Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Vinci


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Avrupa soykırımlar ] Sınırlar Arasında ] Galileo ] [ Vinci ] Resimler ]

 

 

Up

Leonardo di Ser Piero da Vinci  

   
   

Batı uygarlığının o parlak Rönesans döneminin aydın kafalı etkin tanıklarından biri olan Leonardo evrensel bir yaratıcı, bir heykelci, bir mimar, bir şehircilik uzmanı, bir müzisyen ve bir makine mucidi olarak karşımıza çıkar. Ama o her şeyden önce Michelangelo ve Raffaello’yla birlikte, Rönesans resim sanatının kurucularından biridir.

Leonardo,  ilk bakışta ressam kişiliğiyle öne çıkmasa da resim sanatının soyluluğunu en açık biçimde ortaya koyar. Ona göre resim, sanatçıyı zanaatçıdan, yaratıcıyı "el sanatları"yla uğraşanlardan ayıran bir zihin işi sayılır. Bununla birlikte Leonardo, bu alanda da bilgi sahibidir. Modern sanatçının kişiliği Leonardo’yla birlikte ortaya çıkar. Leonardo’nun ressamlığını incelemek için elimizde çoğunlukla gerektiği gibi korunmamış otuz kadar eser vardır. Sanatçının kimi zaman talihsiz deneyleri de tablolarından bir bölümünün çabucak bozulmasına yol açmıştır (Ünlü "Son Akşam Yemeği" tablosu). Leonardo’dan bize ulaşanlar arasında eski kopyalar ve özellikle Floransalı sanatçının kendisini adadığı pratik ve kuramsal çalışmaların tümünü gösteren binlerce çizim de vardır.

 

Evrensel Bir Floransali

Leonardo di Ser Piero da Vinci, 1452 yılında, Floransa yakınlarında kendi adını taşıyan bir köyde dünyaya geldi. Bir noter ile bir köylü kadının evlilik dışı çocuğu olan Leonardo, babası Ser Piero’nun yanında büyüdü. 1467 veya 1469 yılına  doğru, Floransalı heykelci ve ressam Verrocchio’nun atölyesinde çalışmaya başladı. Kuşkusuz Domenico Ghirlandaio, Botticelli, Perugino ve Filippino Lippi ile de burada karşılaştı. Öğrenimi yalnızca resim sanatına yönelik olmamasına karşın Leonardo, hümanistlerin tersine, Latince ve Yunanca bilmiyordu. Bu özelliği çağdaşlarını şaşırtmıştı.

