Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Iddia


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Kim Kimdir ] AKP & AB ] Terör ] Manzara ] Ulus Devlet ] [ Iddia ] Ayaklanma ] AYB ] Avrasya ]

 

 

Up

Iddianame: Belirgin ve Yakın 

   
BAŞSAVCI’NIN iddianamesindeki şu tümce, suçlanışın telaşı içindekilerin sorularına verilebilecek en sağlam yanıtı oluşturuyor: “Davalı siyasal partinin izlediği politikanın ortaya çıkardığı tehlike belirgin ve yakındır.”

Tepkilerini hakarete ve hatta tehdide vardıranların sorduklarına bakın: Parti kapatmak demokrasiye yakışır mı? Halktan yüzde 46 oy almış bir iktidar partisine karşı kapatma davası açılır mı? Demokratik süreç böyle kesilir mi?

Bunları söyleyenler, çullandıkları hukukçunun aslında çok önemli bir kavramı kullandığını fark etmiyorlar. Sayın Cumhuriyet Başsavcısı, Amerikan Yüce Mahkemesi başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki yargı organlarının sık sık kullanmaya başladığı çağdaş bir kavrama dayanıyor: Belirgin ve yakın tehlike.

Bırakın siyasal partilerin tutumlarını ve siyasal liderlerin sözlerini, sıradan bireylerin düşünce açıklamaları bile eğer belirgin ve yakın bir tehlike taşıyorsa, yani çok yakın gelecekte somut bir tehlike doğurabilecek nitelikte ise, ortada mutlaka önlenmesi gereken bir durum var demektir. O noktada, düşünce açıklama özgürlüğü gibi normal koşullarda, cezalandırılmak şöyle dursun, sınırlandırılması bile düşünülmeyecek bir özgürlük pekâlâ sınırlanabileceği gibi, o özgürlük çerçevesinde açıklanan tehlikeli düşünce de cezalandırılır.

Çünkü, bu yapılmazsa belirgin ve yakın tehlike, gerçekleşen bir eyleme ve işlenen bir suça dönüşecektir.

Cumhuriyeti tehdit eden tehlikeleri önlemekle ve faillerin ceza görmesini sağlamakla görevli bir savcı, aynı görevi siyasal partiler konusunda yerine getirme açısından tek yetkili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı gibi bir hukuk adamı, hem Cumhuriyetin vatandaşlarınca ödenmiş vergilerle oluşan Cumhuriyet Hazinesi’nden maaş alacak, hem de Cumhuriyetin başka bir şeye dönüştürülmesi için yapılanları sessiz sedasız seyredecek, öyle mi?

Nerede, hangi devlette, hangi demokratik düzende görülmüş bu durum?

İktidar çevrelerinin hakaretlere varan şimdiki ölçüsüzlüğü ve taşkınlığı bile, tek başına belirgin ve yakın tehlikenin varlığının göstergesi değil de, nedir?

Yaşanan, özellikle son seçim sonuçlarıyla birlikte belirgin bir aceleciliğin, beş yıllık geçmişi olan bir süreci hemen birkaç ay içinde sonuçlandırmanın telaşıdır. Devletin başına “dindar” birini getirmek, anayasayı bütünüyle değiştirivermek, türban sorununu simgenin anlamına uygun biçimde çözmek, hele şimdi yargının elinden kurtulmak için Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirmeye kalkmak, bütün bunlar “belirgin” tehlikenin çok “yakın” olduğunu göstermiyor mu? Başsavcı’nın Anayasa Mahkemesi’nce yargılanmasını istediği kuruluş, küçük, sıradan, güçsüz bir parti değil, devletin büyükçe bir bölümünü çoktan ele geçirip kadrolarıyla doldurmuş, her şeyi yapabilecek duruma gelmiş koskoca bir parti. Onun bu tehlikeli gidişi hukuk yoluyla durdurulmayacak da, başka türlü mü durdurulacak?

Cumhuriyeti tehlikenin elinden kurtarmaya başkaları mı soyunsun?

 
Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL
   
   

AKP Kapatma iddianamesi (word)

AKP Kapatma iddianamesi (pdf)

   
   
   
   
 
 

 
   
   
   

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Kim Kimdir ] AKP & AB ] Terör ] Manzara ] Ulus Devlet ] [ Iddia ] Ayaklanma ] AYB ] Avrasya ]