMF’nin ve AB’nin güdümünde tutulması gerekiyor. Böylelikle oligarşi içindeki yerlerini koruyorlar.

Dinciler de bazı büyük sermaye çevreleri de hep birlikte, “Aman istikrarı bozacak bir şey olmasın” diyorlar. Onlar için istikrar “oligarşinin aksamadan sürmesi” demektir.

- AKP’de bazı büyük sermaye çevreleri de sosyal devlete karşılar. Devletin içinin boşaltılarak her şeyin başıboş bir biçimde piyasaya devredilmesini ısrarla uyguluyorlar.

“Avrupa’ya benziyoruz” gerekçesi ile bunu yapıyorlar. Oysa Almanya’da, Fransa’da, Belçika’da böyle şeyler yapılmıyor, doğru söylemiyorlar.

- Atatürk devrimlerine ve halkçılığa her ikisi de karşı çıkıyor. Biri “külliyen reddediyor” ; diğeri ise Atatürkçülüğü biçimsel yönleri ile kabulleniyor. Sonuçta, ikisi de aynı kapıya çıkar. Batı kapitalizminin Atatürk devrimlerine bakışında birleştiklerini söylersek yanlış olmaz.

Gelelim farklı yanlarına…

İktidardaki dincilerle muhalefeti oynayan “kimi büyük sermaye çevrelerinin” ayrıldıkları noktalar da var kuşkusuz.

Dinciliğin simgelerinde ve ambalajında ayrıldıklarını görüyoruz. Sokakları çarşaflı, türbanlı, takkeli, sarıklı insanların doldurması “sermayeci muhalefetin” karşı çıktığı şeyler.

“İçiyle değil, daha çok dışıyla ilgililer”. Ne yapıyorsanız yapın ama “ambalajınızı düzeltin” diyorlar. Zaten, Şerif Mardin’ in biçimsel ağırlıklı olarak “mahalle baskısından” yakınırken Betül Mardin‘in Köşk’te Abdullah Gül‘ün halkla ilişkilerine başarıyla hizmet sunması, “Batılı, Batıcı, dinci” gibi kavramların ortak ve ayrı yönlerinin hangi koşullarda birleşip ayrıldığını da ortaya koymaktadır.

Başlı başına bu örnek bile, “Bugün Türkiye’nin yaşamakta olduğu sorunların ve çelişkilerin kaynağının nerelere kadar uzandığını gösteriyor”.

Çelişkiler yumağı


Yetenek, beceri, Batılılık, siyaset, bürokrasi, bilim, din, tarikat ve piyasa kavramlarının inanılmaz biçimde bütünleşip bir çelişkiler yumağı oluşturduğu bir süreçten geçiyoruz.

Sonuçlardan yakınanlar da sonuçları yaratanlar da iç içe geçmişler, aynı insanlar…

Sorun “sömürgecilerle işbirliği yapan bir azınlığın, sisteme egemen olmasıdır”. Bu kısırdöngüyü yıkmak zorundayız… Öyle ya da böyle…

 

Erol Manisalı
 

 

   
   
   
 
 

 
   
   
   

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Uyarılar ] Sol Nerede ] Evrilme ] Nerede ] Üçgen ] Tarihci ] 1938 ] Aydın! ] Angut ] Kimlik ] [ Görev ] AKP Projesi ]