1472’de Floransa Ressamlar Loncası’na girdi ve 1479’da ustasının atölyesinden ayrılıp 1481 yılının sonunda Milano’ya Ludovico Sforza’nın sarayına gitti. Ludovico Sforza, sanatçıdan, babası Francesco Sforza’yı at üstünde gösteren bir heykel yapmasını istedi. Leonardo, Milano’da beklentilerine yanıt veren bir kültür ortamı bulmuştu, ancak atlı heykelin yapımı çok yavaş yürüdü. "Kayalıklar Madonnası"nın (1483) ilk siparişini de bu sırada alan Leonardo, heykel çalışmalarına koşut olarak mimarlık (Milano ve Pavia katedraleri için taslaklar), şehircilik ve su mühendisliği çalışmalarıyla uğraştı. Kuramsal tercihleri belirginleşen Leonardo, resme dair yazmayı düşündüğü eserin temel kavramlarını tasarladı. Öte yandan Sforza Sarayı’ndaki yaşama renk katan görkemli şenlikleri düzenleme görevi de Leonardo’ya verildi. Yine de Milano’daki Santa Maria delle Grazie’nin yemekhane duvarına "Son Akşam Yemeği"ni resimleyecek zaman buldu (1495-1497). Ne var ki, Italya Savaşları başlamıştı. Fransız ordusu 1499’da Milano’yu işgal ederek Sforza’nın hükümranlığına son verdi. Leonardo 1500 yılında Mantova’ya (Isabella d’Este’nin Portresi), Venedik’e (Bu şehre yaptığı yolculuğun Venedik resmi üzerinde etkileri oldu) ve Floransa’ya gitti. Sanatçı, 1506 yılına kadar kaldığı Floransa’da "Mona Lisa"yı, bugün kayıp olan "Leda" ve "Anghiari Savaşı" (Vecchio Sarayı için) adlı tabloları yaptı. Ressam bunlardan başka askeri mimarlık çalışmalarına da girişti; 1506’dan itibaren, Milano’da, Fransızlar’ın özellikle de büyük bir sanatsever olan Kardinal Charles d’Amboise’ın hizmetine girdi. Leonardo ayrıca Gian Giacomo Trivulzio’yu at üstünde gösteren bir anıt siparişi üzerinde çalıştı. Milano’dan 1513 yılında, dukalık yeniden Italyanlar’ın eline geçince ayrıldı. Roma’ya gitti; bu şehirde Giuliano di Medici’nin koruyuculuğunda çalışan sanatçılardan biri oldu. Leonardo’nun araştırmaları matematiğe ve Pontine Bataklıkları’nın kurutulmasına yöneldi. Bataklıkla ilgili taslağı Papalık’ın onayını aldı. Böylece onun ressam kişiliği araştırmacı, deneyci kişiliğinin önünde silindi. Bu sırada Roma’da sanat sahnesine Michelangelo ve Raffaello egemendi. Leonardo, Giuliano di Medici’nin ölümünden sonra 1516’da, bir başka büyük sanat koruyucusunun, Fransa Kralı I. François’nın teklifini kabul etti. 1517 yılından itibaren Amboise’da, Clos-LucZ Şatosu’nda yaşamaya başladı. Sanatçı, kraliyet şenliklerinin düzenlenmesine katıldı, ancak sağ eline felç indiği için ne yazık ki bir daha resim yapamadı. Leonardo, 2 Mayıs 1519’da, bir söylentiye göre I. François’nın kollarında, yaşama gözlerini kapadı. Yukarı

Zihin İşi

Ressam Leonardo, XV. yy’ın son çeyreğinde, özellikle Floransa ve Venedik’te Italyan resmini sarsan değişikliklere neden olan başlıca kişilerden biridir. Kuatroçento’nun, akılcı perspektif kullanımına karşın aşağı yukarı iki boyutlu olan çizgisel bakış açısının yerine, daha duyarlı bir yaklaşım getirdi. Bu yeni yaklaşım yalnızca perspektife değil ışık-gölge dağılımının sfumato yöntemiyle ustaca sağlanmasına da dayanıyordu: Gölgeden ışığa doğru yumuşak bir geçiş, biçimlerin gizemli bir yarı gölgeden yavaş yavaş çıkmasıyla, üçüncü boyut yanılsaması yaratıyordu. Bu yöntem, sanat tarihçisi Bernard Berenson’un "Dokunsal Değerler" adını verdiği göz yanıltıcı bir resim sanatını yarattı. XV. yy’ın başından itibaren Flamanlar yağlıboya sayesinde adı geçen türde oldukça ileri gitmişlerdir. Leonardo’nun Verrocchio’nun atölyesinden ayrıldıktan hemen sonra yaptığı "Müneccim Kralların Tapınması" adlı tablosu, Botticelli şemasına uygun olmakla birlikte karmaşık bir mekána hareketlilik getirmektedir. Dokunsal değerlere bu geçiş, önce seçkin sanatçı Giovanni Bellini’nin sonra da Bellini’ye çok şey borçlu olan iki büyük ressamın (Giorgione ve Tiziano’nun) çevresinde gerçekleşen ve Venedik resmini etkileyen köklü değişime paralel olarak sürdürüldü. Floransalı sanatçının, sanat tarihçilerinin çekişmelerinin ötesinde Venedik’te değişim geçiren bir resim ortamıyla karşılaştığı düşünülebilir. Bu ortam, insan figürünün bütün gücünü ve olanaklarını ortaya koyabileceği yeni bir mekánı, yalnızca rengin büyüsüyle yaratmaktaydı. Ama Venedik üslubundaki yenilikler renk üzerine kuruluydu ve duyulara yönelikti. Oysa Leonardo’nun getirdiği yenilikler açıkça zihne yönelikti. Leonardo’nun tablolarında renk, Floransa geleneğine sıkı sıkıya bağlı bir taslağa göre, desene boyun eğiyordu. Leonardo’nun sanatının yankıları, 1500 yıllarında genç kuşağın en yetenekli sanatçılarından birinde de görülebilir. Etkilere açık ve bu etkileri kendi sanatının malzemesi haline getiren söz konusu ressam ise 1504’ten 1508’e kadar Floransa’da yaşayan Raffaello’dur.  Raffaello, yalnızca Venedik derslerini değil, Leonardo’daki kompozisyon biçimlerini ve psikolojik havayı da özümsemişti. Sözgelimi "Balthasar Castiglione’nin Portresi" (1515’e doğru) adlı tablosu buna bir örnektir. Leonardo’nun eserlerinin çoğu evrensel gerçekliğin çeşitli cephelerine duyduğu merakı yansıtır: Yeryüzü şekilleri, suların hareketi, çiçekler ve bitkiler, hepsinden önemlisi de anatomi ve fizyonomi yardımıyla üzerinde çalıştığı insan figürü. Fizyonominin görevi, ruhun evi olan bedenin gizemini yansıtmaktır. Nitekim Leonardo şöyle yazar: "Figürlerine kişilerin zihinlerindeki düşünceleri ortaya koyan bir duruş ver, yoksa sanatın hiç de övgüye layık olmaz." Dünyanın en ünlü tablosu "Mona Lisa"nın çevresinde oluşan efsanenin kaynağı yalnızca birtakım anekdotlar veya Dadacılar’ın şakacı yaklaşımları değildir. Resimde alışılmışın dışında bir ustalıktan kaynaklanan bu efsaneyle ilgili olarak Berenson şunu yazar: "Velasquez’in, belki bir de en parlak dönemlerinde Rembrandt ve Degas’nın dışında, ’Mona Lisa’daki kadar anlamlı ve inandırıcı dokunsal değeri başka yerde bulamayız." Sfumato basit bir göz boyama yöntemi değildir.  Yukarı

Leonardo di Ser Piero da Vinci muamması

Kuşkusuz resim sanatı onun için, çok yönlü çalışmalarından yalnızca bir tanesiydi. Leonardo’nun her işe el atan bu davranışı, bir eseri yarım bırakmak gibi tuhaf bir eğilime sahip oluşu, psikanalistlerin de merakını uyandırdı. Bunun yanıtını sanatçının kendi sözlerinde bulabiliriz: "Ressamın eseri düşünme yetisinin düzeyinde olursa bu, o yeti için kötüye işarettir." Leonardo’da eser, belki de ruhun ateşiyle yanıp kül olmuştur.

Leonardo ardında büyük bir miras bırakmadı. Az sayıda öğrencisi vardı; üstelik Raffaello’nun zengin atölyesinin bıraktığı etkinin tersine Leonardo’yu izleyenlerden hiçbiri kendisini gerçek anlamda ortaya koymadı. Ders verdiği ressamlar (Francesco Melzi, Giovanni Antonio Boltraffio) ve ustayı taklit edenler (Bernardino Luini, Sodoma), yalnızca "Leonardovari etkilere" kapılmışlardı. Çoğu zaman da Floransa’dan uzakta yaşamış bir insan olan sanatçı, Floransa’daki resim sanatının gelişimine yabancı kaldı. Zekásı ve düşünceleri sürekli işe karıştığı ve muazzam bir araştırma yığınının altında ezildiği için Leonardo’nun derslerini bulup çıkartmak kolay değildir. Leonardo’nun ölümünden hemen sonra gerçek anlamda mirasçıları olmadı. Parma’da, yalnızca Correggio, "Mona Lisa" ressamının o zor derslerini kendince derledi. Leonardo, Rönesans’ın evrensel düşünü, yani ortak bir bilgi ve sanat hareketinde bütünleşme, birleşme düşünü temsil ediyordu. Resim onun için, sayısız araştırmalarıyla sürekli ilişkide olan gerçek bir bilme, tanıma etkinliğiydi. Bu sentez girişimi, Leonardo’nun ölümüyle birlikte, manyerizm akımının Rönesans ideallerinin çoğuyla taban tabana zıt, doğallıktan uzak ve geniş çapta klasisizme karşı bir resim dili oluşturmasıyla yok olup gitti. Dolayısıyla Leonardo’nun sanatı, yalnızca o dönem Italyan resmine yaptığı etkiyle değerlendirilemez. Çünkü eserler, hem resim alanında hem de çeşitli teknik buluşlar açısından tümüyle sıra dışıydı. Çok az resim yapmış olduğu halde Leonardo resim hakkında bir eser yazmayı tasarlamıştı. Elyazmalarından birçoğu ölümünden sonra Vatikan Kütüphanesi’nde korunan bir derlemede yer aldı; sayısız bilimsel ve teknik notuysa Paris (Fransız Enstitüsü, Ulusal Kütüphane), Londra (British Museum), Madrid (Ulusal Kütüphane) ve Milano’da saklanmaktadır. Ayrıca çok değerli Codex Atlanticus da Milano’daki Ambrosius Kütüphanesi’ndedir. Yukarı

 

 

Meryem, çocuk İsa ve Azize Anna

Paris’te Louvre Müzesi’nde korunan, eşkenar dörtgen bir yüzeye yapılmış bu tablonun kompozisyonu, Raffaello’nun da esinlendiği klasik bir resim diline örnek oluşturur. Kuşkusuz konu özgün değildir, fakat sanatçı, dini bir soyağacını ortaya koymaya çalışarak konuyu işleyiş biçimine yenilik getirmiştir. Böylece, Isa’nın annesi kendi annesi Azize Anna’nın kucağında tasvir edilmiştir. Mesih’in tanınmasını sağlayan işaret, kurbanlık paskalya kuzusudur. Sanatçı, Azize Anna’nın yüzünde, yadsınamayacak bir tazeliği korumakla birlikte, iki kadın arasındaki yaş farkını yansıtmayı başarmıştır. Leonardo’nun çizdiği birçok yüze özgü etkili ve gizemli gülüş (Sözgelimi Mona Lisa’nınki) burada da görülmektedir. Sanatçının karmaşık yeryüzü şekillerine ilgisini yansıtan, gerçeklerden (Dolomitler) esinlenerek yaptığı engin dağlık manzara, bizi gizemli bir evrene taşır. Ressamın hayal gücü, bu puslu uzaklıkları, bu dağları, bakışların gizemli bir labirentte kaybolduğu bu yerleri bambaşka bir dünyaya dönüştürür. Söz konusu manzaraya yalnızca "Mona Lisa"da değil "Karanfilli Madonna"nın ilk versiyonunda da rastlanır. Bu tablo Freud’un ünlü çözümlemesine (Leonardo da Vinci’nin Bir Çocukluk Anısı, 1910) kaynaklık etmiştir. Meryem’in mavi giysisinin kıvrımlarında bir akbaba şekli gördüğüne inanan Freud’a göre Leonardo, yaşamının ilk yıllarında meydana gelen bir olay (Beşiğine bir akbabanın saldırması) yüzünden bilinçsizce bu şekli çizmiştir. Yukarı

Mucit Leonardo

Leonardo’dan söz ederken onun "sanatçı işi" makinelerini görmezden gelmek düşünülemez. Bugün bile hala pek çok bilim adamına yol gösteren çizimler yapmış olan Leonardo’nun tasarladığı "yarı şeytani" ve "insanüstü" makineler, hala şaşkınlıkla karşılanıyor. Örneğin   şölen ve tiyatro gösterileri için yaptığı dekor düzenekleri aynı anda iki tiyatro eserininin sergilenmesine olanak tanıyordu. Sanatçı, Curius Tiyatrosu’nda uyguladığı çok ince  geometri ilkesiyle bunu sağlamıştır. Sadece resim, heykel ve mimari alanında değil "savaş sanatı" ile ilgili de buluşlar yapan Leonardo, daha çok düşman mermilerinin isabetini azaltmayı sağlayacak bir aerodinamik peşinde koştu. Onun tasarladığı "zırhlı araç" bilimkurgusal uçan dairelerin adeta müjdecisi gibidir. Başarısız olduğu planör taslaklarını, deniz altı makinelerini bugünün teknoloji harikalarının atası saymak yanlış olmaz. Yine hidrolik sistemler, projektör, "Leonardo otomobili" adıyla tanınan özdevimli bir araba, mekanik dokuma tezgahı ustanın buluşları arasında hayatımızı kolaylaştıran değerler olarak yer almıştır. Insanların haberleri birbirlerine hemen ulaştırması için bir tür "içiletişim" aracı çizen Leonardo, "Yüz bin yüz evde yüz bekçi on beş dakika içinde yeraltından bu haberleri yankılayacaktır" diye yazar. Codex Atlanticus’taki bir kehanetinde ise "En uzak bölgedeki insanların birbirleriyle konuşacağı ve birbirlerine yanıt verebilecekleri" haberini verir. Tabi bu habere Leonardo’dan yüzyıllar sonra bulunacak telefonun müjdesi demek yalnış olmaz.  Leonardo’nun deneylerine bakıldığında "inek ve öküz işkembelerini karıştırarak" yaptığı bir nevi "plastik madde", insana simya "dönüşümünü" düşündürür. Leonardo, sayılardan da büyük zevk almıştır. 1504 yılında Leonardo şöyle yazar: "Aziz Andreas gecesi, gece mum erirken, gece ve üzerine yazdığım kağıt biterken, bir saatten az bir zamanda çemberi dördülleme problemini çözdüm." Öyle ki, Leonardo, "Matematikçi olmayan kimse benim ilkelerimi okumaya girişmesin" diyecek kadar çok sevmiştir matematiği. En temel hesaplarda şaşırıp kalsa da geometri konusunda ulaştığı sonuçlar kesin ve baş döndürücüdür. Yukarı

Leonardo’nun Başlıca Eserleri

  • 1472-1475 Meryem’e Müjde,
  • 1475’e doğru Ginevra de Benci’nin Portresi,
  • 1475-1478 Madonna Benois,
  • 1478-1480 Karanfilli Madonna,
  • 1481-1482 Müneccim Kralların Tapınması,
  • 1483-1486 Kayalıklar Madonnası (Ilk versiyon),
  • 1483-1490 Kakım Kürklü Kadın,
  • 1490 Bir Müzisyenin Portresi,
  • 1490-1495 Alınlıklı Güzel,
  • 1495-1497 Son Akşam Yemeği,
  • 1503-1507 Mona Lisa
  • (La Gioconda),
  • 1510 Meryem, Çocuk Isa ve Azize Anna,
  • 1513-1516 Vaftizci Yahya.

Batı uygarlığının o parlak Rönesans döneminin aydın kafalı etkin  tanıklarından biri olan Leonardo evrensel bir yaratıcı, bir heykelci, bir mimar, bir şehircilik uzmanı, bir müzisyen ve bir makine mucidi  olarak karşımıza çıkar. Ama o her şeyden önce Michelangelo ve  Raffaello’yla birlikte, Rönesans resim sanatının kurucularından biridir. Leonardo,  ilk bakışta ressam kişiliğiyle öne çıkmasa da resim sanatının soyluluğunu en açık biçimde ortaya koyar. Ona göre resim, sanatçıyı zanaatçıdan, yaratıcıyı "el sanatları"yla uğraşanlardan ayıran bir zihin işi sayılır. Bununla birlikte Leonardo, bu alanda da bilgi sahibidiR. Modern sanatçının kişiliği Leonardo’yla birlikte ortaya çıkar. Leonardo’nun ressamlığını incelemek için elimizde çoğunlukla gerektiği gibi korunmamış otuz kadar eser vardır. Sanatçının kimi zaman talihsiz deneyleri de tablolarından bir bölümünün çabucak bozulmasına yol açmıştır (Ünlü "Son Akşam Yemeği" tablosu). Leonardo’dan bize ulaşanlar arasında eski kopyalar ve özellikle Floransalı sanatçının kendisini adadığı pratik ve kuramsal çalışmaların tümünü gösteren binlerce çizim de vardır.

Yukarı

 

   
   
   

Türkiye Gerçekleri

 
 

 

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Avrupa soykırımlar ] Sınırlar Arasında ] Galileo ] [ Vinci ] Resimler ]